Trump'ın tek çaresi, İran'daki üç santrale verdiği saldırı emrinin savaşı durdurabilmesi. Yoksa hem Ortadoğu'daki savaş büyür, hem ABD'deki iç tartışmalar…
İran-İsrail savaşına ABD de resmen dahil oldu; Başkan Trump'ın emriyle, ABD sadece Amerikan envaterinde olan uçaklar ve bombalarla, İran'ın nükleer tesislerini vurdu.
Amerikan müdahalesi, Trump'a göre "savaşın da sonunu" işaret ediyor; İran'ın Fordo, Nazantz ve İsfahan'daki tesislerinin yine Trump'ın deyimiyle "yeryüzünden silinmesi", İran'ın nükleer programdan vazgeçmesi halinde ABD'nin gerçekleştirdiği "tek" saldırı olacak. Trump, Tahran yönetiminin ileri gelenlerinin, mesela Dini Lider Hamaney'in "peşine düşülmeyeceğinin" de işaretlerini verdi.
Perde arkası diplomasisi
Trump'ın açıklaması ve nükleer tesislerin bombalanması işin görünen yüzü. Bir de yürütülen "arka kapı diplomasisi" var elbette;
Uluslararası basına göre ABD, saldırıyla eş zamanlı olarak İran'a "Amerikan güçleri tarafından sadece nükleer santrallerin vurulacağını " bildirmiş. İran basınında da bu üç santralde bulunan zenginleştirilmiş uranyumun saldırılardan hemen başka yerlere taşındığına ilişkin bilgiler var. Nitekim hem İran nükleer ajansı, hem de komşu ülkelerin nükleer uzmanları Amerikan saldırısının ardından her üç santralden de nükleer sızıntı olmadığını açıkladılar.
Filistin'de ateşkes gelir mi?
Arka kapı diplomasisinin bir ucu da Filistin'e uzanıyor gibi; yine uluslararası basında yer alan haberlere göre Trump bir yandan İsrail Başbakanı Netanyahu’nun istediğini yapıp, İran'ın nükleer tesislerini yerle bir ederken, diğer yandan Tel Aviv'e Filistin'de ateşkes şartını ileri sürdü. Böylece, saldırı sonrasında Müslüman dünya teskin edilecek, İran'a tutunabileceği minicik de olsa bir "teselli imkanı" sunulabilecek. Molla rejimi ise Gazze'deki mezalimi bitirdiğini kendi halkına "satabilecek".
Ancak dış politikanın doğrudan iç politikayla bağlantısı unutulmamalı. İran'la savaş sayesinde İsrail halkını arkasına almış görünen Başbakan Netanyahu’nun geleceği sallantıda. İsrail halkı sığınaklardan çıkıp da İran'ın yarattığı yıkımı gördüğünde, Netanyahu başbakanlık koltuğunu koruyabilecek mi? Koruyabilmek için Trump'a verdiği sözlerden, Filistin'de, özellikle de Gazze'de olası bir ateşkesten cayar mı? Cevabı şimdiden belli olmayan sorular.
Amerikan siyaseti de karıştı
Bir başka iç sıkışıklık ise Trump için söz konusu; ABD Başkanı seçim propagandasını "savaşları durdurmak" üzerine kurmuştu. Ancak seçildikten sadece aylar sonra ülkesini sıcak bir savaşın tarafı yapıverdi.
Bu durum, Amerikan Kongresi'nde, özellikle de Trump'ın en büyük destekçisi olan "Yeniden Büyük Amerika" safında yer alan Cumhuriyetçileri rahatsız etmiş durumda.
Demokratlar ise ABD Kongresi’nin onayını almadan İran'a saldırı emri veren Trump'ın kellesinin peşine düştüler bile. Demokratlar, Kongre onaysız saldırının, Başkan'ın azlini gerektiren "Anayasal suç" olduğuna ilişkin paylaşımlar yapmaya başladılar.
Trump'ın tek çaresi, İran'daki üç santrale verdiği saldırı emrinin savaşı durdurabilmesi. Yoksa hem Ortadoğu'daki savaş büyür, hem ABD'deki iç tartışmalar...