Dr. Edipoğlu Sakowsky, “1992’den günümüze, Türkiye’nin salımlarında büyük artış yaşandı: 1992 yılında en çok emisyon yapan 24. ülke olan Türkiye, 2021 yılında 14. sıraya yükseldi. Türkiye’nin emisyonları, Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği veya Hindistan gibi emisyon devleriyle karşılaştırılamayacak kadar az olsa da, salımlarının arttığı ve pek çok devleti geride bıraktığı da bir gerçek” diyor.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP28), 30 Kasım – 12 Aralık tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleşiyor. Türkiye, bugün en fazla toplam salım yapan 15 ülkeden biri. Belirlediği iklim hedefleri ise ‘kritik derecede yetersiz’ olarak değerlendiriliyor.
2038’i emisyon tepe noktası (pik yıl) kabul eden Türkiye, 2030 yılı için açıkladığı yüzde 41 emisyon azaltım hedefi ile emisyonlarını bugüne göre yüzde 30’dan fazla artırmayı öngörüyor.
Max Planck İnovasyon ve Rekabet Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olarak görev alan Dr. Ezgi Ediboğlu Sakowsky, 2021/22 Mercator-İPM Araştırmacısı olarak İstanbul Politikalar Merkezi bünyesinde ‘İklim Değişikliğiyle Mücadelede Teknolojik Yol Haritası: Türkiye İçin Bir Öneri’ adlı projesini yürüten isim.
Birleşmiş Milletler İklim Değilikliği Rejimi; Çok Taraflı Çevre Anlaşmaları; Teknoloji Transferi; Uluslararası Çevre Hukuku; Uluslararası Örgütler Hukuku konularında uzman olan Dr. Edipoğlu Sakowsky’nin, COP28 öncesinde Türkiye’nin iklim hedefleri konusundaki yorumları şöyle:
2053’te net sıfır hedefi ‘zayıf’
“Ankara’nın sıklıkla dile getirdiği üzere, Türkiye’nin sera gazı emisyonlarındaki tarihsel sorumluluğu oldukça az. Buna karşın, güncel sorumluluğu giderek artıyor: 2021 yılı itibariyle Türkiye, en çok salım yapan ülkeler arasında 14. sıraya yükseldi. Fakat belirlediği iklim hedefleri, ‘kritik derecede yetersiz’ olmakla eleştiriliyor. Climate Action Tracker’ın analizinde Türkiye, değerlendirildiği tüm kategorilerde en kötü not olan ‘kritik derecede yetersiz’ notunu aldı. Farkı bir kategoride değerlendirilen 2053’te net sıfır hedefi ise ‘zayıf’ olarak notlandırıldı. Climate Action Tracker, Türkiye’yle birlikte yalnızca yedi ülkeyi ‘kritik derecede yetersiz’ olarak değerlendiriyor. Bu ülkeler Rusya, Meksika, Arjantin, Tayland, Vietnam ve İran. Ancak bu ülkelerin planlarının detayları incelendiğinde, yalnızca İran’ın Türkiye’den daha kötü not aldığı görülüyor. Bunun nedeni ise, henüz bir net sıfır hedefi açıklamamış olması. Bu analize göre, tüm ülkelerin Türkiye kadar yetersiz planlar yaptığı bir senaryoda, küresel ısınma, Paris Anlaşması’nın hedeflediği 1,5-2 derecenin en az iki kat üzerine çıkarak 4 derece olacak.”
Türkiye’nin sera gazı azaltım hedefi yeterli değil
“Türkiye, 1992 tarihli Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ancak 12 yıl sonra, 2004 yılında resmi taraf oldu ve en son katılan ülkelerden biriydi. Benzer şekilde, 2015 tarihli Paris Anlaşması’na da ancak 2021 yılında taraf olarak, yine bir iklim anlaşmasına en son taraf olan devletler arasına girdi. Climate Action Tracker, Türkiye’nin normal ekonomik aktivitelerine aynen devam etse dahi, güncellenen 2030 hedeflerine ulaşacağı eleştirisini getiriyor. Bunun nedeni, Türkiye’nin emisyonlarının artış hızının 2015’teki ilk beyanla aynı seviyede hesaplanması. Gerçek emisyon artış hızının çok üzerinde olan bu veri, Türkiye’nin 2030 yılı emisyon projeksiyonlarının da şişmesine neden oluyor. Böylelikle Türkiye’nin emisyon azaltımı, normal ekonomik aktivitelerine devam ederek erişebileceği bir hedefe dönüşüyor. Kısacası Türkiye, neredeyse hiçbir ciddi adım atmadan ulaşabileceği bir emisyon hedefi belirlemiş durumda.”
Net sıfır hedefi ile kömür yatırımları bir arada olmaz
“Katkı beyanında sunulan bir diğer önemli hedefse emisyonların 2038 yılına kadar arttıktan sonra, nihayet tepe noktasına ulaşacak olması. Fakat 15 yıl boyunca artmaya devam edecek emisyonların, 2053 yılında net sıfır olması pek mümkün görünmüyor. Kaldı ki, küresel ısınmayı 1.5°C’de tutma hedefi için küresel emisyonların en geç 2025 yılına kadar tepe noktasına ulaşması gerektiği de biliniyor. Beyan edilen bu hedeflere ulaşabilmek için hazırlanmış pek çok mevzuat ve politika belgesi bulunuyor. Bunlar arasında en önemlilerden biri, öncü sektör olan enerji sektörü için yapılan Ulusal Enerji Planı. Ancak yenilenebilir enerji için ciddi adımlar öngören bu planda hâlâ kömür yatırımlarına da yer verilmesi, eleştirilere yol açıyor. Nitekim net sıfır hedefi ile kömür yatırımlarının bir arada olması, makul bir plan değil.”
En doğru kalkınma planı iklim değişikliğiyle mücadele
“Türkiye’nin iklim değişikliği sorununa karşı ciddi hedefler koymaması, iklim değişikliğiyle mücadeleyi çok masraflı bulmasından ve kalkınmasını yavaşlatacak bir sebebe dönüşmesini engellemek istemesinden de kaynaklanıyor olabilir. Zira, iklim değişikliği finansmanına yapılan ısrarlı atıflar, bu duruma işaret ediyor. Fakat Türkiye, iklim değişikliğiyle ilgili adım atmakta geciktikçe, aslında kendi ekonomisine zarar verecek. Türkiye’nin iklim değişikliği hedeflerini yenilemesi ve bu hedeflerin hayata geçmesi için gerçekçi adımlar planlaması gerekiyor. Ayrıca, iklim değişikliği müzakerelerinde çevresel koruma vizyonunu temsil etmesi, iklim adaleti gibi konularda talepkar ve söz sahibi olması, hem ülkenin imajı, hem de vatandaşı olan bizlerin konuyu sahiplenmesi adına olumlu olacak.”