Sadece ekonomik değil, toplumsal ve kültürel dönüşümün de taşıyıcısı olan kooperatifler, aslında, 180 yıllık bir geleneği, bir arada üretmenin, paylaşmanın ve dayanışmanın değerini hatırlatıyor.
Ekonomik krizler, ekolojik tehditler ve toplumsal eşitsizliklerle şekillenen bir dünyada, alternatif modeller giderek daha fazla önem kazanıyor. İşte bu noktada, kooperatifler sadece bir iş modeli değil, aynı zamanda ortak aklın, da-yanışmanın ve sürdürülebilirliğin simgesi olarak öne çıkıyor.
Kooperatifler, benzer ihtiyaç ve hedeflere sahip insanların gönüllü olarak bir araya geldiği, karar alma süreçlerine eşit katılım gösterdiği, üyelerinin refahını öncelikleyen yapılardan oluşuyor. Gıdadan üretiminden konut sorununa, enerjiden finansa, sağlıktan eğitime kadar hayatın pek çok alanında faaliyet gösteriyorlar. Onları farklı ve güçlü kılan şey, tam da bu kapsayıcılık. Kâr odaklı değil, toplumsal faydayı merkezine alan bir anlayışla hareket ediyorlar. Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin (ICA) belirlediği temel ilkeler – gönüllü üyelik, demokratik denetim, ekonomik katılım, özerklik, eğitim, iş birliği ve toplumsal sorumluluk – aslında bir toplumun sağlıklı işleyişi için gerekli olan değerleri de hatırlatıyor.
Dünya Kooperatifler Günü, Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) tarafından ilk kez 1923 yılında kutlanmaya başlandı. 1995 yılında ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bu günü resmi olarak tanıdı. Amaç; kooperatiflerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SDG) katkılarını görünür kılmak ve hükümetlerle iş birliğini güçlendirmek olarak tanımlandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise, 19 Haziran 2024’te aldığı kararla 2025 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan etti. Uluslararası Kooperatifler Günü, her yıl Temmuz ayının ilk Cumartesi günü kutlanıyor.
Uluslararası Kooperatifler Günü’nün temel amacı; Kooperatiflerin ekonomik ve sosyal kalkınmadaki rolünü vurgulamak, insan merkezli ve sürdürülebilir iş modellerinin önemine dikkat çekmek, kooperatiflerin küresel sorunlara karşı geliştirdiği çözümleri görünür kılmak, dayanışma, eşitlik, katılımcılık gibi kooperatif değerlerini yaygınlaştırmak olarak tanımlanıyor.
Dünyada yaklaşık her on kişiden biri bir kooperatifte çalışıyor
2025 yılının teması “Kooperatifler Daha İyi Bir Dünya İnşa Ediyor” olarak belirlendi. Bu tema ile kooperatiflerin kalıcı küresel etkisi vurgulanıyor ve kooperatifler günümüzün küresel zorluklarına yönelik temel çözümler olarak konumlandırılıyor. Tema ayrıca kooperatiflerin kapsayıcı büyümeyi teşvik etme ve toplumsal dayanıklılığı güçlendirme konusundaki benzersiz yeteneğini de ön plana çıkarıyor.
Bugün dünyada yaklaşık her on kişiden biri bir kooperatifte çalışıyor ya da üye. Bu da bize şunu söylüyor: Paylaşarak büyümek, dayanışmayla dönüşmek mümkün. Belki de bu zamanların en çok ihtiyacı olan şey, tam da bu: Birlikte düşünmek, birlikte üretmek, birlikte güçlenmek.
Bir arada üretmenin, paylaşmanın ve dayanışmanın değerini hatırlatıyor
Sadece ekonomik değil, toplumsal ve kültürel dönüşümün de taşıyıcısı olan kooperatifler, aslında, 180 yıllık bir geleneği, bir arada üretmenin, paylaşmanın ve dayanışmanın değerini hatırlatıyor.
Üçüncü yol
Kooperatifçilik fikri ilk olarak 1844 yılında İngiltere’nin Rochdale kentinde, tekstil işçilerinin kurduğu bir tüketim kooperatifiyle somutlaştı. O günden bu yana, dünya genelinde milyonlarca insan kooperatifler aracılığıyla hem emeğini korudu hem de geleceğini inşa etti. Türkiye’de ise kooperatifçiliğin kökleri Osmanlı’nın son dönemine kadar uzanıyor. Ancak gerçek anlamda bir atılım, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşandı. Mustafa Kemal Atatürk, kooperatifçiliği sadece bir ekonomik model olarak değil, aynı zamanda halkın birlikte üretme ve karar alma kültürünü geliştiren bir yapı olarak benimsedi. Hatta kurulan ilk iki kooperatifin bir numaralı ortağı da kendisiydi.
Kooperatifler, klasik anlamda ne özel sektör şirketi, ne de bir kamu kuruluşu. “Üçüncü yol” olarak da anılan bu yapı, üyesine kazandırırken topluma da değer üretiyor. Tarımdan gıdaya, enerjiden eğitime, sağlıktan konuta kadar çok geniş bir yelpazede faaliyet gösteren kooperatifler, Avrupa’da pek çok ülkede, tarım ve bankacılık gibi sektörlerde “oyun kurucu” olarak konumlanıyor. Ülkemizde de son yıllarda kooperatifçiliğe olan ilgi yeniden artıyor. Özellikle kadın girişimcilerin ve genç üreticilerin oluşturduğu kooperatifler, yerel kalkınmanın önemli bir aracı haline gelmiş durumda. Çünkü kooperatifler sadece üretim değil; dayanışma, eşitlik ve katılım kültürünü de yaşatıyor. “Daha iyisi birlikte olur” diyor.