Tüm tasarruf çeşitlerinden her türlü vergiyi ve tabii ki varsa teşviki kaldırmalıyız. Bu şekilde tasarrufları artırır, tasarruf kalitesini iyileştiririz.
Türkiye’de gelir dağılımı bozuk ve bu durum enflasyonla mücadele politikasını olumsuz etkiliyor. Bu nedenle mevcut politikaların revizyonu gerekiyor. Bu revizyon önerileri ile ilgili olarak ilk olarak bakmamız gereken alan, gelirler politikası.
Gelirler politikası yeterince etkili değildir: Gelirler politikası temelde enflasyonla mücadele için bazı ücretlerin (mesela asgari ücret ve memur maaşları) gerçekleşen enflasyondan daha az artırılmasıdır. Temel amaç da enflasyon beklentilerinin kırılmasıdır.
Gelirler politikası çoğunlukla asgari ücret ve memur maaşları gibi yaygın gelirlere uygulanır, ama Türkiye’de bu değişkenlerle toplam tüketimin çok sınırlı bir kısmına ulaşabiliriz. Asgari ücret alanların en yoksul yüzde 40’lık grupta olduğunu varsayarsak, bu grubun toplam tüketimdeki payı sadece yüzde 15,8’dir. Gelirler politikasına memur maaşlarını da eklesek ve memurların hepsinin yüzde 40’lık dilimin üstünde olduğunu varsaysak bile, toplam tüketimin ancak yüzde 20’sine ulaşabiliriz, çünkü 2024 yılında memur maaşlarının milli gelire oranı yüzde 5 civarındaydı.
Yoksul dilimlerin tüketimini hedef almak etkisiz
Orta Vadeli Program’da gelirler politikasının, gelir dağılımına duyarlı şekilde sürdürüleceği yazıyor. Gelirler politikasındaki amacımız enflasyonist beklentileri kırmak olduğuna göre, toplam tüketimin ancak yüzde 20’sine ulaşan değişkenlerle burada başarılı olamayız. Zaten gelir dağılımına duyarlı olmak da bu değişkenleri hedef almamayı gerektiriyor. Dolayısıyla ya gelirler politikasını daha üst gelir gruplarını etkileyecek şekilde yeniden planlayacağız (uygulamada çok zor ve başka sakıncaları da olan bir seçenektir) ya da gelirler politikasından vazgeçeceğiz.
Tüketimi düşürmeyi değil, tasarrufu artırmayı hedef almalıyız: Gelir dağılımı sorunu yüzünden yoksul dilimlerin tüketimini hedef almak etkisiz ve varsıl kesimlerin tüketimini hedef almak için de çok etkili araçlar yok. Bu nedenle tüketimi azaltmak değil, tasarrufu artırmak hedef olarak alınmalı. Tasarruf eğiliminin artması, tüketim eğilimini zaten düşürecektir. Hanehalkının bankadaki mevduatı, şirketlerin sermayeleri, bankaların özkaynakları gibi kalemlerin hepsi tasarrufların parçasıdır ve -BDDK tarafından doğru olarak çok katı bir şekilde korunan banka özkaynakları hariç- bunların miktarı ekonominin ihtiyaçları için yetersizdir. Hanehalkı tasarruflarının yetersizliği kredi arzını kısıtlamaktadır. Şirket sermayelerinin yetersizliği kredi bağımlılığını ve faiz duyarlılığını artırmaktadır.
En kötü sonuç, tasarrufların döviz ve altına kaymasıdır
Tasarruflar para birimi, vade ve risk açısından farklıdır. Mevduat, hisse senedi ihracı, sigorta primleri farklı vade ve risk yapısına sahiptir. Sağlıklı bir ekonominin hepsine ihtiyacı vardır, çünkü bunlar farklı vade ve risk yapısındaki projeleri finanse ederler ve birbirleri yerine ikame edilemezler. Örneğin ortalama vadesi bir ay olan mevduatla on yıllık altyapı projesini finanse edemezsiniz.
Tasarruf politikasında olabilecek en kötü sonuç, tasarrufların döviz ve altına kaymasıdır. Yıllarca döviz mevduatlarını TL’ye çevirmek veya altın tasarrufunu sisteme çekmek için nasıl uğraştığımızı hatırlayın lütfen. Halen de uğraşıyoruz. Bunlar tasarruf değeri çok azalmış tasarruf çeşitleridir. Bunlarla şirketleri finanse edemezsiniz, etmek zorunda kalırsanız da, uyumsuzluktan gelen riskleri dengelemek zorunda olduğunuz için pek çok ek maliyet çıkar ve kredi faizine yansır.
Peki ne yapmalıyız? Tüm tasarruf çeşitlerinden her türlü vergiyi ve tabii ki varsa teşviki kaldırmalıyız. Bu şekilde tasarrufları artırır, tasarruf kalitesini iyileştiririz. Ayrıca tasarruftan aldığımız her verginin ya kredi faizine dönüştüğünü yada tasarrufları düşürdüğünü unutmamalıyız. Tabii ekonominin ihtiyaçlarına uygun bir faiz politikası da tasarruf politikasının diğer ana parçası olacaktır.
Gelir dağılımını düzeltmeliyiz: Yukarıdaki iki önlem grubunu hemen alabiliriz ama uzun vadede mutlaka yapmamız gereken bir şey daha var. Gelir dağılımını bozan faktörlerin tespit edilerek, bunların ekonomik yaşamdan elenmesi. Ancak bundan sonra sağlıklı bir ekonomiye kavuşacağız.