Bazılarımız ABD’nin Trump ile birlikte içine düştüğü durumdan o kadar şaşkın ki, “ABD dünyanın en güçlü ülkesi, Trump’ın işbaşına getirilmesi, ve onun uygulamaya çalıştığı politikaların vardır bir hikmeti” diyerek komplo teorilerine itibar etmekte. Böyle büyük kurgulara hiçbir zaman inanmamış biri olarak bu görüşe prim veremiyorum. Trump’ın karakteri, entellektüel derinliği (sığlığı) ve siyasi fırsatçılığı dikkate alındığında yaptıklarının kendi içinde gayet tutarlı olduğu bile söylenebilir. Öte yandan işbaşına geldiğinden beri aldığı bazı aksiyonların da sadece Cumhuriyetçiler içinde değil, Demokratların bir kısmı arasında bile gizliden onay bulduğunu bile söyleyebiliriz (Çin ile ticaret kavgası, mültecilerin deport edilmesi gibi).
Trump’ın heybesinden çıkan son turp 4 Temmuz’da imzaladığı OBBBA (One Big Beautiful Bill Act) oldu. 4,5 trilyon dolarlık bu dev yasa paketi, birinci Trump dönemine ait vergi indirimlerinin kalıcı hale getirilmesini, sosyal harcamalarda büyük kesintileri, sınır güvenliği ve savunma bütçesindeki ciddi artışları ve geniş kapsamlı düzenleyici reformları içeriyor. Yasa işletmeler için yeni vergi teşvikleri getirirken sosyal harcamaları ciddi biçimde kısıyor. (Sadece ABD’nin sosyal güvenlik sistemindeki (Medicare) kısıntılar 930 milyar dolara varıyor.) Temiz enerji teşvikleri büyük ölçüde kaldırılırken göçmenlik uygulamaları ve ICE (Göçmenlik ve Gümrük Koruma Kuruluşu) için her biri 150 milyar dolar olmak üzere toplam 300 milyar dolar kaynak tahsisi yapılmakta.
ABD’de çıkan her yasanın ekonomi ve maliye üzerindeki olası etkilerini inceleyen ve bağımsız bir kuruluş olan Kongre Bütçe Ofisi’ne (CBO) göre, yasa 10 yıl içinde kamu borcunu 2.8–3.7 trilyon dolar kadar artıracak. (Trump’ın seçim söylemlerinden biri de ABD’nin bütçe açığının çok yüksek olduğu ve düşürülmesi gerektiğiydi. Hatta bu iş için bir zamanlarki kankası Musk’ı görevlendirmişti!) CBO Medicaid’e yapılan kesintiler nedeniyle 10-13 milyon Amerikalının sağlık sigortasını kaybedeceğini hesaplamış. Yapılan vergi indirimleri ise şaşırtıcı olmayan bir şekilde büyük ölçüde yüksek gelirli bireyler ve şirketler lehine. Hatta yasa şimdiden “tarihin en büyük servet transferi" olarak tanımlanıyor. Böyle bir yasa karşısında Moody’s bile, mali sorumsuzluk gerekçesiyle ABD’nin kredi notu görünümünü düşürmek zorunda kaldı.
Dani Rodrik de dün PS’te çıkan “İdeoloji Ekonomik Çıkarlara Üstün Gelince” başlıklı yazısında iktisadi anlamda neredeyse “irrasyonel” olarak değerlendirilebilecek bu ve benzeri yasaların nasıl geçtiğine değinmiş. Rodrik’e göre anlatılar hem elitlerin hem de sıradan seçmenlerin dünya görüşlerini ve ideolojilerini şekillendirme yeteneğine sahip güçlü bir silah ve bu anlatı yeteneğine sahip olanlar, insanları ekonomik çıkarlarıyla çatışan seçimler yapmaya ikna edebilir. Sonuçta seçmenlerin pek çoğu iktisadi politikaların nasıl işlediğini ve ekonomiyi nasıl şekillendireceğini bilemezler. İdeolojiler ise tam da bu noktada kestirme ve ilk bakışta inandırıcı gelen sloganlar üreterek “aklı basmayan” seçmenleri ve de milletvekillerini yönlendirirler (“göçmenler işlerimizi çalıyor”, “Çin ABD sanayisini öldürüyor” gibi). Rodrik Trump’ın bu tür manipülatif sloganlarının ve icraatlerinin belirli ekonomik çıkar gruplarının amaçları doğrultusunda şekillenmesinden daha çok, kendi (yanlış olan) fikirleri ve ideolojisine dayandığını iddia etmekte. Mamafih, son çıkan yasaların silah ve petrol sanayilerine ne kadar hizmet ettiğini görünce Rodrik’in her zaman olduğu gibi biraz naif bir yaklaşım içerisinde olduğunu da söylemek mümkün.
Çıkan yasa büyük ölçüde ABD’nin kendi ekonomisi ve iç siyaseti ile ilgili olduğu için dünyada çok geniş yankı yapmadı. Ancak bu yasa ve Trump’ın diğer icraatleri neticesinde dünya Bankası’ndan pek çok uluslararası bankaya kadar bir çok kuruluş ABD’nin büyüme beklentisini, ve dolayısıyla da dünya genelinde büyüme tahminlerini düşürmüş durumda. Sadece altı ay önce ufukta görünen "yumuşak iniş" yerini yeniden bir türbülansa bırakmak üzere. Sene başındaki küresel GSYİH büyüme oranı beklentileri şimdiden %0,5 azalmış durumda. 2025 büyümesinin %2,3 olması tahmin ediliyor ki, bu, küresel durgunluklar dışında 17 yılın en zayıf performansı. Küresel GSYİH büyümesinin 2020'lerdeki ortalamasının da sadece %2.5 olması bekleniyor. Bu ise, 1960'lardan bu yana herhangi bir on yılın en yavaş hızı. Maalesef ki, Trump’ın politikaları sadece ABD’yi ateşe atmakla kalmıyor, tüm dünyayı da menfi bir şekilde etkiliyor.