Altının ons fiyatı dün itibariyle 4.200 doları da geçmişti. Böylece altın fiyatındaki artış ilk hareketlenmeye başladığı 2024 başından bugüne %100’ü geçmiş oldu. Bunun çok yüksek bir oran olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Bu duruma bizim gibi spekülatif altın yatırımları yüksek olan hane halkları açısından esasen olumlu bir gelişme olarak da bakabiliriz. (Öte yandan, altın borçlanması yapan T.C. Hazinesi açısından oldukça olumsuz bir durum, tabii.) Evet, altındaki yükselişin dezenflasyon programı açısından bazı sakıncaları olabilir, ancak bu durumu enflasyonda yaşadığımız yapışkanlığın ana nedeni olarak öne sürmek pek de doğru değil. (Bu iddianın altında şöyle bir mantık yürütmesi söz konusu: Dezenflasyonist programın en önemli ayağı olan yüksek reel faizler nedeniyle tüketiciler harcamalarını kısmak durumunda kalıyor. Ancak, hanehalkları ellerindeki altınların değerlenmesi sayesinde ihtiyaç veya keyfi harcamaları için bir kısım altını satarak bu harcamaları için kaynak yaratıyorlar. Ne kadar hanehalkının bu saikle hareket ettiğini bilemediğimiz için bu iddiayı ispatlamak oldukça zor. Ancak nette, Türkiye altın almaya devam ediyor. Son açıklanan Ödemeler Dengesi rakamlarında 12 aylık Net Hata ve Noksan kaleminin yekununun 20 milyar dolara ulaşmış olması da, bir kısım ithalatın kaçağa dönmüş olması şüphesini yaratıyor.)
Kapitalist dönemde metal para ve banknotların tedavüle çıkması ile birlikte ulusal para birimlerinin uluslararası itibari değerini korumak için genellikle bu paralar sabit bir fiyatla altına bağlanıyordu. Böylece tüccarlar ulusal para biriminin değerine güvenebiliyor, mal ve hizmet ihracat ve ithalatını içeren uluslararası işlemlerdeki olası dengesizlikler bu şekilde çözümleniyordu. Ancak kapitalizm, üretimi yeni zirvelere taşıdıkça, genişleyen işlem akışını destekleyecek yeterli altın kalmadı. Bankalar veya hükümetler tarafından ihraç edilen ve mal ve hizmet üretimindeki artışı karşılamak için sınırsız olarak üretilebilen "itibari para birimleri" (fiat money), yani madeni para veya kağıt banknotlar yaratmak gerekli oldu. 1971’de Bretton Woods anlaşmasının feshi ile de bu durum “de facto” hale geldi. Böylece altın standardı sona erdi ve yerini doların standardı aldı.
Dolar zayıfladığında altın bir numaralı hedge enstrümanı oldu
Altın ise yatırımcıların sermaye kazancı elde etmek için alıp satabilecekleri spekülatif "hayali sermaye" haline geldi. Ancak altın tarihsel rolünü, yani herkes için kabul edilebilir evrensel meta veya para olma özelliğini de kaybetmedi. Bu nedenle, itibari paraların değerinin düştüğü dönemlerde, spekülatörler tekrar altına yöneldi. Küresel çapta itibari para birimi olan ABD dolarının zayıfladığı durumlarda altın bir numaralı “hedge” enstrumanı haline geldi.
Son dönemde altın fiyatı birkaç etmen nedeniyle bu kadar hızlı yükseliyor. İlk etmen, pandemi krizinin ardından enflasyonun geri gelmesiydi. Merkez bankaları politika faiz oranlarını artırsa bile, hızlanan enflasyon ile birlikte reel faizler düştü. Altın faiz kazandırmasa bile nakit tutmanın reel getirisinin düşük kalmasıyla altın bir finansal varlık olarak otomatik olarak daha çekici hale geldi. Trump’ın gümrük vergisi salvolarının, küresel ticaret ve özellikle de ABD ekonomisinde neler olacağı konusunda büyük bir belirsizlik yaratması da altına yaradı. ABD dolarının değerinin başkanlığının ilk altı ayında %10'dan fazla düşmesi altını daha da cazip hale geldi. Altının yükselişinin bir diğer nedeni de Türkiye gibi rezerv tutma ihtiyacında olan gelişmekte olan ülkelerin doların uluslararası ticarette daha az gerekli hale gelmesiyle altın rezervlerini artırması oldu.
Çok az finans kuruluşu ve analist ‘balon’ diyor
İşin ilginç tarafı da altının değerinin bu kadar kısa sürede bu kadar hızlı yükselmiş olmasına rağmen henüz çok az finans kuruluşu ve analistin “balon” diye bağırıyor olması. Aksine genel konsensüs altındaki yükselişin devam edeceği yönünde. Bir anlamda finansal spekülasyon kendi ivmesini yaratıyor. Bitcoin ve son dönemde Aİ hisselerinde olduğu gibi FOMO (fırsatı kaçırma korkusu) da altının yükselişini destekliyor. Zayıflayan ABD ekonomisi karşısında Fed’in faiz indirimlerine devam edeceğinin beklentisinin artması altına destek veren bir başka gelişme. Açıkçası bu tip spekülatif hareketlerin nerede sona ereceğini bilmek çok zordur. Ancak görünen o ki bu hareket yavaşlasa bile altının değeri kısa ve hatta orta vadede kolay kolay düşmeyecek.