İran yönetimi, hem Hürmüz Boğazı'nı ticarete kapatmak hem de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'ndan çıkmak konusunda "acele etmeyeceğini" gösterdi.
ABD'nin İran'ın nükleer tesislerini vurmasının ardından, Tel Aviv yönetimi ve Tahran ateşkes konusunda uzlaştı. Ancak herkesin aklındaki soru şu: Ateşkes kalıcı olabilecek mi?
ABD'nin bizzat İsrail yanında savaşa girip, Tahran'ı ateşkese zorlamasının altında yatan en büyük nedenlerden biri, Tel Aviv yönetiminin savunmasında ortaya çıkan zafiyetler. İsrail'in füze savunma sistemi daha önce Hamas gibi, Hizbullah gibi İran'ın vekil güçlerinin elindeki silahlara karşı etkili olmuştu.
Ancak iş doğrudan İran'la çatışmaya gelince, devreye Tahran'ın vekil güçlerinin elindekine göre çok daha etkili balistik füzeler girdi. Dalga dalga gelen İran saldırılarına karşı İsrail'in elindeki, tanesi yaklaşık 3 milyon dolar olan Arrow savunma füzelerinin tükenmesine yol açtı. Ateşkes, İsrail'in bu füzeleri yerine koyup, Demir Kubbe'yi yeniden oluşturması için -deyim yerindeyse- ilaç gibi geldi.
İran'ın hava savunması yok oldu
İran'da da durum pek farklı değil; Hala elinde bulunduğu tahmin edilen balistik saldırı füzelerine rağmen, İran'ın hava savunma sistemi çökmüş durumda. Dolayısıyla ateşkes, İran açısından da "kendini yeniden toparlamak" için bir şans.
İsrail ve ABD saldırıları İran halkını mevcut Molla rejimi etrafında birleştirdiğinden, yakın zamanda İran'da bir "rejim değişikliği" beklememek gerek. Nitekim savaşın başında "tümden teslimiyet" çağrısı yapan Trump da son açıklamasında İran'da bir rejim değişikliği peşinde olmadıklarını söyledi.
Tahran'dan ABD'ye mesaj üzerine mesaj
İran rejimi de ABD Başkanı Trump'ın bu yaklaşımını cevapsız bırakmış değil.
Katar'daki Amerikan askeri üssüne yönelik saldırı, aracılar vasıtasıyla Washington'a önceden bildirildi. Ayrıca İran yönetimi, hem Hürmüz Boğazı'nı ticarete kapatmak hem de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'ndan çıkmak konusunda "acele etmeyeceğini" gösterdi; İran Meclisi her iki konuda da karar almasına rağmen Tahran'daki hükümet, bu konularda "şimdilik" adım atmayacağının işareti verdi.
ABD, "rejim değişikliği" meselesine İran halkına bırakmış görünürken, İsrail aynı fikirde değil; Hem Ortadoğu'da güvenli hissedebilmek, hem de şimdilerde yüzde 50'nin üstüne çıktığı ölçülen halk desteğini kaybetmemek için İsrail Başbakanı Netanyahu'nun fırsatı bulur bulmaz yeniden İran'a saldıracağı kesin gibi.
Tabi bir de, ABD'nin İran nükleer tesislerine yönelik saldırısının yeterince etkili olmadığına işaret eden Amerikan istihbarat birimleri raporları var ortada. İran'ın biraz soluklanıp, nükleer programa dönmesi an meselesi. Yani İsrail'in "saldırı bahanesi" de hazır.
İRAN'IN YALNIZLIĞI
Savaş sırasında ortaya bir başka unsur ise, başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı cephesinin İsrail etrafında kenetlenmesine karşılık, İran'ın yapayalnız kalmış olması. İran'ın "müttefik" dediği Rusya ya da Çin'den Tahran yönetimine destek, birkaç kuru diplomatik açıklamayı pek geçmedi. Bu küresel yalnızlık da İsrail'i yeniden saldırmasını teşvik edici nitelikte.
İran-İsrail ateşkesi öyle çok kalıcı olacak gibi durmuyor.