İnsanlığın yaratılıştan bugüne kadar ilerlemesinin arka planını oluşturan “organik bilgi ağının”, yakın gelecekte “inorganik bilgi ağları” tarafından hayal bile edemeyeceğimiz değişikliklere uğratacağı iddiasına karşı çıkanların sayısı azalıyor.
Organik bilgi ağlarını kavramamızda önemli araçlardan biri olan evrim kurumana göre üreme, mutasyon, ayıklama, yalıtım ve işbirlikleri sürecini kavramadan yaşamı anlama ve anlamlandırmamız mümkün değil.
İnsanlık hızlı ve etkili bir dönüşüm yaşıyor. Her dönüşüm, “oluşum, olgunlaşma, onarım ve çoğalma” sürecini izliyor. Süreci yönetmenin de iki yolu vardır: Biri, görünmez elin acımasız rekabetinin yarattığı vahşi ayıklama. Diğeri de, insanın çıplak gücünün yetmediği yerlerde, aklını kullanarak bulduğu araç-gereç ve metotlarla dönüşümü ehlileştirerek kurunun yanında yaşı da yakmayan planlı yönetme.
Verimli oluşum, etkin olgunlaşma ve ustaca onarım konusunda yetkin yönetimler, başta insan kaynağı olmak üzere, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini, insan eliyle gerçekleştirilen fiziki sermaye stoklarını, bilim ve teknoloji birikimlerini, teknik ve sosyal becerilerini değerlendirerek en düşük maliyetle en yüksek sonuca ulaşabiliyor.
Ortak gündem
Ülkemizde küresel ölçekte tedarikçi konumuna yükselen işyerlerinin verimlilik düzeylerini, rekabet edebilir ölçeklerini, rekabet edebilir teknolojilerini ve rekabet edebilir yönetimlerini kısıtlayan verimsiz işyerlerinin tıkadığını hepimiz anlamış durumdayız. Bu yapı ileri-teknoloji içerikli, yüksek katma değerli ürünlerin yaygınlaştırılmasının önünü tıkıyor.
Hepimizin “ortak gündemi”, gelişmelerin hızını kesen ve yönünü saptıran yapılarından kurtulmak için “ayıklama inisiyatifini” yaşama taşımaktır.
Ayıklama inisiyatifinin gündemindeki ilk madde, medya araçlarını ilgilendiriyor. İktisadi gelişmenin ağırlıklı değişkeninin “algı” olduğunu biliyorsak, “ayıklama bilincini” oluşturan, olgunlaştıran ve çoğaltan medya kanallarının ve öteki bilgi ağlarının ayıklama gündemine odaklanmasını sağlamalıyız.
Harari, yeni kitabı Neksus’u neden yazdığını anlatırken önce “bilginin” ne olduğunu tartışıyor: “Bilgi, ağdaki farklı noktaları birbirine bağlayarak yeni gerçeklikler yaratan şeydir” tanımlamasını yapıyor. Sonra da, “ Bilgi gerçekliği her zaman temsil etmez ama her zaman bir şeyleri birbirine bağlar” diyor. Yazara göre bilgi, her dönemde güç yaratmıştır. Çünkü bilgi ağları insanları vazgeçilmez idealler ve yaratılmak istenen sonuçlar için işbirliği yapmaya ikna eder. Bilgi ağlarını bir arada tutan hikâyeler, gücü yaratır ve çoğaltır.
Gündemimizin ilk maddesi olması gereken değer üretmeyen işyerlerinin ayıklanması konusunda ortak akıl, ortak dil ve ortak davranış gücü yaratmazsak, temel görevimiz olan “uyumu” gerektiği gibi sağlayamayız.
Harari, “naif bakış” olarak tanımladığı, çok geniş alanlardan bilgiyi toplayarak işlemenin yaşımın bütün alanlarında oldukça derin bir anlayışa ulaştırarak, ağların güçlendirilmesinin bilgelik kazandıracağı anlayışının eksikli olduğunu söylüyor. Her araç gibi bilgi aracını nasıl değerlendirdiğimiz, nasıl kullandığımız önemli.
Öncelikle toplumu “kurmaca hikâyeler” peşine takılarak, popülist uygulamalar tuzağına düşürmemek gerekiyor; bu konuda medya çok önemli bir rol üstleniyor.
Kendimize soralım
Bir adım sonrasında “ küresel yenidünya düzenini” belirleyen eğilimleri, ilke ve kuralları; kendini yeniden üretme mekanizmalarını anlayarak değer yaratma zincirinde doğru konumlanmalıyız.
Belirlenen “ayıklama inisiyatifinin” yaratılmak istenen sonuçlara taşıyıp taşımadığını ödünsüz gözetleyen ve denetleyen mekanizmaları oluşturmalıyız. Geri bildirim mekanizmalarının “sapmalarını” adım adım düzelterek ilerlemeli; her adımımızı da “bizden daha ilerde olanları” ölçü alarak kendimizi ayarlamalıyız.
Cumhuriyetin yeni yüzyılını, ülkemizin yüzyılı yapacaksak, var olan işleyişin aksayan yönlerini “onarımını” hızlandıracak “ayıklama inisiyatifini” ciddiye almalıyız.
Kendimizi bir dizi soru yöneltmenin zamanıdır: Sahip olduğum işyeri, küresel değer zincirinde yer edinebilecek ölçek, teknoloji ve yönetim anlayışına sahip mi? İşyerimizin hangi özellikleri giderek yoğunlaşan küresel rekabette ayakta durmamızı sağlar? Hangi eksiklerimiz yakın ve uzak gelecekte rekabet gücümüzü olumsuz yönde etkiler? Küresel rekabette var olabilmek için işyeri özelinde potansiyel verim artırıcı alanları yeterince analiz ettim mi? Kendi inisiyatifimizle yapacağımız işlerle ilgili kolektif destek çağrıları yapmak kolay mı? Serbest ve adil piyasada rekabette şans eşitliğini bozan ve haksız rekabet yaratan alanlarda kolektif aklı nasıl ikna ederiz? Ve son çözümlemede, ülkenin rekabet gücünü artırmak için iş yeri ile kolektif güç arasında denge kurmaya nasıl katkı yaparız?
Daha bir dizi soruya sağlıklı veri, net bilgi, tutarlı model, etkili metotlarla vereceğimiz yanıtlar; “planlı ayıklama” yapmamızı sağlar; kurunun yanında yaşı da yakan haksızlıkları önler.