BÜLENT GÖRER - Yeminli Mali Müşavir
Daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi, artık dünyada ve Türkiye’de yeni bir dönem başlıyor: Yeşil Muhasebe dönemi. Çünkü karbon yalnızca çevresel bir unsur değil, aynı zamanda finansal raporların da konusu haline geliyor. Özellikle COP 31 için ev sahibi olduğumuz bu dönemde, yeşil muhasebe konusu gündemde kalmaya devam edecek.
Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) tarafından 20 Ekim 2025 tarihinde İstanbul’da düzenlenen panelde, yeşil dönüşümün teknik ve kavramsal çerçevesini tartışmaya açması ve karbon sertifikalarının finansal raporlara etkisi; otorite, denetim ve şirket bakış açısıyla tüm paydaşlarla tartışılması açısından son derece kıymetliydi. Finans, denetim ve sürdürülebilirlik çevrelerinden çok sayıda uzmanın katıldığı bu toplantı, karbon sertifikalarının muhasebe standartları içindeki yerinin artık kaçınılmaz biçimde tanımlanması gerektiğini ortaya koydu.
Yeşil Muhasebe
Yeşil muhasebe, klasik finansal raporlama sistemine çevresel etkilerin entegre edilmesini hedefleyen bir yaklaşım olarak sanırım ilk olarak ben ortaya attım. Bu yaklaşım ile, artık bir şirketin bilançosunda yalnızca varlıklar, borçlar ve özkaynaklar değil; aynı zamanda emisyon yükümlülükleri, karbon sertifikaları ve sürdürülebilirlik performansı da yer almak zorunda olduğunu düşünüyorum. Bu yaklaşım ile aslında şirketlerin sadece çevresel sorumluluklarını değil, finansal şeffaflıklarını sağlayarak çevresel sorumluluklarını bilançoda yeniden tanımlıyor. Hatta yeşil muhasebe yaklaşımı, TSRS raporlarıyla gelecek dönemlere etkisini göstermeyi de kapsıyor.
Karbon sertifikası artık finansal bir unsur
Karbon sertifikaları, işletmelere belirli bir dönemde bir ton karbondioksit eşdeğeri salımı dengeleme hakkı tanıyan çevresel finansal araçlardır. Ancak bu araçların muhasebeleştirilmesi, elde tutma amacına göre değişiyor. Bu fark, bilançoda hem varlık sınıflamasını hem de gelir tablosunda hasılatın muhasebeleştirilme zamanını doğrudan etkilemektedir. Kendi emisyonlarını dengelemek amacıyla alınan sertifikalar, TMS 38 Maddi Olmayan Duran Varlıklar kapsamında değerlendirilirken, ticaret veya satış amacıyla alınan sertifikalar ise TMS 2 Stoklar standardına göre izlenmesi gerekmektedir.
Karbon sertifikanın süresi ve geçerlilik dönemi
Uluslararası uygulamalarda karbon sertifikalarının süre ve geçerlilik tarihleri, finansal raporlamada kritik bir unsurdur. Özellikle bağımsız denetçi için bu unsur raporlama için önemli bir bilgi setidir. Her karbon sertifikası belirli bir dönem (örneğin ETS sisteminde “uyum yılı”) için geçerlidir. Bu sürenin sonunda kullanılmayan sertifikalar hükümsüz hale gelir. Dolayısıyla, geçerliliğini yitiren sertifikaların bilançodan çıkarılması (derecognition) gerekir. Bağımsız Denetçinin bu nedenle finansal tablo okuyucularına doğru bilgiyi aktarması açısından süre ve geçerlilik dönemlerine dikkat etmesi gerekmektedir. Bu kilit denetim husus haline gelen kontrol işlemini iki aşamada yapılmalıdır:
1- Sertifikanın ekonomik fayda sağlamayacağı belirlendiğinde değer düşüklüğü testi (impairment test) uygulanır.
2- Geçerlilik süresi dolduğunda veya iptal edildiğinde, defter değeriyle bilançodan çıkarılır ve fark, kâr/zarara yansıtılır.
Bu uygulama, şirketlerin yalnızca varlıklarını değil, aktif olmayan sertifikaları da düzenli olarak izlemesini gerektirir. Aksi takdirde, finansal tablolar gerçek durumu yansıtmaz ve emisyon yükümlülüğü ile varlık arasında yapay bir denge oluşur. Belki bu durumu aşmak için yazımı ve ERP sistemlerinde bir vade uygulaması getirilmesi, şirketlerinde kolay takibini sağlayacaktır.
Gerçeğe uygun değer ölçümü
TFRS 9 Finansal Araçlar standardı, karbon sertifikalarının doğrudan bir finansal araç olmadığını belirtse de, TFRS 13 Gerçeğe Uygun Değer Ölçümü prensipleri burada referans olarak kullanılır. Sertifikaların piyasa fiyatı; arz-talep dengesi, geçerlilik süresi, proje türü ve küresel piyasalardaki hareketlilikten etkilenir. Bu nedenle her raporlama döneminde gerçeğe uygun değer testleri yapılmalıdır.
