2023 itibarı ile imalat sanayimizdeki firmaların binde 8’ini yüksek teknolojili üretim yapan firmalar oluşturuyor. 2013’te oran, bunun yarısı kadardı.
Merak etmeyin, sizlere 2021-2023 dönemindeki ekonomi politikalarını yeniden anlatmayacağım. Onun yerine, bu politikaların olası bir yan etkisi üzerine, son aylarda zihnimde kendimle yaptığım bir tartışmayı sizlerle paylaşacağım.
2021-2023 döneminden bize kalan birkaç miras var: Yüksek enflasyon, yüksek iş gücü maliyetleri, hayat pahalılığı, azalan döviz rezervleri, firmaların eriyen kârlılığı, maliyetine yakın fiyatlardan ihracat... vb.
Bunların büyük kısmında en kötü dönemi atlattık gibi görünüyor. İyileşme yavaş olacak ve her sektörde aynı şekilde hissedilmeyecek. Özellikle düşük ve orta-düşük teknolojili sektörlerde faaliyet gösteren ve rekabet güçlerini düşük işgücü maliyeti ile TL’nin reel değer kaybına bağlayan şirketler şimdilerde en zor durumda olanlar. Sanayi üretimi, İSO-PMI ve ihracat verileri durumu net olarak gösteriyor.
Ama acaba bu süreç, imalat sanayimizde yüksek teknolojili sektörlere doğru kayışı güçlendirebilir mi? Daha alt teknoloji düzeyindeki firmaların, “teknoloji” konusunda bir üst lige çıkmaları konusunda isteklerini artırabilir mi?
En güncel verilere göre 2023 yılında imalat sanayiinde yüksek teknolojili üretim yapan 3.593 firma var ve bu gruptaki firmaların sayısı, diğer teknoloji gruplarına göre daha hızlı artıyor. Yüksek teknoloji grubunda, bildiğiniz gibi, ecza ürünleri, bilgisayar, elektronik ve optik ürünler ile hava ve uzay taşıtları var.
2023 itibarı ile imalat sanayimizdeki firmaların binde 8’ini yüksek teknolojili üretim yapan firmalar oluşturuyor. 2013’te oran, bunun yarısı kadardı.
Yüksek teknolojili üretim yapan firmalar 2013’te imalat sanayi istihdamının yüzde 2’sini sağlıyorken, 2023’te bu oran yüzde 2,8’e çıktı. Aynı dönemde toplam satışlardaki payları yüzde 4’ten yüzde 5,9’a ulaştı.
Evet bir gelişim var, ama bizim ülke olarak bundan çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Hem de bir an önce.
Konjonktürel dalgalanmalardan daha az etkilenmek için, büyümenin yavaşladığı dönemlerde daha fazla şirketimizin ayakta kalması için, beyin göçünün yavaşlaması için, küresel pazarda Bangladeş ve Vietnam’la değil, gelişmiş ülkeler ile rekabet edebilmemiz için yüksek teknolojili sektörlerdeki varlığımızın artması gerekiyor.
Sizin için ilgi çekici olur mu bilmem ama birkaç veri paylaşayım. Türkiye’de düşük teknolojili sektörlerde katma değer yüzde 20 civarında iken, yüksek teknoloji alanlarında yüzde 35’e yakın. Çalışan başına katma değer ise 1’e 3 oranında. İmalat sanayi şirketlerimiz genelinde firma başına ihracat yaklaşık 3 milyon dolar. Düşük teknoloji alanındaki şirketlerimizde firma başına yıllık ihracat yaklaşık 2, yüksek teknoloji alanındakilerde ise 5,5 milyon dolar.
Acaba, 2021-2023 dönemindeki politikaların etkisiyle firmalarımızın içinden geçmekte oldukları darboğaz, Türkiye’nin imalat sanayinde teknolojiye dayalı dönüşüm sürecini hızlandırabilir mi? 15-20 yıldır farklı platformlarda sürekli gündeme getirilmesine, ilgili bakanlıklar tarafından eksiği-fazlasıyla destekler verilmesine rağmen arzu edilen hızda ilerlemeyen dönüşüm süreci şimdi hareketlenebilir mi? Savunma sanayindeki kabuk değişimi, diğer sektörler tarafından da benimsenebilir mi?