TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu: Ekonomik kalkınma kültürel gelişmeyle anlam kazanır
kadının adı yok, bu kez genç ikiliye ilham oldu
Piyasalar son 10 gündür çalkantılı bir süreçten geçiyor. Global ölçekte Trump’ın ticaret politikalarıyla başlayan dalga,
TBMM, uzun süredir hazırlık aşamasında olan İklim Kanunu’nun ilk dört maddesini kabul etti. Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefiyle uyumlu olarak sunulan kanun teklifi, çevre ve iklim politikalarının yasal çerçevesini oluşturmayı amaçlıyor. Ancak yasa taslağının ilk bölümü geçmesine rağmen, özellikle sivil toplum kuruluşlarından ve iklim alanında çalışan akademik çevrelerden gelen tepkiler dikkat çekici boyutta.
ABD ve İsrail, yıkılıp yakılmış olan Gazze'yi Filistinsizleştirmek için anlaşmış görünüyor. Sadece İslam dünyasının buna nasıl ikna edileceği ve Gazze'deki Filistinliler'in nereye gönderileceği henüz netleşmedi.
Türkiye’ye öncelikle yeni bir ekonomi programı çerçevesi gerekiyor. İstersek, Meclis’te görüşülmekte olan İklim Kanunu yeni programımızın temelini oluşturabilir.
İçim Süt, enerjisinin yüzde 40’ını yenilenebilir enerjiden karşılayacak ‘temiz enerji’ yatırımını Tire fabrikasından başlattı. İki yıl içinde Karaman, Pamukova tesisleri de çatı tipi GES ile donatılacak, Lüleburgaz fabrikasında ise rüzgar türbini ile elektrik üretilecek.
İmamoğlu ve ekibi geçtiğimiz yaz sonunda bir toplantı yaparak “gelmekte olana” karşı pozisyon alınması konusunda hem fikir oldu. Bunun için de İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi kararlaştırıldı. Zaten neredeyse 6 yıldır kendilerine göre bir kampanya da yürütüyorlardı. Hatta bir ara altılı masanın adayı olmak için Meral Akşener’i de yanlarına alarak bir çıkış yapmayı denediler ama olmadı. Bu arada, o çıkış denemesinin altılı masaya seçim kaybettirdiği yorumu da hayli taraftar toplayan bir yorum. Her neyse, süreç İmamoğlu cephesinde böyle başladı. Bu sürecin erken başlatılması iktidar tarafını da erken harekete geçirdi.
Önceki dönemlerden farklı olarak günümüzde Türkiye-İsrail ilişkileri örnek alınmaktan uzak. Halbuki Türkiye İsrail’i ilk tanıyan ülkeler arasındaydı. İstikrarsız fakat otoriter Arap rejimlerinin egemen olduğu bir bölgede bu iki ülke birbirini modernlik, demokrasi ve Batılı yönelimleri temsil eden merkezler olarak görüyordu. Arap rejimlerinin İsrail ile ilişkileri hasmane, Türkiye’ninki ise dostane idi. Varlığının bile sorgulandığı bölgede İsrail bu iyi ilişkilere özel değer veriyordu. Gelişen dostluğun bir yan faydası da ABD’deki Musevi lobisinin Türkiye’ye olumlu yaklaşması, Kongre’deki Rum ve Ermeni lobilerinin etkilerini frenlemesi idi. İki ülkenin sıcak ilişkilerini kanıtlamak için sadece 2007 gibi geç bir tarihe kadar İsrail jetlerinin komşularının hava sahasını ihlal etmemek için uçuş talimlerini Konya’da gerçekleştirdiklerini hatırlamak bile yeterlidir.
Çin’de üretilen telefon, yarı iletken gibi elektronik ürünlerin karşılıklılık ilkesi çerçevesinde konulan vergilerden muaf tutulmasının verdiği iyimser hava ile haftaya başlıyoruz. Karar muhtemelen hanehalkının Nisan ayında karşılaşacağı enflasyon şokunu hafifletmek ve Apple, Nvidia gibi büyük teknoloji şirketlerini rahatlatmak için alındı. Ancak ABD’nin Çin’e karşı tutumunu yumuşatması önemli bir gelişme. Çin cephesinden de bir pozitif adım gelirse piyasalar durgunluk senaryolarını rafa kaldırabilir.