Tarımda en çok konuşulan, tartışılan konulardan birisi tohumdur. Temel tartışma konularından birisi 31 Ekim 2006’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve 8 Kasım 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5553 Sayılı Tohumculuk Yasası’dır.
Tohumculuk sektörü ve Tarım Bakanlığı’na göre, 2006’da kabul edilen yasa ile tohumculukta devrim yapılmış, daha önce tohumculukta hiçbir şey yapılmamış, bu yasa ile mucizeler yaratılmıştır.
Bu yasaya karşı çıkanlar ise, Tohumculuk Yasası’nın ülke tarımının idam fermanı olduğunu, ata tohumlarının yok edildiğini iddia ediyor. Tohumculuk Yasası 17 yıldır yürürlükte olmasına rağmen tartışmalar bitmiş değil.
Cumhuriyeti kuranların tohumculuk stratejisi
Cumhuriyetin 100. Yılını kutlarken, cumhuriyeti kuranların tohumun stratejik öneminin farkında olduğunu ve bu konuda önemli adımlar attıklarını hatırlatmakta yarar var. Türkiye’de ilk bitki ıslah çalışmaları ve kaliteli tohum üretimi 1925 yılında Islah-ı Buzr (Büzür) adı ile Eskişehir Tohum Islah İstasyonu’nun kuruluşu ile başladı. Daha sonra Ankara, Yeşilköy, Adapazarı, Erzurum tohum istasyonları, çok sayıda deneme tarlaları ile tohumculukta önemli çalışmalar yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün Amerika’ya gönderdiği Ali Numan Kıraç’ın ülkeye döndükten sonra Eskişehir’de kurduğu Dry Farming(Kuru Tarım) Deneme İstasyonu çok önemli çalışmalar yaparak literatüre “Türk Mucizesi “olarak geçti. Yeşilköy Tohum Islah İstasyonu Müdürü Mirza Gökgöl’ün Türkiye Buğdayları kitabı yapılan çalışmaların önemini ortaya koyuyor.
Yeni yüzyıla girerken tohumculuk zirvesi
Geçen hafta 12-14 Aralık tarihlerinde Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) tarafından Antalya’da “Yeni Yüzyılında Tohumculuk Zirvesi” yapıldı. Tohum üreticileri, sanayiciler, fide ve fidan, süs bitkileri üreticileri ve birlik yöneticileri ile Tarım ve Orman Bakanlığının en üst düzey bürokratlarının katılımı ile yapılan zirvenin ilk gününü baştan sona izledim.
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler, açılışta tohumculuk sektöründeki son durumu ve sorunları dile getirdi.
Yerli ve millî tohumluk (tohum, fide, fidan, süs bitkileri) üretiminin ülke ihtiyacının karşılama oranının stratejik ürünlerde yüzde100’ün üzerinde, diğer ürünlerde ise yüzde 100’e çok yakın olduğunu belirten Güler şu bilgileri verdi: “Geçtiğimiz yıl 1 milyon 400 bin tona yakın sertifikalı tohumluk, 137 milyon adet meyve fidanı, 2 milyon adet asma fidanı, 6 milyar adet sebze fidesi, 91 milyon adet çilek fidesi ve 2 milyar adet süs bitkisi ürettik. Bugün 121 ülkeye tohum ihracatı yapıyoruz, fidan ve süs bitkilerini eklediğimizde ülke sayısı 132’ye çıkıyor. 2023 yılının ilk 9 ayında tohum ihracatı 235 milyon dolar olarak gerçekleşti. 23 milyon dolar dış ticaret fazlası verdik. Yine 2023 yılı ilk 9 ayında, 26,5 milyon dolarlık fide fidan ihracatı ile 30 milyon dolarlık dış ticaret fazlasına imza attık. Aynı zaman diliminde 35 milyon dolar dış ticaret fazlasıyla 82,2 milyon dolarlık süs bitkileri ihracatı yapıldı.”
Tohum İhtisas Bölgeleri kurulacak
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı zirveye gönderdiği video ile tohumculuk zirvesine katılanlara seslendi. Kısa video konuşmasında iki önemli konuyu gündeme getiren Yumaklı, şekerpancarı tohumunun ağırlıklı olarak ithalatla karşılandığını belirterek Türkiye Şeker Fabrikaları’nın TürkŞeker 2023 ve TürkŞeker 2053 adıyla iki tohum geliştirdiğini ve 2025’te çiftçiyle buluşturacaklarını söyledi.
Bakan İbrahim Yumaklı’nın dile getirdiği ikinci önemli konu ise kendi deyimi ile “yerli ve milli tohumculuğu geliştirmek üzere ihtisas tohum üretim bölgeleri” kurulacak. Toplantı devam ederken en çok konuşulan konulardan birisi ihtisas tohum üretim bölgeleri oldu. Herkes birbirine sordu ihtisas bölgeleri nasıl olacak? Tarıma dayalı organize sanayi bölgeleri gibi mi olacak?
Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Gürman tohumculukta 10’dan fazla kalemde destek verildiğini hatırlatarak: “Taleplerinizi tek tek inceliyoruz. Yapabileceklerimizi yapar, yapamayacaklarımızı nedeniyle birlikte söyleriz.” dedi.
Tohumcuların lobi gücü kuvvetli
Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Uğur Erdem ise lobi gücü çok kuvvetli olan tohumculuk sektörünün sorunları ve talepleri her fırsatta dile getirdiklerini hatırlatarak: “Burada dile getirilen konular bizim için yeni bir ev ödevi olacak. Bunlar uzun süredir üzerinde çalıştığımız konular bizim için yol haritası olacak. Bu yeni dönemde tarımsal planlama için kayıtlılık oranını arttırmamız gerekiyor. Sözleşmeli tarım, desteklerin yeniden yapılandırılması, tarım sayımı gibi gündemimizde çok önemli konular var. Destekler üretimi planlayacak şekilde verilecek. Tarım sayımı 2026’da yapılacak. Bizim artık gelecek 20-30 yılı hatta 50 yılı planlıyor olmamız lazım.” diye konuştu.
Üreticiler sordu bürokratlar yanıtladı
Tohumculuk zirvesinde belki de en dikkat çekici bölümü üreticilerin Tarım ve Orman Bakanlığı en üst düzey bürokratlarına doğrudan soru sormalarıydı.
İlk sorulardan birisi soya ile ilgili oldu. Türkiye’de çok verimli soya tohumu olmasına rağmen neden soya üretimi yeterince yapılmadığı sorusuna Bitkisel Üretim Genel Müdürü Uğur Erdem:” Soya üretimini niye arttırmıyorsunuz ben de size soruyorum. Mısır’dan daha az su tüketimi var. O nedenle ikinci ürün olarak teşvik ettik. Yüzde 95’ini ithal ettiğimiz bir ürünü içerde daha fazla üretmek için en yüksek desteği de veriyoruz, bunun için çalışıyoruz. Üretimi artırmamız gerekiyor.” diye yanıtladı.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal ise aynı soruya: “Türkiye’nin soya tüketimi 2 milyon ton civarında bunu Türkiye’de tabii ki üretebiliriz ama karşılaştırmalı üstünlüklere göre soya üretmek için birkaç üründen fedakârlık yapmamız gerekecek. Dünyanın en çok soya üreten ülkelerdeki maliyet ile bizim maliyet arasında büyük fark var. Ayrıca gümrük vergisinin sıfır olması da üretimde bir dezavantaj.”
Tarımsal desteklerden kimse memnun değil
Desteklerle ilgili çok sayıda soru soruldu. Üreticiler desteklerin yetersiz olmasından şikâyet etti. Bitkisel Üretim Genel Müdürü Uğur Erdem, destekleme ile ilgili bir bütçe olduğunu ve stratejik ürünlere öncelik olmak üzere desteklerin verildiğini vurgulayarak: “Bütçede 2023 yılı için 51 milyar lira bir para var. Bu bütçeyi bize veren Hazine ve Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı mutlu değil, bu desteklerin işlemlerini yapan, dağıtımı yapan Tarım Bakanlığı olarak biz mutlu değiliz, desteği alan çiftçiler olarak sizde mutlu değilsiniz. Şu anda 2024 bütçe görüşmeleri var. Tabi iki yıldır enflasyonist bir süreçte yaşıyoruz. Ama bu dönemde geçecek. Yeni düzenlemelerle desteklerin daha verimli kullanılacak.” değerlendirmesini yaptı.
TMO referans fiyat açıklıyor
Buğday, arpa, mısır fiyatının düşük olmasına yönelik eleştirileri ve soruları yanıtlayan TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal: “Her zaman söylüyoruz, bizim açıkladığımız fiyatlar referans fiyattır, ürün fiyatı değil. Biz fiyat belirlerken üretim maliyeti, dünyada ve Türkiye’deki piyasa durumu, rekolte tahmini, üretim miktarları, ziraat odaları, ziraat mühendisleri odaları, borsa ve bir çok kurumun görüşünü dikkate alarak, Türkiye ortalaması verim durumuna bakarak bir fiyat belirliyoruz. Bu sene hububat alımlarında 12 milyon ton gibi rekor bir seviyeye ulaştık. Daha önce böyle bir durum yaşamamıştık. Neyse ki bu sene üzüm ve fındık az olduğu için bize gelmedi. Normalde hububatta 200 civarında alım merkezimiz varken bu sene 614 noktada alım yaptık.” dedi.