Bugün itibarıyla karbon sertifikalarının uluslararası geçerliliğini tanıyan iki ana kuruluş bulunmaktadır. Ancak bu kuruluşların onayladığı sertifikaların rayiç değerinin hangi yöntemle belirleneceği konusunda hâlen küresel ölçekte ortak bir standart veya borsa referansı yoktur.
Karbon piyasaları dünya genelinde giderek zorunlu sistemlere dönüşürken, Türkiye’de hâlen gönüllülük esasına dayalı bir yapı geçerliliğini korumaktadır. Bu nedenle, yerel piyasada fiyat istikrarı ve karşılaştırılabilirlik sınırlı kalmakta; sertifikaların değerlemesi ve raporlanması açısından uluslararası sistemlerle tam uyum henüz sağlanamamaktadır.
Tüm bunları değerlendirdiğimizde, mevcut koşullarda karbon sertifikalarının maliyet bedeliyle muhasebeleştirilmesi ve bu şekilde finansal tablolarda yer alması, hem ihtiyatlılık ilkesi hem de gerçeğe uygun sunum açısından en makul yaklaşım olacaktır.
Karbon sertifikasının satış hasılatının muhasebeleştirilmesi
Karbon kredilerinin satışı söz konusu olduğunda TFRS 15 Müşterilerle Yapılan Sözleşmelerden Hasılat standardı devreye girer. Gelirin tanınma zamanı, sertifikanın kontrolünün karşı tarafa geçtiği andır. Bu fiziksel değil, dijital bir devir işlemidir. Sertifika karşı tarafın sisteminde kullanılabilir hale geldiği anda gelir tanınır. Bu sertifikanın tekrar başka bir şirket tarafından kullanılmadığının tespiti ise başka bir kritik detaydır. Aynı ülkede olmasının dışında başka bir ülkede de kullanılmadığından emin olmak gerekir. Bu nedenle ulusal ve uluslararası düzenlemelerle hatta blockchain (blok zincir) gibi uygulamalarla tek ve bir şirket tarafından kullanıldığının altyapısı finansal raporların güvenirliliği açısından kıymetlidir. Aksi halde Bağımsız Denetçi açısından teyidi ve mutabakatı zor bir durum teşkil edecektir. Bu nedenle karbon sertifikalarının doğrulanması, geçerlilik süresinin izlenmesi ve tekil sertifika olarak raporlanması, denetim açısından kritik hale gelmiştir.
PCAF 2025 düzenlemeleri
Global düzeyde, PCAF’ın 2025 güncellemesi finans kuruluşlarına yalnızca bugünkü krediler ve yatırımlardan kaynaklı karbon emisyonlarını değil; sigorta, yapılandırılmış ürünler, taahhütler gibi daha geniş portföyleri de kapsayan bütüncül bir GHG muhasebesi imkânı sunuyor. Bu da finansal kurumları -bankalar, yatırım fonları, sigorta şirketleri- karbon bilançosu tutmaya zorluyor. Türkiye gibi yeşil muhasebe ve ESG raporlama altyapısı gelişmekte olan ülkelerde, PCAF standardının rehber alınması hem şeffaflık hem de küresel uyum açısından çok değerli oldu.
Sonuç: Karbon sertifikası almak yetmez, doğru raporlamak gerek
Artık karbon meselesi ve sertifikası yalnızca çevresel bir konu değil, finansal güvenilirliğin de merkezinde yer alıyor. Doğru muhasebeleştirilmeyen veya geçerlilik süresi dolan sertifikalar, sadece bilançoyu değil, şirketin itibarını da riske atar. Ayrıca finansal tablo okuyanı yanıltıcı hale gelir. Bu nedenle Yeşil Muhasebe yaklaşımı, doğruluk, şeffaflık ve süreklilik ilkelerini finansal raporlara taşımaktır. Bu yazıda varlık tarafını değerlendirmekle yetindim. Bir başka yazıda ise, finansal durum tablosunun (bilanço) yükümlülük tarafını daha ayrıntılı ele alarak; emisyon borçlarının muhasebeleştirilmesi, değerleme yöntemleri ve çözüm yollarını kaleme alacağım.
Kaynaklar:
PCAF Launches Updated GHG Accounting Standard
https://carbonaccountingfinancials.com/en/newsitem/pcaf-launches-updated-ghg-accounting-standard-2025#newsitemtext
https://www.kgk.gov.tr/Portalv2Uploads/files/Duyurular/v2/Diger/Duyuru_55.pdf
https://kgk.gov.tr/ActivityDetail/11993/Karbon-Kredilerinin-Finansal-Raporlamas%C4%B1-ve-I%CC%87s%CC%A7-Du%CC%88nyas%C4%B1nda-Uygulamalar%C4%B1-Paneli-(20-Ekim-2025)