Geçen haftaki yazımda ABD dolarının Bretton Woods anlaşması sayesinde nasıl dünyanın rezerv parası olduğuna, ve fakat bu durumun ABD açısından nimetleri olduğu kadar, özellikle son 25 yılda Çin’in yükselişi ile birlikte nasıl bir külfet haline dönüştüğüne ve ülkenin ekonomik yapısını nasıl değiştirdiğine değinmiştim. Bugünlerde belki Trump çıkıp açıkça “biz doların egemenliğine son vermek istiyoruz” demiyor, ancak fiiliyatta izlediği politikalar böyle bir sonucu doğurmaya gebe.
Çin Amerika’nın başını ağrıtan, ve uyguladığı asimetrik stratejilerle (biri konvertibl, diğeri değil; birinde sermaye hareketleri serbest, diğerinde kısıtlı gibi) kendisinin hızlı bir şekilde büyümesini sağlayan doların baskın olduğu bir küresel para sisteminden yuan’ın ağırlığının artacağı bir para sistemine geçmek ister mi? Bazen isteklerden çok, tarihi şartlar da sizi belirli bir yöne sürükler. Artık 2. (hatta pek çok konuda 1.) büyük oyuncu oldukları ve Amerika’nın da özellikle Çin’i hedef alan korumacı politikalara yönlendiği gerçekleri karşısında Çin’in yuan’ın hakimiyetini artırmaktan başka bir seçeneği olmadığı da düşünülebilir.
Son dönemlerde yuan’ın hakimiyetini artıran küresel gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz:
- Doların yaptırım aracı olarak kullanılması: ABD, SWIFT sisteminden çıkarma ve finansal yaptırımlar yoluyla doları bir "cezalandırma aracı" olarak kullanıyor. Bu durum, dolar dışı alternatiflere yönelimi teşvik etmekte. Yuan, Batı dışı ülkeler için "tarafsız para birimi" olarak öne çıkıyor.
- ABD'nin mali disiplinine dair güven kaybı: ABD'de bütçe açıkları kalıcı hale gelmiş durumda, borç tavanı krizleri ve siyasal kutuplaşma doların istikrarına dair küresel soru işaretleri doğurmakta. Dolara güven hâlâ sürse de, birçok ülke artık rezervlerini çeşitlendiriyor.
- Çok kutuplu ekonomik düzenin yükselişi: ABD'nin küresel hegemonyasının azalmasıyla birlikte, Çin, Hindistan, Rusya gibi bölgesel güçler para çeşitliliğini savunuyor. Ticaret hacmi ve altyapı yatırımları sayesinde yuan, bu süreçte en güçlü aday konumunda.
- Güney-Güney ticareti'nin genişlemesi: Gelişmekte olan ülkeler arasındaki ticaret arttıkça, dolar dışı ödeme sistemleri daha cazip hale geliyor. (Çin, özellikle Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya gibi bölgelerdeki ülkelerle yaptığı ticarette yuan cinsinden ödemeleri teşvik etmekte.)
Bu yuan’ı destekleyici küresel gelişmeler dışında Çin de son dönemde yuan’ın kullanımını artırmak için pek çok hamle yaptı, ve yapmakta:
- Yuan ile yapılan ikili ticaret anlaşmaları: Çin, Rusya, İran, Brezilya, Suudi Arabistan ve BAE gibi büyük ticaret ortaklarıyla özellikle petrol, doğalgaz, tarım ürünlerinde yuan üzerinden ödeme yapılan anlaşmalar imzalıyor. Batı yaptırımları nedeniyle, Rusya’nın Çin ile yaptığı ticaretin büyük bölümü artık yuan ile gerçekleşiyor.
- Çin'in SWIFT'e alternatif ödeme sistemi CIPS’in (Cross-Border Interbank Payment System) yaygınlaşması: 2024 itibarıyla, 100'den fazla ülkeden 1400'ün üzerinde finans kurumu bu sisteme bağlı. SWIFT eski ve arkaik bir sistem olmasının yanısıra, ABD’nin siyasi emellerini uygulamanın da önemli bir aracı (ambargo getirilen bir ülkenin Batı finans kurumlarında bulunan paralarının transferinin önlenmesi gibi.)
- Dijital Yuan (e-CNY) Projesi: ABD ve Avrupa hala dijital para konusunda çok net bir strateji ortaya koyamazken Çin Merkez Bankası (PBOC), dünyadaki en gelişmiş dijital merkez bankası parası (CBDC) projesini yürütüyor. Sınır ötesi dijital yuan testleri Hong Kong, BAE, Tayland ve Singapur gibi ülkelerde başladı.
- Yuan bazlı emtia piyasaları kurulması: Şanghay Ham Petrol Vadeli İşlemleri (INE) ve yuan bazlı altın vadeli altın kontratları gibi petrol, altın ve metal gibi ürünlerde yuan cinsinden fiyatlama sistemleri geliştiriliyor.
- BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü üzerinden yapılan para diplomasisi: BRICS rezerv para birimi ve ödeme sistemi önerileri arasında yuan bazlı modeller önemli yer tutuyor.
- Yuan ile stratejik borç verme: Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) kapsamında, Çin birçok ülkeye yuan cinsinden altyapı kredileri sağlamakta. Bu sayede borçlu ülkeler hem yuan rezervi tutmaya teşvik ediliyor, hem de borç ödemelerini yuan ile yapmaları sağlanıyor.
Belki küresel gelişmeler ve Çin’in bu girişimleri “yuan”ı bir günde Dünya’nın hakim parası haline getirmeyecek, ancak bugünden sonra yuanın giderek artan bir hızda hakimiyet kazanacağına kesin gibi bakabiliriz. Batı’da ise yuan konusunda hala bir inkar sendromu var. Özellikle Batılı finansal kuruluşlar dolarda sermaye hareketleri serbestisinin olmasının, buna karşılık Çin’in kontrollü-sabit bir kur rejimi uygulamasının ve faizleri de suni bir şekilde düşük tutarak finansal baskılama yapmasının yuan’ın rezerv para olmasının önündeki aşılamaz engeller olarak görüyorlar. Halbuki, Dünya artık sadece Batılı şirketlerin ve zenginlerin paralarını nereden nereye ne kolaylıkla transfer edeceği üzerine dönmüyor. Güney ülkeleri de dahil tüm Dünya Bretton Woods döneminde (1944-71) en hızlı büyümesini yaşadı. Unutmayalım, sabit kur sistemi ve sermaye kontrolleri olan bir Dünya’dan bahsediyoruz! Yeniden benzer bir parasal sistemin kurulması 30 yıldır üzerlerine neoliberal Washington konsensüsü gömleği giydirilmeye çalışılan Batı-dışı ülkelerin de tercihi olacaktır.