Özellikle pişmanlıkla verilen beyannameler açısından idari anlayışla yargı anlayışı arasındaki yorum farklılığı dikkati çekmektedir. Bu farklılık yasal düzenlemenin gerekli titizlikle yazılmamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Sahadaki gözlemlerimiz de, maalesef verileri destekliyor. Kahramanmaraş'tan genç bir iplik sanayicisinin söylediği çarpıcıydı; "Büyük üreticilerimizden bazıları kapıya kilidi vurdu. Biz şimdilik yarı kapasite ile çalışıyoruz. Ama bizde de bir haftadır telefon çalmıyor!" Plastik-kauçuk sektöründe iş yapan bir KOBİ patronu, "Kafamdan dumanlar çıkıyor" dedi; "Bayram öncesinden çalışanlara borcum kaldı ve hiç yeni sipariş yok!" Sakarya'da yüksek teknolojili metal kesme makineleri üreticisi; "Sipariş bıçakla kesilir gibi kesildi. Gelen bir-iki siparişi de Çin'in finansman gücü karşısında onlara kaptırıyoruz. Üretici değil, oyuncakçı olduk." Otomotivci, "İçeride 19 Mart. Dışarıda 2 Nisan. Tam faiz indirimleri başladı, yazdan sonra işler açılır umuduyla nefesimizi tutmuştuk ki, krizler peş peşe geldi. Adeta suyun içine doğru başımızı bir kere daha bastırdılar. Cesaretimiz kırıldı" diyordu.
Gözler, DEM Heyeti’nin Adalet Bakanı ile yapacağı görüşmede
Cari açık, şubat ve ocak-şubat dönemi itibarıyla geçen yıla göre artış göstermişse de yıllıklandırılmış açık halen geçen yılın altında bulunuyor. Geçen yılın şubatında 27 milyar dolar olan açık, bu yıl 12,8 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Sabancı Holding Malzeme Teknolojileri Grubu Başkanı Burak Orhun ve Çimsa CEO’su Umut Zenar’la konuşurken geçen Şubat ayı sonlarında CIMPOR-Oyak Çimento Yönetim Kurulu Başkanı, Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS) Başkanvekili Suat Çalbıyık’la sohbetten şu cümleyi anımsadım:
Yeniden Büyük Zonguldak için düzenlenen ekonomi zirvesinde, kentin imkân setinin zeka ekonomisi nimetleriyle buluşması gerekiyor. Zonguldak kent aklı da buna hazır görünüyor
Rezerv ne kadar yüksekse, ülkenin ekonomik dayanıklılığı ve dış şoklara karşı direnci o kadar güçlü kabul edilir; ülkenin piyasalardaki risk algılaması o kadar iyi olur. Oran düştükçe ülkeye dair soru işaretleri artmaya başlar, algı bozulur ve risk primi yükselir.
Yazılı ve sözlü basından da bu konuda haberler duyuyoruz, ya da bizzat tanık oluyoruz. “Kazada ölen motor kurye, fizik mezunu idi.” İş bulamadığı için semt pazarında sergi açan mühendislere rastlıyoruz. KPSS sınavında yüksek puan alıp mülâkatta ne idüğü belirsiz bir şekilde elenen atanamamış öğretmen adaylarının haberi hiç eksik olmuyor. Bırakın devlet kuruluşlarını, bazı özel kurumlara girişte bile iktidar partisi aracılığının arandığı bir partizanlık devri yaşıyoruz.
Sicilya mafyasının ‘suskunluk yasası’ Omerta maalesef organize suç dünyasına özgü bir mesele değil. Bugün iş hayatının pek çok alanında da susma mecburiyeti yok mu?
Türkiye’nin hem yerli üretimini desteklemek hem de küresel rekabet gücünü artırmak için kendi dengesini gözetmesi gerekiyor.
Global sistem çatırdıyor. Hem de ciddi anlamda. Henüz kırılım gerçekleşmedi. Ancak, yapı, mevcut hali ve onu taşıyan ayaklar itibarıyla uzun soluklu dayanmaktan uzak bir noktada. Bu, bugünün konusu gibi dursa da çok uzun yılların ve hatta son 15-20 yılın problemi. Önce, gelişmiş ülkelerdeki önemli siyasi profillerin sahneden ayrıldıklarını gördük. Bugün, Almanya, Fransa, İngiltere gibi kritik Avrupa ülkelerinde zorlanılan dönemeçlerde sistemin devamı için çabalayan ve alternatiflerle gelmeyi başarabilen siyasetçiler bulmak imkansız. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Fikirler ve davranışlar farklılaşma göstermekle birlikte, artık globalin en önemli sorunundan birisi olan “fikir üretimi” pek mümkün değil. Bu nedenle genel olarak ve genele yayılır şekilde lider arayışı var. Bunun en önemli gerekçelerinden birisi, birçok kez sesli şekilde tartıştığımız üzere, İkinci Dünya Savaşı sonrasının uluslararası kurumlarındaki tıkanıklık. Sistemin bir diğer önemli zorlanma yanı da burası. Lider eksikliği bir noktaya dek telafi edilebilir belki, ancak, son noktada başvurulacağı ve bir şekilde çözümü sağlayacağına inanılan kurumların zafiyeti ve etkisizliği, işlerin çok daha içinden çıkılmaz bir hal almasına zemin hazırlıyor. İşin en kötü yanı da acil durumda kırılacaklar listesindeki kurumların “felç olma” durumu.