Şekerpancarı üretimi, gübre ve mazot desteği
Konya Yunak’tan gelen çiftçiler, ürettikleri şekerpancarını 470 kilometre uzaklıktaki Susurluk fabrikasına götürmenin yüksek maliyetinden şikâyet ederken, çiftçiler mazot ve gübre desteğinin çok yetersiz olmasından yakındı.
Bitkisel Üretim Genel Müdürü Uğur Erdem, Konya havzasında altı şeker fabrikası olduğunu, bu kadar fabrikaya gerek var mı, suyu 500 metreden çıkarıp şekerpancarı üretimine devam etmeli mi konusunun tartışılması gerektiğini söyledi. Erdem, ‘mazotun yarısı bizden’ uygulamasının devam ettiğini ancak her ilde farklı oranda mazot kullanıldığını ve herkesin kendi kullandığı mazota göre destekleme hesabı yaptığını belirterek hesaplamayı ortalama bir kullanıma göre yapıldığını ifade etti. Erdem, gübre desteğinin bir karşılığı olmadığını bu konuda yeni bir çalışma yaptıklarını, desteklerin tarımsal planlamaya yönlendirecek şekilde verileceğini sözlerine ekledi.
Pestisit kullanımı ve yasaklar
Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Ersin Dilber, bazı pestisitlerin, etken maddelerin yasaklanması ile ilgili sorulara yanıt verirken, bu çalışmaların Avrupa Birliği ile uyumlu bir biçimde yapıldığını söyledi. Dilber: “Avrupa Birliği raporlarında Avrupa’da 2019’dan 2022’ye kadar pestisit kullanma oranının yüzde 17’den yüzde 21’e çıktığı yazıyor. Avrupa’da yazıldığında sorun olmuyor. Bizde yüzde 17’den yüzde 21’e çıktı desek kıyamet kopar. 2017’den bugüne kadar hıyar ihracatında hiçbir bildirim almadık. İlk defa 49 kiloluk bir partide uyarı aldık çok büyük tepki oldu. Yıllarca milyonlarca kilo ihracat yapıyoruz hiç bildirim yok, 49 kiloda pestisit çıktı diye kıyamet kopuyor.” değerlendirmesini yaptı.
Özetle, Tohumculuk Zirvesi’nde pek çok konu dile getirildi. Bürokratlar sorulan sorulara kendi cephelerinden yanıtlar verdi. Toplantı aralarında ve sonrasında konuştuğumuz üreticiler verilen yanıtlardan pek tatmin olmuş değil. Üretim maliyetlerindeki artış, ürün fiyatlarının düşük olması, tarımda üretim planlamasının nasıl uygulanacağı, desteklerle ilgili çekinceleri, endişeleri sürüyor.
Tohumculuk sektörünün talepleri
Tohumculuk sektörünün en önemli ihtiyacının, bitki ıslahı ve çeşit geliştirme olduğuna dikkat çeken TÜRKTOB Başkanı Hacı Ömer Güler taleplerini şöyle sıraladı:
– Bitki ıslahı ve çeşit geliştirme önemli olduğu kadar da zor, büyük yatırım gerektiren ve uzun zaman alan bir faaliyettir. Bu nedenle öncelikle çeşit geliştirme çalışmaları olmak üzere AR-GE faaliyetlerine ayrılan kaynaklar arttırılmalıdır.
– Tarımsal destekleme bütçesi içinde giderek azalan tohumculuk destekleri oranı artmalıdır. Sertifikalı tohum kullanım destekleri, tohumluk satış fiyatları ve artan girdi maliyetlerine uygun olarak düzenlenmeli, destekler zamanında açıklanmalı ve ödenmelidir.
– Tohumculuk desteklemeleri Türkiye Tohumcular Birliği ve Alt Birlikleri kanalıyla ödenmelidir.
– Döner sermaye ücretleri makul seviyelere çekilmelidir.
– Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli (sıfır faizli) Yatırım ve İşletme Kredisi’nin kullanımının kolaylaştırılması, limitlerin artması ve vadelerin uzatılması sektörümüz için çok gereklidir.
– İhracat artışının devamı için ihracatın öncelikli hale gelmesi sağlanmalı, mevzuat değişiklikleri yapılmalı, destek ve kredi imkânları geliştirilmelidir.
– Tohumculuk Kanunu altında yer alan tüm faaliyet konularında yüzde 1 olan KDV, süs bitkileri sektöründe yüzde 20’dir. Süs bitkileri üretiminin artması ve sektörün net ihracatçı konumunu sürdürebilmesi için KDV oranı düşürülmelidir.
– Sertifikalı tohum yetiştiriciliği ciddi bir bilgiye sahip olmayı gerektiren bir iştir. Bu nedenle tohum yetiştiricileri ayrıca desteklenmelidir.
– Sertifikalı tohumlukların borsalarda satışı söz konusu olmadığı için borsa tescilinde ticaret borsası kesintisi yapılmaması sektör için önemli bir destek olacaktır.