Geçtiğimiz günlerde sanayi sektörü hakkında açıklanan veriler birbiri ile oldukça farklı iki resim çiziyordu. Haziran ayında Sanayi Üretim Endeksi %8,3 yükseldi. Bu son 16 ayın en sert yükselişi idi. Verinin bir başka özelliği ise mevcut sanayi üretiminin aylık bazda şimdiye kadarki en yüksek dördüncü düzeyine ulaşması idi. Oysa haziran için İSO-PMI verisi 46,7 idi. Sadece 50’nin altında kalmaktan öte, önceki ayın da altına inmişti. İki hafta önce açıklanan Temmuz PMI verisi 45,9 ile sanayide görünümün biraz daha kötüleştiğine işaret etti. Dolayısı ile Sanayi Üretim Endeksi, “çok canlı bir üretim artışı var” derken; PMI endeksi imalat sanayiinde faaliyet koşullarının kötüleştiğini söylüyor.
Bu bir çelişki mi? Verilerden biri yanıltıcı mı?
Hayır, öyle bir durum görünmüyor.
İki veri arasındaki farklara bakalım. Sanayi Üretim Endeksi sadece üretim düzeyini ölçüyor. PMI ise üretim ile birlikte siparişleri, stokları ve istihdam değişimini de veriye dahil ediyor. İkinci fark ise sektörel kapsamda. PMI sadece imalat sanayiine odaklanırken, sanayi üretim endeksi imalat sanayi yanında madencilik ve elektrik-gaz-buhar üretimini de hesaplamaya dahil ediyor.
Bu iki farka rağmen, Sanayi Üretim Endeksi ile PMI arasında genel bir uyum var. Aydan aya farklılaşabilmekle birlikte genel olarak seyirleri aynı yöne doğru. Ancak yakın dönemde bir ayrışma görüyoruz. Son dört aydır, sanayi üretiminde yön yukarı iken, PMI’da aşağı. Sanayi üretimi son 16 ayın en yüksek artışını yaparken, PMI 16 aydır 50’nin altında, yani daralma bölgesinde. Neden?
Aslına bakarsanız, Sanayi Üretim Endeksi’nde son aylardaki yükselişin temelinde yüksek teknoloji ürünlerinin baskın bir etkisi var. Yani Sanayi Üretimi Endeksi kapsamına giren sektörlerin üretiminde büyük sapmalar var ve üretim artışında önde gelen sektörler genellikle yüksek teknolojili üretim yapan ve büyük oranda savunma sanayi odaklı sektörler. Örneğin haziran ayında elektronik ürünlerin imalatında yüzde 46,6’lık, diğer ulaşım araçlarının imalatında yüzde 54,9’luk yükseliş gördük. Buna karşılık tekstilde binde 3, hazır-giyim ürünlerinde yüzde 12,7’lik düşüş var.
Durumu biraz daha netleştirmek adına, üçüncü bir göstergeye bakalım: Reel Kesim Güven Endeksi. TCMB tarafından açıklanan bu veri 100’ün üzeri iyimser, altı kötümser gibi yorumlanabilecek bir gösterge.
Reel Kesim Güven Endeksi son üç yılda sadece 8 ay artış gösterdi. Kalan 28 ayda endekste gerileme gördük. Son iki aydır ise 100’ün altında değerler alıyor.
PMI ve Sanayi Üretim Endeksi ile kıyaslayabilmek için Reel Sektör Güven Endeksi’ni, 50’nin üzeri iyimser, altı kötümser olacak şekilde ikiye bölelim. Artık elimizde tablodaki resim var.
Reel Sektör Güven Endeksi de son birkaç ayda PMI’ya daha yakın bir seyir izliyor. Dolayısı ile Sanayi Üretim Endeksi’nde son aylarda yaşanan canlanma tüm sektörlere yayılmadığı gibi bizi “sanayide işler iyi gidiyor” gibi yargıya da taşımıyor. Unutmadan şunu da ilave edeyim: Tıpkı sanayi üretiminde olduğu gibi, İSO-PMI’daki en zayıf veriler tekstil ve hazır giyimde.
Muhtemelen sanayideki bu daralma evresinin sonuna geliyoruz. Gerilemeye başlayan enflasyon ve buna uygun olarak aşağı çekilen faizler ile birlikte birkaç ay sonra gerek üretimde gerek diğer faaliyet koşullarında yönümüz yukarı dönecek. Ancak bu tüm sektörlerde aynı şiddet ve hızda yaşanmayacak. Emek-yoğun ve düşük teknolojili sektörlerde iyileşme süreci daha yavaş ve acılı olacak.