ABDULLAH SÖNMEZ/ESKİŞEHİR
Eskişehir Sanayi Odası (ESO) ile EKONOMİ Gazetesi iş birliğinde düzenlenen “Fırtınada Yön Bulmak” konferansı, ekonomik türbülansın etkilerini daha net analiz edebilmek ve sanayicilere yol haritası sunmak amacıyla ESO’da gerçekleştirildi. EKONOMİ Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın moderatörlüğünde düzenlenen etkinlikte, EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ile ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş konuşmacı olarak yer aldı. Küresel ve yerel düzeyde artan ekonomik kırılganlıkların, finansmana erişim sorunlarının, kur-enflasyon dengesizliğinin ve dönüşüm baskılarının ele alındığı konferansta, sanayicilere hem mevcut riskleri yorumlama hem de geleceğe dair strateji geliştirme çağrısı yapıldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan ESO Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş, üretim maliyetlerinin artması, finansmana erişimin zorlaşması ve yatırım kararlarında yaşanan tereddütlere dikkat çekerek, “Ekonomide belirsizliklerin yoğunlaştığı bu dönemde, iş dünyası olarak sağlam veriye, güçlü analizlere ve yön gösteren fikir birlikteliklerine ihtiyacımız var. Bu konferans da tam bu nedenle büyük önem taşıyor” diye konuştu.
ESKİŞEHİR SANAYİCİSİ “ARTIK YATIRIM YAPMIYORUM” DİYOR
ESO olarak belirli aralıklarla nabız ölçmek için anketler yaptıklarını kaydeden Kesikbaş, son olarak yaklaşık 1 ay önce gerçekleştirdikleri ve ciddi bir katılımın olduğu anket sonuçlarına bakıldığında, Eskişehir sanayi işletmelerinin ekonomik faaliyetlerinde hem konjonktürel hem de yapısal risklerin arttığıyla ilgili ciddi bir belirti olduğunun altını çizdi. Sanayicilerin özellikle iç talep yetersizliği, dış pazarlarda daralma, dünyada gelişen konjonktürel değişimler, düşük kur ve enflasyonist baskılar nedeniyle üretim, yatırım ve ihracat kapasitesinde sınırlamalara gitme eğiliminde olduğunu vurgulayan Kesikbaş, “Eskişehir sanayicisi ben artık yatırım yapmıyorum diyor ya da üretim ve ihracat kapasitelerine sınırlamalar getirmeyi planlıyorum diyor” ifadelerini kullandı.
Finansmana erişim, yüksek kredi maaliyetleri, nakit akış sıkıntıları ve tahsilat zorluklarının finansal olarak şirketleri en çok zorlayan etkenler olduğunu açıklayan Celalettin Kesikbaş, ankete katılanların bu konulara yüzde 90 mertebesinde evet dediğine dikkat çekti. Kesikbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Bununla birlikte, yeşil ve dijital dönüşüm baskıları ile birlikte nitelikli işgücü arzındaki dengesizlikler de firmaların adaptasyon yeteneklerini zorladığı görülüyor. Ayrıca Eskişehir özelinde; gerek fabrika gerek konut için arsa ve inşaat maliyetlerinin yüksekliğiyle ilgili kent genelinde kira ve konut fiyatlarının yüksekliği ve sanayi bölgelerine şehir içi / şehir dışı ulaşımda yaşanan sıkıntılar ankette öne çıkan bulgular olmuştur.”
Makroekonomik görünümle ilgili daralma, enflasyon ve kur dinamikleri konusunda katılımcıların yüzde 97’sinin 2025-2026 döneminde iç pazarda ekonomik daralma beklentisinde olduğunu belirten Celalettin Kesikbaş, “Bu çift yönlü talep daralması beklentisi, üretici firmaların maliyet-fayda analizlerinde daha temkinli hareket etmelerine neden oluyor. Özellikle iç talepteki düşüş beklentisi, işletmelerin stok yönetimi, kapasite kullanım oranlarında frene basmalarına ve üretimde arz kısıtlarına yol açabilecektir. Diğer taraftan, yüksek enflasyon ve kur oynaklığı firmalar tarafından birincil maliyet unsuru olarak öne çıkıyor. Ankete katılanların yüzde 98’i enflasyonun üretim maliyetlerini artırdığını ifade ederken, bu artışın özellikle işçilik ve enerji maliyetlerinde yoğunlaştığı belirtiyor. Kur-enflasyon ilişkisi bağlamında, ithal ara malı girdilerinde yaşanan maliyet enflasyonu, genel ihracat piyasalarında fiyat tutturamama sebepli rekabet gücünün azalması, özellikle düşük katma değerli üretim yapan firmaların rekabet gücünü zayıflamalar öngörülüyor. yüzde 90’ının üzerinde ihracatta rekabet edememeyle ilgili bir sıkıntı var” dedi.
