Water is the driving force of all nature.
Leonardo da Vinci
Durum ciddi
Sadrazam, haftalık toplantıda zamanın padişanına yurtaşlardan gelen istek ve şikayetleri iletirmiş. Yine böyle toplantıdaymış. Sıradaki zarfı açıp, önce mektubun geldiği yöreyi, sonra da şikayeti bildirmiş. “Susuzluktan şikayet ediliyor” demiş. Padişah “Ben beni bildiğimden beri o yörede oturanlar hep susuzluktan şikayet ederler” diye karşılık vermiş. Sadrazam “Bu sefer gerçekten durum ciddi galiba Sultanım” demiş. Padişah sormuş: “Bu sonuca nasıl vardın?”. Sadrazamın cevabı şöyle olmuş: “Yazdıkları mektubun pulunu zarfa toplu iğne ile iliştirmişler.”
Hikaye bu ama, şu an su kıtlığı Türkiye’nin en önemli sorunlardan birisi. Ne yazık ki, herkes bunun farkında değil. Fakat su ile ilgili somut rakamlar bu acı gerçeği açıklıyor. Örneğin, su yılı (Water Year) denen 1 Ekim 2024 ile 30 Eylül 2025 arasında Türkiye’de 1 metre kareye düşen ortalama yağış 422,5 mm olmuş. Bu rakam, uzun dönem ortalaması ile karşılaştırıldığında %27 daha az. Bazı bölgelerde bu rakam %71’e kadar düşmüş. Ve bu su yılında görülen ortalama yağış, son 52 yılın en düşük yağışı olmuş. Birleşmiş Milletler’in bir araştırma merkezinin (United States National Drought Mitigation Center) bir raporu (Drought Hotspots Around the World 2023-2025) çok çarpıcı tahminleri dile getirmiş. Bu rapora göre 21. yüzyıl sonuna kadar Türkiye’ye düşen ortalama yağış miktarı %30 azalacakmış.
Evet, ülkede yağış azalıyor ve daha da azalacakmış. Göller ve sular araziler kuruyor. Bu da birden bire ortaya çıkan bir olgu değil. Örneğin, son 60 yılda ülkedeki göllerin %75’i yok olmuş. Öte yandan yeraltı suları da eksiliyor. Örneğin Konya ovasındaki yeraltı sularının seviyesi her yıl 2 metre azalmaya başlamış. Yeraltı sularındaki bu eksilme yalnız Konya Ovası’na özgü de değil. Aksaray, Adana, Eskişehir, Karaman ve Nevşehir şehirleri sınırları içinde aynı olgu geçerli imiş. Söz konusu raporda belirtildiğine göre eğer radikal tedbirler alınmazsa Türkiye’nin %88’sı çölleşme tehditi altında. Bazı büyük şehirlerimizde planlı su kesintileri ile karşı karşıyayız.
Böylesine bir felaketle karşı karşıyayız. Peki buna yol açan nedenler neler?
Su kıtlığına yol açan nedenler
Su kıtlığı yaşamanın birinci nedeni, iklim değişikliği. Dünyamız “Küresel ısınma” ( Global Warming) sorunu ile karşı karşıya. Bunun sonucunda hava sıcaklıkları ve buharlaşma artıyor. Türkiye’nin yer aldığı Akdeniz Havzası ortalama hava sıcaklığı dünya ortalamasından daha fazla yükseliyor. Ülkemizdeki ortalama sıcaklığın, yüzyılın sonuna kadar 1961- 1990 yılları ortalamasının 4-5 derece daha yukarısında olacağı tahmin ediliyor. Yağış düzenleri değişimekte. Bir bakıyorsunuz aylarca yağmur yağmıyor. Yağınca da tropik ormanlara yağar gibi adeta gökyüzü su biçiminde yeryüzüne iniyor.
Karşılaştığımız su sorununda bir diğer neden, suyun verimsiz kullanımı. Bunda da büyük pay, tarıma ait. Çünkü kullanılan suyun %77’si tarımda kullanılıyor. Ve bunu verimsiz kullanıyoruz Tarım arazisinin büyük bölümü “Vahşi sulama” dediğimiz biçimde yüzeysel yapılıyor. Bu nedenle, suyun bir kısmı, sulamanın asıl hedefi olan bitki kökü yerine başka yerlere ve buharlaşmaya giderek ziyan oluyor. Öte yandan ekimi seçilen bitkiler de su dağılımı ile uyumlu olmayabiliyor. Örneğin, şeker kamışı, mısır gibi çok su isteyen bitkilere kurak bölgelerde rastlayabiliyorsunuz.
Tarımda gördüğümüz verimsiz su kullanımı, şehirlerde de geçerli. Su dağıtım şebekeleri eski ve sızıntılar nedeniyle %40-%50 civarında büyük kayıplar var. Öte yandan, suya talep de yıllar itibariyle artıyor. Bu artışta iki faktör söz konusu. Bir faktör, nüfus artışı. İkincisi de kişilerin su kullanma alışkanlıkları değişiyor; kullandığı su miktarı artıyor.
Bunların yanında ülkemize özgü önemli başka nedenler de mevcut. Örneğin, sadece ranta dayalı, su kaynağı hesapsız plansız şehirleşme; tatlı su kaynaklarının madenciliğe feda edilmesi, korunmaması gibi.
Çözüm
Su, hayattır. Suyun kıtlığı yaşam konforunuzun eksilmesi anlamına gelir. Ama tüm bilimsel veriler gösteriyor ki, suyumuz tehlikede. İçinde bulunduğumuz coğrafya dolayısıyla ülkemiz için bu tehlike daha da büyük.
Su sorununa bilim ve teknoloji ışığında uzun soluklu bir yönetim anlayışı ile yaklaşmak gerekir. Şu anda ülkemizde en çok kıtlığı çekilen de maalesef bu anlayış...
Su sıkıntısı çekmeyeceğimiz bir yıl dileğiyle, yeni yılınız kutlu olsun.