Cari açık büyürken net finansman sağlanamıyor, döviz arz-talebinde belirleyici, dış ticaret değil yerleşik yatırımcının içerdeki döviz eğilimi oluyor. Geçtiğimiz yıl 14,3 milyar dolar verdiğimiz cari açık bu yılın ilk altı ayında 23 milyar doların üzerine çıktı.
Bu yılın ilk yarısına ilişkin ödemeler dengesi dün gelen rakamlarla netleşmiş oldu. Geçtiğimiz yıl 14,3 milyar dolar verdiğimiz cari açık bu yılın ilk altı ayında 23 milyar doların üzerine çıktı. Cari işlemler hesabının detaylarına baktığımızda, ihracat 123 milyar dolardan 131 milyar dolara ulaşırken, ithalat 153 milyar dolardan 168 milyar dolara geldi. İhracattaki artışta son dönemde artması beklenen tarifeler öncesi artan küresel sanayi üretim talebi ile beraber paritenin de etkili olduğunu görüyoruz. İthalattaki artış oransal olarak da mutlak rakam olarak da ihracat artışının çok üzerinde gerçekleşti. Geçen yılın ilk 6 ayında 30 milyar dolar olan dış açık, bu sene 37 milyar dolara yükseldi.
Hizmet gelir -gider dengesine baktığımızda, geçen yıl 49 milyar dolar olan hizmet gelirlerinin bu yıl 51,4 milyar dolara yükseldiğini, buna karşı 25,5 milyar dolar olan giderin yaklaşık 28 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. Ağırlıklı turizm gelirlerinden oluşan bu kalem, son dönemde anektodal olarak izlediğimiz yurt dışında tatil yapmanın daha ucuz olduğu görüşünün rakamlara da yansıdığına, oransal olarak giriş kadar, hatta daha fazla çıkış olduğuna da işaret ediyor. İşgücü, sermaye gibi üretim faktör gelirlerinden oluşan birincil yatırım kaynaklı gelir - gider dengesine baktığımızda, üretim faktör gelirlerimizin 5.6 milyar dolara çıktığını, buna karşın giderlerimizin 12 milyar dolardan 15 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. Bir başka ifadeyle, Türkiye’de yatırım yapan yabancı sermaye ve çalışanlar buradaki kazançlarını yurtdışına gönderme konusunda çok daha güçlü bir eğilim gösteriyorlar.
Net dış finansman ekside
Ödemeler dengesinin finans hesabına baktığımızda, bu yılın ilk 6 ayında Türk sermayesinin yurtdışındaki yatırımlarının 2,7 milyar dolardan 4,4 milyar dolara çıktığını görüyoruz. Bu kalem Türk firmalarının yurtdışındaki sıfırdan yatırımlarını ve satın almalarını gösterdiği gibi, Türk vatandaşlarının yurtdışındaki gayrimenkul alımlarını da gösteriyor. Bu çerçevede yaklaşık 4,4 milyar dolarlık çıkışın 1,25 milyar dolarının gayrimenkul alımına yönelik olduğunu izliyoruz. Bu oran geçen yıla göre yaklaşık yüzde 25’lik bir artışa işaret ediyor. Dışarıdan gelen doğrudan yatırımların da yaklaşık 5 milyar dolardan 6,3 milyar dolara çıktığını görüyoruz. Bu kalemin içerisinde sıfırdan yatırımlar olduğu gibi satın almalar da bulunuyor. Önceki yıllarda yabancının bu kalemden getirdiği gayrimenkul girişlerinde çok ciddi artışlar gözlemlememize rağmen bu yıl geçen yılın yarısı civarında bir gayrimenkul alımı yapıldığını görüyoruz. Geçtiğimiz yılın ilk altı ayında 1,5 milyar dolarlık gayrimenkul alımı yapan yabancıların bu yılın ilk altı ayında 859 milyon dolarlık bir alımda kaldığını görüyoruz.
Finans hesabının portföy yatırımları kısmına baktığımızda, Türk sermaye sahiplerinin geçen yıla benzer bir oranda yurtdışında hisse senedi -tahvil gibi kağıda yatırım yaptığını ve rakamın yaklaşık 4,2 milyar dolar olduğunu anlıyoruz. Buna karşın yabancıların Türkiye’de yaptığı hisse senedi tahvil bono gibi yatırımlarının geçen yılın ilk 6 ayında 14 milyar dolarlık girişe karşın bu yıl nette 1,6 milyar dolarlık çıkışla sonuçlandığını görüyoruz. Çıkış büyük oranda 19 Mart sonrası olan hareketlerden kaynaklanıyor. Sermaye hareketlerinin kredi ve mevduat hareketliliğini gösteren diğer yatırımlar hesabına baktığımızda, Türk sermaye sahiplerinin yurtdışına yolladığı mevduat ve kredi çıkışında geçen yıla göre bir gerileme olduğunu, geçtiğimiz yıl 13,1 milyar dolar olan çıkışın bu yıl 7,8 milyar dolar civarında gerçekleştiği görülüyor. Diğer taraftan yurt dışından Türkiye’ye gelen kredi ve mevduat girişi geçen yılın ilk altı ayında 15,2 milyar dolar seviyesindeyken, bu yılın ilk altı ayında 11,4 milyar dolara gerilemiş bulunuyor. Finans hesabının tüm kalemlerini topladığımızda, nette 370 milyon dolarlık bir çıkış olduğunu izliyoruz. 23 milyar dolar cari açık verdiğimiz ilk altı ayda Türkiye’nin net finansman sağlayamadığını tam tersine para çıkışı olduğunu görüyoruz.
Net hata ve noksan kalem ise geçen yıl 6,3 milyar dolar, bu yıl 3,7 milyar dolar açık olarak gerçekleşti. Dolayısıyla, var zannettiğimiz 3,7 milyar doların olmadığını, bunun da tahminen hesaplanan turizm ve bavul ticareti kalemlerinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Bu çerçevede gerçek cari açık yaklaşık (23 + 3,7) 27 milyar dolar gibi bir rakama ulaşmış görünüyor. Bu çerçevede genel denge 27 milyar dolarlık yaklaşık bir açığa, bu da rezerv varlıklar da aynı oranda bir azalışa işaret ediyor. Geçtiğimiz yıl ilk 6 ayda 6,2 milyar dolar rezerv kaybeden Merkez Bankamız bu yıl dış işlemlerde 27 milyar dolarlık bir kayıp yaşamış görünüyor. Aslında geçtiğimiz iki yılda da dış dünyayla yaptığımız alışverişte rezerve net bir katkı olmadığını görüyoruz. Bu tablo bu yıl da devam ediyor
TCMB’nin 19 Mart sonrası rezervlerini tekrar telafi ettiğini ve genel seçim sonrası 75 - 80 milyar dolar artan rezervlerin tamamının içerdeki KKM ve DTH bozumundan kaynaklandığını, döviz piyasasının arz ve talep dengesinde dış dünyayla ilgili hareketlerin değil içerdeki yerleşik yatırımcının döviz arz talebinin gidişatı belirlemede çok daha etkili olmaya devam ettiğini görüyoruz.