“NAKİT AKIŞI BOZULMUŞ DURUMDA”
Nakit akışlarında sıkışıklık, tahsilat riski ve krediye erişimde katılımcıların yüzde 96’sının finansmana erişimde sıkıntı yaşadığına dikkat çeken Kesikbaş, “Bankacılık sektöründeki kredi daralması, artan faiz oranları ve teminat yükümlülükleri, özellikle KOBİ niteliğindeki firmaların yatırım yapma ve işletme sermayesi ihtiyacını karşılama kapasitesini azaltıyor. Kısa süreli kredi faizlerin yüksekliği şirketlerin nakit akış dengelerini bozuyor. Ayrıca, çek ve senet tahsilat sürelerinin uzaması ve tahsilat başarısızlıklarının artması firmaların nakit dönüşüm sürecini bozarak likidite kırılganlığını artırıyor. Şu anda nakit akışı komple bozulmuş durumda. Bir şirketin aslında en büyük başının belası karsızlığı değil nakit akışı” dedi. Şirketlerin anlık nakit akışlarını düzenleyecek finansal enstrümanların oluşturulmasının şirket yapılarının sağlıklı devam etmesi açısından son derece önemli olduğunu anlatan Kesikbaş, “Bu durumu tüm karar vericilere iletiyoruz. Çünkü bu tür işlerde kamuoyu yaratmak gerekiyor” şeklinde konuştu.
ABD’nin uyguladığı gümrük vergileri ve tarife dışı engellerin etkisine ilişkin cevapların ise çelişkili olduğuna vurgu yapan Kesikbaş, “Katılımcıların yüzde 87’si bu durumun Türkiye’yi olumsuz etkileyerek rekabeti bozacağını belirtirken, yüzde 74’ü bunun Türkiye için ihracat fırsatları da doğurabileceğini düşünmüş. Bu durum, dış ticaret politikalarının öngörülebilirlik düzeyinin düşük olduğunu göstermektedir” açıklamasında bulundu. Celalettin Kesikbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Üretim, işçilik ve hizmet giderleriyle ilgili işçilik maliyetlerinin toplam maliyetler içindeki payının arttığını düşünen firmaların oranı yüzde 98. Bu artışın yanında, dışarıdan alınan hizmet bedellerindeki yükseliş yüzde 99. Firmaların operasyonel giderlerinde genel bir artış trendi görüyor. Bu maliyet enflasyonu, firmaların fiyatlama stratejilerini ve kârlılık oranlarını baskılamaktadır.”
Yeşil Mutabakat ve dijitalleşme çerçevesinde firmaların dönüşüm baskısını hissettiğini dile getiren Kesikbaş, dönüşüm ihtiyacına rağmen firmaların bu alanda ilerlemede üç temel engelle karşılaştığına dikkat çekerek, “Bunlar finansman eksikliği, dönüşüm için gerekli bilgi ve teknolojik altyapı yetersizliği ve en önemlisi nitelikli personel arzının düşüklüğü. Anketteki firmaların yüzde 95’lik bir kısmı nitelikli işgücüne erişimde sorun yaşadığını belirtmiş. Bu durum, dönüşüm süreçlerinin sürdürülebilirliği açısından kritik bir sorun” dedi.
“BİRÇOK ALANDA BÜTÜNLEŞİK POLİTİKALAR GELİŞTİRİLMELİ”
ESO Ekonomik Durum ve Beklenti Anketi 2025 yılı verilerinin Eskişehir sanayisinin ekonomik kırılganlıklarının derinleştiğini ve firmaların çok katmanlı risklerle karşı karşıya olduğunu gösterdiğini açıklayan Celalettin Kesikbaş, “Mevcut tablo, finansman erişiminden arz-talep dengesine, insan kaynağından yapısal altyapıya kadar pek çok alanda bütünleşik politikalar geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Kamu desteklerinin hedefli hale getirilmesi, erişilebilir sanayi alanlarının planlanması, ulaşım altyapısının güçlendirilmesi ve dijital/yeşil dönüşüm için uygun beşeri ve mali koşulların sağlanması, bölgesel sanayi rekabetçiliğini artıracaktır” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE EKONOMİSİ AVRUPA’NIN İHTİYAÇLARINA GÖRE KONUMLANMALI”
Konferansa konuşmacı olarak katılan EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, küresel türbülansın arttığı bir dönemde Türkiye ekonomisinin çıkış yolunun Avrupa’nın ihtiyaçlarına odaklanmaktan geçtiğini vurguladı. Güldağ, “Üretim gücü olan bir ülkenin şansı vardır. Bizim de üretim kasımızı yeni teknolojilerle birleştirip Avrupalılarla mutlaka bir ilişki geliştirip onların ihtiyaçları üzerinden hareket edeceğimiz bir ticari ilişkiye girmemiz lazım” dedi. Yüksek faiz ve enflasyon sarmalında stagflasyon riskinin büyüdüğünü belirten Güldağ, Türkiye’nin kalkınma ve sanayi programını güncellemesi gerektiğine dikkat çekti. Faiz politikaları ve enflasyonla mücadelede izlenen yolun reel sektöre etkilerine değinen Güldağ, “Önemli olan üreticinin önünü görebilmesidir. Bugün sanayicinin yaşadığı en büyük sorun, istikrar eksikliği ve finansmana ulaşmadaki zorluktur. Ayrıca sanayici destekleyici yapısal çözümlere ve öngörülebilirliğe ihtiyaç duyuyor” diye konuştu.
