Uzun bir süredir konuşup, üzerine yüksek sesle tartışıyoruz: Yeni normal, her anlamda yeni normal. Küresel siyasetteki değişim, global fiyatlama tepkilerindeki değişim, uluslararası yatırımcıların odak noktaları ve daha birçok başlık. Aynı durum, farklı zaman dilimleri içerisinde yurt içinde gözlenen gelişmeler için de geçerli oluyor, ağırlığını hissettiriyor. Kimi zaman gözden kaçırıyoruz, anlık-lokal tepkiler ile ne olduğunu anlamıyoruz ama tam olarak böyle bir değişim düzeni içerisinden geçiyoruz.
Geride kalan hafta ile birlikte, global merkez bankacılığının amiral gemisi Fed, 9 ay aranın ardından ilk kez federal fonlama oranı aralığını 25bp ile aşağı yönde güncelledi. Daha basit ifade ile Fed, faiz indirdi. Bu, 2025’in ilk faiz indirim adımı. Değişen ABD siyasetinin kendi eliyle yarattığı belirsizlik, makro ölçümlemedeki sıkıntılar ve artan öngörülemezlik, Fed’in şimdiye dek beklemesine neden olmuştu. Ancak, JH Sempozyumu’nda işaret edildiği üzere, istihdamın artan ağırlığı, Amerikan para politikasının güncellenmesini zorunlu kıldı. Böylece Fed de adım atmış oldu. Bir önceki toplantıdaki 2 şerh, bu kez 1’e düştü. O da yeni atanan Miran’dan geldi. Projeksiyonlar tarafı, sanılan kadar güvercin değil. Büyümede endişe yok. Enflasyonda konfor alanı yok. İstihdamda ise ne önemli bir sıçrama ne de önemi bir düşüş var. Dengeli. Başkan Powell’ın açıklamaları, ‘sigorta indirimi’ olarak tanımlanan hamlenin geldiğini işaret ediyor. Yani Fed, olası ciddi zayıflığın önüne geçmek için biraz mecburiyetten biraz da önlem amaçlı faiz indirimine gitti. Yine aynı projeksiyonlar, 2025’in geri kalanı için 50bp daha, 2027 sonuna dek ise toplamda 125bp indirim olacağını gösteriyor. Adı üstünde projeksiyon; her iki yönde güncellenme hakkı saklı. Geçmişte de çok revizesi oldu. Yarın da olur. Ancak, şu anda elimizdeki yol haritası bu.
Fed’in öyle ya da böyle, indirim yönlü, daha teknik tanımlayacak olursak, finansal koşulları gevşetme ve destekleyici tarafta adım atması, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler açısından olumlu. Nette, global ekonominin bütünü için pozitif. Zira değerli USD+sıkılaşan Amerikan para politikasının ne denli sıkıntılı ve zehirli bir durum olduğunu, geçmişin tozlu sayfalarından gayet iyi biliyoruz. Ancak, bu kez dönem ve düzen biraz farklı. Fed, faiz indirimine gitmesine gidiyor fakat bunun bir döngü olmadığı konusunda neredeyse konsensüs var. Global enflasyonun %3’lerde yaptığı patika, ABD için de geçerli. Buradaki tahmin etmesi güç koşullar, Fed’i de zorluyor. Şimdilik bu denli uzun vadeye bakmak isteyebilirsiniz. Normaldir. Şimdilik birlikte bakmayalım.
O vakit kısa vadeyi konuşalım. Yerel varlıkları. CDS’in son 1 ay içerisinde 270bp civarındaki patinajından geldiği 240bp seviyeleri hem sürpriz hem de son derece olumlu bir gelişme. İçerideki siyasi haber akışının hızlanması, yerli-yabancı yatırımcı nezdinde farklı tepkilere yol açmaya devam ediyor. Eurobond faizinin (USD) %6,70’lere gerilemesinde CDS bir etken. Ancak, TCMB data seti, yurt dışı yerleşik girişi ile kaynaklanmadığını gösteriyor. Öte yandan bu, tek başına bir değerlendirme kalemi değil. Olmamalı da. Nitekim Hazine, Eximbank ve diğer yakın dönem dış borçlanmalarındaki başarılı sonuçlar, yabancı ilgisine işaret ediyor. Bununla birlikte, genel EM yaklaşımının da Asya ve özelinde Güney Kore ve Tayvan liderliğinde gerçekleştiğini not düşelim. CDS’in gerilemesi de gösterge USD faizlerdeki düşüş de paralel. Bu döngü, bizim açımızdan güzel bir zamanlama. Türkiye, zaman zaman karşılaştığı yanlış değerlendirmelerin aksine, Arjantin’in, Polonya’nın, Güney Afrika’nın zorlandığı bu dönemeçte iyi işler yapıyor, takdir buluyor. Ev ödevlerini doğru yapmaya devam ettiğimiz takdirde uzun yılların ardından ilk kez ayrışma şansımız var. Devam etmeli.