Geçen hafta EBRD’nin merkezinde yapılan toplantıda MB Başkan Yrd. Sn. Cevdet Akçay’ın açıklamaları gündemdeydi. Kendisi mealen şöyle diyor: “Ekonomik aktörler ekonominin “sert iniş”e (hard landing) gittiğine inanırlarsa [ve ona göre pozisyon alırlarsa] bu dezenflasyonist süreci hızlandıran bir durum olur”. (“Sert iniş” sıkı para ve maliye politikaları ile enflasyonu kontrol etme çabalarının ardından gelen keskin bir ekonomik yavaşlama veya durgunluk anlamına gelir.) Peki bu doğru bir tez mi? Bunu anlamak için yatırımcılar, hanehalkları, ve şirketlerden oluşan ekonomik aktörlerin sert iniş beklentisi karşısında olası hareketlerine bakmak gerekir.
Sert iniş beklentisinin artmasıyla şirketler talep çöküşüne ve kredi sıkılaşmasına hazırlanmak için yatırımlarını erteleyecek, işe alımları durdurup çıkarmalara başlayacak, maliyetleri kısacak, finansal borçlarını azaltmaya çalışacak, işletme sermayesini artırmak amacıyla alacak vadelerini kısaltırken borç vadelerini uzatmaya çalışacaktır.
Sert inişin yaratacağı resesyonun varlık fiyatlarını menfi yönde etkileyeceğinin bilincinde olan yerli ve yabancı yatırımcılar önceden pozisyon almak isteyecekler. Hisse ve tahvil gibi TL varlıklardan çıkacaklar, onların yerine küresel dinamikleri de gözeterek döviz ve/veya altına yöneleceklerdir. MB’de “Mart’taki siyasi kriz bizim rezervlerimizi ve tepki fonksiyonumuzu zaten test etti ve testi geçtik, bu nedenle dövizde tekrar bir satış baskısı yemeyiz, yesek bile faizleri daha da yükselterek sorunu çözeriz” gibi düşünenler olabilir. Ancak bu düşünce yanıltıcı olacaktır: a) İç siyasetin daha nelere gebe olduğu belli değil. Ortalık çok karışırsa, kimse TL faiz seviyelerine bakmaz bile. b) Nisan enflasyonu üzerinden hesapladığımızda bile ticari faizlerin reel’i çok yüksek (%20 civarında), daha fazla artırılması resesyonunun derinleşmesini beraberinde getirecektir. MB’nın faizleri daha fazla artırabilme imkanının (ve de yetkisinin) kısıtlı olduğunu yerli-yabancı tüm yatırımcılar biliyor.
Hanehalklarının tasarrufları ve alım gücü son 5 senede çok büyük ölçüde aşındığı için ekonomide “sert bir iniş” olacağına inansa da inanmasa da bu kesimin yapacakları ve yapabilecekleri kısıtlı. (Açıkçası Sn. Akçay’ın da sert iniş beklentileri konusunda bu kesimi dikkate aldığını hiç sanmıyorum.) Tabii ki, bu kesim harcamalarını daha da çok temel ihtiyaçlara kayacaktır.
Sonuçta görüldüğü gibi ekonomide sert iniş beklentileri artarsa TL’den çıkma eğilimleri, ve yatırım ve tüketim harcamalarının gerilemesi daha da artacak. Peki bu durum enflasyonun düşüşünü hızlandırır ve MB’na daha kısa sürede politika faizlerini düşürme imkanı verir mi? (Sonuçta Sn. Akçay’ın iddiası buydu.) Hayır, vermez. Politika faizlerini düşürme imkanı kesinlikle manşet enflasyonda net bir gerileme görülmeden mümkün olmayacaktır. Bu da ekonomik aktörlerin sert iniş beklentisi ile ilgili bir konu değil.
Öte yandan, sert iniş beklentisinden bağımsız olarak ekonomi bu seyirde giderse ve Haziran’da manşet enflasyonda 3 puanın üzerinde bir düşüş olursa, Temmuz toplantısında bu düşüş paralelinde bir indirim beklenebilir. Ancak, bu dönemde yüksek bütçe açığı-yüksek reel faizler-artan gıda fiyatları üçlüsü manşet enflasyonun yüksek kalmasına sebep olursa, böyle bir imkan doğmayacaktır. (Tabi ki, tüm bu süreçte olası siyasi gelişmelerin ekonomi programı üzerinde bir Demokles’in kılıcı gibi sallandığını da söylemeye gerek yok.)
Eğer Sn. Akçay “sert iniş”e inanmayı vurgulamak yerine “bizim çizdiğimiz dezenflasyon patikasına ne kadar çok inanırsanız, program o kadar çabuk başarıya ulaşır” gibi bir yorumda bulunsaydı, söyledikleri daha anlamlı olacaktı. O zaman ekonomik aktörler bütçelerini hedeflenen enflasyona göre ayarlarlar, yatırımcılar ise reel faiz hesaplamalarını ona göre yaparak riskli-risksiz portföy dağılımlarını bir miktar daha TL’ye çevirebilirler. Her halukarda ekonomik aktörlerin enflasyon beklentilerini şekillendirmede bugün yayınlanacak olan Enflasyon Raporu ve bu raporda yer alacak senaryoların gerçekliği önemli yer tutacaktır.