“YATIRIM ORTAMI İYİLEŞTİRİLMELİ”
Konferansın moderatörlüğünü üstlenen EKONOMİ Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar ise üretim ve yatırım süreçlerinde alternatif finansman modellerinin gündeme alınması gerektiğini ifade etti. Munyar, “Sanayicinin büyümesi için sadece banka kredilerine bağlı kalınmamalı. Yeni yatırım modelleri, menkulleştirme adımları ve üretime dayalı sermaye çözümleri gündeme alınmalı. Sanayiye özel varlık sertifikaları gibi modeller, finansman ihtiyacına yeni bir soluk getirebilir” diye konuştu. Munyar ayrıca, vergi ve teşvik sistemlerinin sadeleştirilerek yatırım ortamının iyileştirilmesinin öncelikli adımlar arasında yer alması gerektiğini vurguladı.
“BAŞARI İÇİN SABIR DA YATIRIM KADAR ŞART”
Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Meclis Başkanı Süha Özbay, Türkiye’de geçmişte başarılı görülen birçok firmanın bugün piyasada olmadığını hatırlatarak, başarısızlık öykülerinin başarıdan çok daha fazla olduğunu söyledi. Başarının sürdürülebilir olması için yalnızca yatırımın değil, aynı zamanda tahammülün de gerekli olduğunu vurgulayan Özbay, “Bugün yapay zeka gibi alanlarda milyarlarca dolar zarar eden şirketler var ama sabırla bu yatırımları sürdürüyorlar. Bizde ise sabır sınırları çok dar” dedi. Türkiye’de sanayicinin yasal zeminde, kayıt dışılıktan uzak üretim yaptığını dile getiren Özbay, işsizliğin artmasıyla birlikte üretimin merdiven altına kayabileceği uyarısında bulundu.
“YATIRIM İŞTAHI VAR AMA JEOPOLİTİK RİSKLER FRENE BASTIRIYOR”
Busel Makina Genel Müdürü Selim Seler, 2024’ün zorlu geçmesinin ardından 2025’in daha da ağır koşullarla başladığını belirterek, “Geçen yıl ciddi yatırımlar yaptık ama altında ezildik” dedi. Özellikle havacılık sektöründe önemli fırsatlar olduğunu vurgulayan Seler, yatırım yapma iştahlarının yüksek olduğunu ancak bölgesel gerilimlerin bu isteği törpülediğini ifade etti. “Bugün İran-İsrail savaşı var, ya yarın Irak’ta ya da Türkiye’de bir savaş çıkarsa ne yapacağız?” diyen Seler, jeopolitik belirsizliklerin sanayicinin karar alma süreçlerini doğrudan etkilediğini söyledi.
“SABİT GİDERLERLE KONTROLLÜ KÜÇÜLME MÜMKÜN DEĞİL”
Mevcut ekonomik tabloda kur-faiz-enflasyon dengesinin bozulmasının ciddi sorunlar doğurduğunu aktaran Hisarlar Makina Mali İşler Direktörü Yasin Sayar, “Yaşadığımız bu sıkıntıların kaynağı buysa, çözüm için ya faizlerin düşmesi ya da kurun belirli bir seviyede dengeye oturması gerekiyor” dedi. Şirketlerin gelecek projeksiyonu yapabilmesi için hasar tespitine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Sayar, konkordato ve icra sayılarını takip ettiklerini ancak bunların gerçekleşmiş veriler olduğunu, asıl önemli olanın olası senaryolara dair öngörüler geliştirmek olduğunu dile getirdi. Dönüşüm ve yeniden yapılanma için firmaların zamana ve destekleyici politikalara ihtiyaç duyduğunu belirten Sayar, “İşçilik ve finansman maliyetleri artık sabit gider haline geldi. Bu giderler varken nasıl kontrollü küçüleceğiz? Ölçek ekonomisini konuşmak zorundayız” dedi.
“SANAYİCİ GELECEĞİ ÖNGÖREMEMEKTEN ENDİŞELİ”
Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Özdemirel, sanayicinin en büyük sorunlarından birinin belirsizlik olduğunu belirterek, “Bir yıl sonra Türkiye ekonomisini nerede göreceğiz? Bugün hepimizi tedirgin eden bu ortamda gelecekte neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz” dedi. Ekonomik öngörülebilirliğin yatırım kararları açısından kritik öneme sahip olduğuna dikkat çeken Özdemirel, belirsizliğin iş dünyasında planlama yapmayı zorlaştırdığını vurguladı.