Fed’in sınırlı varlık alımına başlaması, faiz indirimi sürecinin ötesinde, rezerv açığını kapatmaya yönelik yeni bir likidite adımına işaret ediyor. Bilanço daraltma süreci biter bitmez bu genişleme, bir likidite endişesi olduğunu gösteriyor. Yeni Fed Başkanı ve üyeleri ile bambaşka bir Fed izleyebiliriz 2026 yılında.
Amerikan Merkez Bankası (Fed) her ne kadar ABD’nin Merkez Bankası olsa da aldığı kararlar dolar cinsi varlıkları etkilediği, küresel ticaretin büyük kısmı dolar ile gerçekleştirildiği, dolar dünyanın rezerv para birimi olduğu için aslında küresel ölçekte etkili bir Merkez Bankası.
2025 yılının son toplantısına girilirken, Fed’in 25 baz puanlık faiz indirimi yapacağı yüzde 90 olasılıkla fiyatlara girmişti bile. Tüm bunlara rağmen yılın son toplantısında (her çeyrek dönemde olduğu gibi) geleceğe ilişkin projeksiyonların da açıklanacak olması ve tabii ki FOMC üyelerinin 2026 yılı için öngördükleri faiz oranının da görülecek olması nedeniyle oldukça önemli bir toplantıydı.
Ekim ayındaki toplantıda bir uçtan diğerine savrulan bir komite ile karşılaşmıştık. Bu yıl başka faiz indirimi yapılmayacak derken 21 Kasım'da, Fed’in daimî üyesi New York Fed Başkanı John Williams, "yakın vadede" bir indirim daha için daha yer olduğunu söyleyerek Aralık toplantısında faiz indirimine ilişkin hem yatırımcıların endişelerini giderdi hem de piyasanın yüzde 30’lar düzeyinde olan indirim beklentilerini bir anda yüzde 60’lar seviyesine yükseltti.
İletişim işini çok iyi başarıyor Fed. Her seferinde piyasayı bir şekilde kendi beklentilerine bir şekilde getiriyor.
Fakat bu toplantı öncesi daha önce çok da alışılmadık bir durum söz konusu oldu.
Küresel tahvil getirileri 2009’dan bu yanan en yüksek seviyelerine yükseldi. Bu genel anlamıyla faiz indirim döngüsünün sonuna yaklaşıldığı ve yakında sona ereceği endişelerini artırdı. Karar öncesi, Bloomberg'in uzun vadeli devlet tahvillerini ölçen göstergesindeki getiriler 16 yılın en yüksek seviyelerine geri döndüğünü gösterirken, fiyatlamalar Avrupa Merkez Bankası'ndan hemen hemen hiç faiz indirimi beklenmemesini fiyatladı.
Toplantı öncesinde Fed’in takip ettiği PCE (TÜFE) endeksi Eylül verisi yıllıkta yüzde 2,8 gelmiş durumda. Gelen veri enflasyonu hala ciddi bir tehdit olarak gösteriyor. Bütün bunların yanında yeni atanacak Fed Başkanı üzerindeki spekülasyonlar, atanacak başkanın siyasi saiklerle faiz indirimine olur verme ihtimali ve bunun Fed bağımsızlığı üzerinde yaratacağı tahribata yönelik endişeler de tahviller üzerinde baskı oluşturuyor. Tüm bu riskler ise yatırımcıların Hazine tahvilleri üzerine risk primi koymalarına sebep oluyor.
Aslında tıpkı bizim Merkez Bankası Başkanımızın geçtiğimiz haftalarda yaptığı iletişimde belirttiği gibi; bazen faiz indirmek uzun dönemli faizleri indirmiyor bazen de faizi artırmak uzun dönemli faizlerin inmesine neden alıyor. Burada en önemli faktör geleceğe ilişkin beklenti ve riskin gerçekleşme olasılığı gibi duruyor.
Amerika büyümesinde bir sıkıntı gözükmüyor. İstihdam piyasasında kayıplar geçici gibi duruyor ancak enflasyon istenilen seviyeye inmiyor. Yüksek büyüme beklentisine rağmen ekonomik aktivitenin daha da artmasını isteyen bir ABD Başkanı var ve faiz indirilmesi konusunda ısrarcı. Başkan Trump’ın kendine yakın ve faiz indirimi savunucusu bir kişiyi Fed Başkanlığı’na taşımak istediği düşüncesi genele yayılmış durumda.
Bana her şey Şahap Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası Başkanı olarak atanması ve ardından gelen seri faiz indirimlerini hatırlatıyor.
Tüm bu nedenlerle 10.12.2025 tarihli 2025 yılının son Fed Toplantısı basit bir toplantı olmaktan daha öte, kör uçuşunu biraz daha görünür kılmak, geleceğe ilişkin risk unsurlarını daha iyi tahmin edebilmeye yardımcı olarak gözüküyordu.
Fed beklendiği gibi politika faizini 25 baz puan indirerek yüzde 3,75- 4,00 aralığından yüzde 3,50 -3,75 aralığına çekti. Bu kez de Ekim toplantısında olduğu gibi oldu. 2 üye faizlerinin inmemesi gerektiğini savunurken, bir üye faizlerin 50 baz puan inmesi gerektiği yönünde görüş bildirdi. Fed’de savrulma devam ediyor.
Benim açımdan ilgi çekici olan hususlar var:
Örneğin 2026 yılı büyümesinin yüzde 1,8’den yüzde 2,3’e revize edilmesi. Güçlü bir revizyon. Fakat buna rağmen Fed, işsizlikte bir azalma beklemiyor. 2026 için yüzde 4,4’lük beklenti geçtiğimiz Eylül beklentisi ile aynı. Bu kadar yüksek büyümenin işsizlikte bir azalma yaratmayacağı beklentisi garip gibi dursa da ben bunun şirketlerin yaptıkları yapay zekâ yatırımları ile alakası olduğunu düşünüyorum. Enflasyonda ise yüzde 0,2 puanlık bir iyileşme öngörmüş Fed ve 2026 beklentisini yüzde 2,6’dan yüzde 2,4’e çekmiş.
Gelecek yıl Fed’in 3 faiz indirimi yapacağı yönünde piyasa beklentisi vardı. Açıklanan faiz tavanı projeksiyonunda 2026 ve 2027 için tek bir faiz indirimi öngörüsünü görüyoruz. Faiz tavanı beklentileri 2026, 2027 ve 2028 için aynen korunmuş. Fakat üyelerin nerede konumlandıklarını bize gösteren noktasal grafiğe baktığımızda açıkçası ben 3 faiz indiriminin yıl içerisinde gelme olasılığından çok uzak olmadığımızı düşünüyorum. 2026 için üyelerin kafası karışık.
Ancak asıl piyasayı yukarı iten basın toplantısında Başkan Powell’ın finansal sistemdeki rezervleri yeniden inşa etmek amacıyla 12 Aralık 2025 itibariyle tek seferlik 40 milyar dolarlık Hazine bonosu alımına başlayacağını duyurması oldu.
Powell bunun bilanço daraltma sürecinde azalan rezervleri güçlendirme amacıyla olduğunu ve rezerv seviyesinin kalıcı olarak korunması amacıyla daha kısa vadeli Hazine Menkul Kıymetleri alımlarına ihtiyaç duyulduğu da ekledi.
Bilanço daraltma süreci biter bitmez bu genişleme, bir likidite endişesi olduğunu gösteriyor.
Yeni Fed Başkanı ve üyeleri ile bambaşka bir Fed izleyebiliriz 2026 yılında.