Yer: Shenzhen, Çin
Tarih: 13 -14 Kasım 2025
TÜSİAD Çin Çalışma Grubunun Çin’e yaptığı seyahatin son günlerindeyiz.
Biz Türkler ülkesini seven çok duygusal insanlarız. Dünyanın her yerini gider gezeriz. Risk alırız, ticaret yaparız. Fakat sonunda dönüp, dolaşıp, dünyanın coğrafi merkezine Anadolu’ya geri döndüğümüzde en güzel ülke bizimki deriz. Napolyon ne demiş: “Dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu!” Adam akıllı adammış. Biz işte o güzel ülkede yaşıyoruz.
Bir de “Para, para, para” diyen de oydu.
Dünyanın merkezinde olsak da; para kazanamazsak, refah ve katma değer yaratamazsak, çocuklarımızın geleceğini riske atarız. Katma değer yaratmak ise bir şeyi herkesten farklı ve daha iyi yapmakla olur. Coğrafya kaderinizi etkilese de, bu sanılandan daha az bir etkidir. İnsanların kendi kaderlerini, kendi tercihleri ve davranışları tayin eder. Ülkemizin tercihleri, kaderini belirleyecek, o zaman tercihimizi doğru yapmak bir vatan meselesidir.
Çin’de 1980 ortalarında kurulan Huawei ve ZTE Technology, 1990’lar ortalarında kurulan BYD ve Tencent ve bunlar gibi başarılı diğer birçok Çin şirketi, kendi kaderini kendi tayin etmeye kararlı bir ülkenin, ağır yurtdışı kısıtlamalara karşın her şeyi kendi üretmesi sonucu 35-40 senede nasıl dünya oyuncusu olabileceğini dünyaya ispat ettiler. Çin, her şeyi üretebilen, icat edebilen ve çok çalışan şirketleriyle dünya ekonomisini domine etmeye başlıyor/başladı.
Bizim ticaret bakanlığımız Çin için özel bir masa kurup, bu başarıyı nasıl yaptıklarını öğrenip, ülkemizdeki sanayi politikalarımızı yeni öğrendikleri bilgilerle şekillendirirlerse, biz çalışırız ve bir 15-20 senede ekonomik olarak dünya ekonomisinde büyük söz sahibi oluruz. Daha önce yaptık. Çinliler kendi modellerini kurarken Japonya ve Güney Kore’yi örnek almışlar. Her sistemi kopyalayıp, geliştirmişler. Daha önce biliyordum ama ilk başlangıçları tersine mühendislik (reverse engineering), yani yapılan en zor işleri kopya etmekmiş. Yabancıların yapmış oldukları ürünleri son somununa kadar söküp nasıl üretebileceğini anlamak ve sonrasında yüksek Ar-Ge bütçeleri ile kendi ürünlerini geliştirip, patentlemek. İşin başlangıcında biz de yüksek teknoloji ürünlerde bunu yapmalıyız.
Çinliler, zamanında aynı sektörde ve aynı işi yapan birçok şirket kurmuşlar. Bu şirketler birbirleriyle öldüresiye rekabet etmişler. Devlet kimseyi kayırmamış. Batan şirketler batmış, kalanlardan en başarılı 3-4 tanesinin önünü açmış. Başarılı şirketler genellikle; Ar-Ge’ye yatırım yapan, üniversitelerle ortak projeler yapan, sıkı çalışan, devamlı yeni yetenekleri şirketlerine çekebilen şirketler olmuş.
Ar-Ge’nin satış cirosundan aldığı pay bizde birçok şirkette yüzde bir-ikiyi geçmez. Çünkü genellikle yüzde yedi-sekiz, maksimum yüzde yirmi karla çalışan şirketlerimiz var.
İşte fark burada başlıyor…
Türkiye’ye yatırım yapacağını açıklayan BYD cirosunun yüzde 15’ini, Nvidia’ya rakip olmayı kafaya koymuş Huawei de cirosunun 20’sini Ar-Ge’ye harcıyor. Maalesef sadece bu şirketlerin Ar-Ge harcama oranı bizim şirketlerimizin katma değeri düşük dönüştürme modeliyle, yani hammaddeyi ithal et, şeklini çok katma değer koymadan değiştir ve sat modeliyle, faaliyetlerden elde ettiği kar oranı kadar ya da daha fazla.
BYD meğer Ar-Ge şirketiymiş, biz bilmiyormuşuz. BYD’nin tam 1 milyon çalışanı var ve bu inanılmaz rakamın, 120 bin kişisi Ar-Ge departmanında çalışıyormuş. Dile kolay tam 65,000 tane kendilerine ait patentleri varmış. Huawei’de ise, sadece bordrosunda olan çalışanları saydığınızda, yaklaşık 250.000 kişi çalışıyor ve bunların da 135.000’i Ar-Ge’de çalışıyor. İnanılmaz bir rakam bu…
Çinliler çok çalışıyor. Uyumuyorlar ve çalışıyorlar. Bazı kaynaklara göre Çinliler Avrupalılardan yüzde 25-30, Amerikalılardansa yüzde 10–15 daha fazla çalışıyorlar. Bazıları iki işte aynı anda çalışıp, öğlen tatillerinde uyuyorlar. Zenginleşiyorlar. Tüketiyorlar. Hırsla çalışıyorlar.
Benim gördüğüm Çin’de devlet liderliğinde kapitalizm var. Atatürk’ün 1923 Türkiye’sinde başlattığına benzer bir Çin devleti var. Çocuklarını yurtdışına, bilhassa ABD’ye gönderip, oralardan bilgiyi alan. Bilgi sahibi eksperleri ülkesine araştırmalar yapsın diye çeken. Dünyanın en iyi üniversiteleri ile rekabet eden üniversiteler kuran. Gençlerine ücretsiz lisans eğitimi veren. Dünya çapında bilim adamı yetiştiren. İcatlar yapan. Gerektiğinde büyük yatırımlarda devlet desteği veren, önemli sektörleri koruyup kollayan bir Çin devleti.
Devlet girişimcilerin kılavuzu ve rehberi durumunda. Açıkladığı 5 yıllık kalkınma planlarında nokta atışı şeklinde dünyadaki trendlere göre girişimcilerin nereye yatırım yapmalarının iyi olacağını açıklıyor. Sonra işi girişimcilere bırakıyor ama tabi devlet bankalarından gerektiğinde bilhassa ilk zamanlarda girişimcilere destek sağlıyor.
Çin’de üst akıl, devlet aklı. Türkiye’de aynısı yapılabilir. Ülkemizde devlet aklı ve desteği olmadan kimse bu yüksek faiz ortamında ve dünyanın bu ekonomik konjonktüründe sadece özel sektörün mucize yaratmasını beklemesin. Devlet hedefi gösterecek. Una, şekere, yağa erişimi kolaylaştıracak. Özel sektör de helvayı kavuracak. Ama devlet, şirketlere yönetimsel olarak karışmayacak. Sadece ekosistemi kurgulayıp, regüle edecek. Yanlış yapıyı cezalandırarak haksız rekabeti önleyecek. Girişimci kararları kendi verip, rekabet edip, değeri yaratacak. Hedef Çinliler gibi yabancılara satmayıp büyüteceğimiz global markalar yaratmak olacak.
Çinliler kendilerine güveniyorlar. Kendileriyle gurur duyuyorlar ve çok çalışıyorlar.
Kalın sağlıcakla,