Türkiye’de seçim sonrası kurulan yeni Erdoğan hükümetinin dış politika yönelimi hala tam olarak oturmadı. Bunda ülkede yaşanan derin ekonomik krizin etkisi olduğu kadar, Türkiye dışındaki küresel ilişkiler ağındaki iniş çıkıların da etkisi büyük.
Ekonomik kriz çerçevesinde özellikle Avrupa ülkelerinin tüm dünyanın üzerine adeta boca ettiği “demokrasi ve hukukun üstünlüğü” şartları nedeniyle, Batı’da iyi tanınan ve saygı da gören bir ekonomist olan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, görevdeki ilk haftalarında ağırlığı Arap Körfezi’ne vermeyi tercih etti. Bu da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrasında sık sık dillendirdiği Avrupa Birliği üyelik sürecinin, en azından yakın vadede dış yatırım ve finansman bulmak için “öncelikli olamadığı” izlenimi yarattı. Nitekim hem Vilnius’taki NATO zirvesinde “mütekabiliyet ilkeleri işletilmeden” İsveç’in üyeliğine verilen onay, hem de Rusya-Ukrayna tahıl anlaşmasının sonlanması, Batı’nın Ankara’ya ilgisini büyük ölçüde azaltmış görünüyor.
ORTADOĞU TRAFİĞİ YARIM KALDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ortadoğu’daki ilişkileri “yenilemek” için Temmuz’da bir dizi konuk ağırlaması da bekleniyordu. Filistin’den iki rakip fraksiyonun liderleri Türkiye’ye geldi, ancak İsrail Başbakanı Netanyahu, ziyaret tarihi önceden açıklanmış olmasına rağmen, davete icabet etmedi. Bunda Netanyahu’nun yaşadığı bir sağlık problemi bahane edilse de, İsrail Başbakanı’nın gelmemiş olması aslında Ankara’yı rahatlatmış görünüyor. Filistinliler’e yaşam hakkı tanımayan karar ve kanunları arka arkaya çıkaran İsrail’in Başbakanı’nı ağırlamanın Ankara’ya maliyeti ağır olacaktı.
Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde en girift ekonomik ilişki ağından birini kurduğu Birleşik Arap Emirlikleri de, Netenyahu’nun ziyaretini resmen iptal etti. Birleşik Arap Emirlikleri bu iptale gerekçe olarak ise, İsrail’in Kudüs’te Filistinliler’in etkisini ortadan kaldırmak için attığı adımları, Ürdün ve Mısır’la bu yüzden gerilen ilişkilerini, İran-İsrail arasında askeri anlamda yükselen tansiyonu gösterdi.
Birleşik Arap Emirlikleri böylesine radikal bir adım atarken, “İsrail’le siyasi ilişkilerimizle, insani, ekonomik ve turizm ilişkilerini birbirinden ayırıyoruz” notunu ekleyerek, bu ülkeyle ekonomik işbirliğinin süreceğinin mesajını vermeyi de ihmal etmedi.
Nitekim, İsrail’i hala resmen devlet olarak tanımamış ve diplomatik ilişki kurmamış olan Suudi Arabistan’dan da ilginç bir adım geldi; İsrail’in SolarEdge firması ile Suudi merkezli Ajlan & Bros Holding arasında yenilenebilir enerji alanında işbirliği anlaşması imzalandı.
Ortadoğu’da son moda, belli ki siyaset ile ekonomiyi birbirinden ayırmak olmuş.
SİSİ’NİN DERDİ LİBYA
Ankara’nın yine Temmuz ayında beklediği Mısır Devlet Başkanı Sisi de Türkiye ziyaretini “başka bahara” bıraktı. AK Parti hükümetinin bir dönem büyük destek verdiği Müslüman Kardeşler oluşumunu Türkiye’den temizleme yönündeki gayretleri, Ankara ile Kahire arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasının önünü açmıştı. Ancak Sisi ziyareti, bu kez de Libya’ya takılmış gibi duruyor. Sisi, Ankara Libya’da yeni -geri- adımlar atıp, meydanı tamamen Mısır’a bırakmadan Türkiye’ye gelecek gibi görünmüyor.
PUTİN Mİ GELECEK, ERDOĞAN MI GİDECEK?
Ağustos’la birlikte Ankara yeni bir üst düzey temasın ön hazırlığını yapmaya başladı. Erdoğan, Rusya Lideri Putin’in Ağustos’ta Türkiye’ye geleceğini defaatle söylese de, Kremlin’de hala ayak sürüme emareleri var. Görüşmenin, Erdoğan’ın Moskova’ya gitmesiyle yapılma olasılığı giderek ağırlık kazanıyor.
Türkiye’nin yeni dönemde izleyeceği dış politikanın izleri de, asıl bu ziyaretle ortaya çıkacak gibi.