Hukukun üstünlüğü endeksinde 2017/2018’de Türkiye Myanmar’ın hemen arkasında Bangladeş’in de önünde 101’inci sıradaydı. Bugün 117’inci sırada ve Honduras’ın bir üstünde.
Malum gündem, “Terörsüz Türkiye”…
Irak’ın kuzeyinde sembolik olarak yakılan silahlarla ivmelenen süreç, Meclis bünyesinde kurulacak komisyonla yoluna devam edecek.
Tabii ilk aşamada sürecin Türkiye’de demokrasiyi kurumsallaştıracağından, Türkiye’yi böleceğine; ABD Büyükelçisi Barrack’ın açıklamalarından, devletin eşit vatandaşlık temelli bir yapıdan ümmetçi bir yapıya evrilmesine kadar bir dizi tartışma da alevlenmiş durumda…
İsterseniz, bu tartışmalara girmeden önce kabaca içinde bulunduğumuz tabloya bir göz atalım…
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmeden bir yıl önce dolar kuru 3,5 liraydı şimdi 40 liranın üstünde…
Enflasyon, (TÜİK verilerine göre) Temmuz 2017’de aylık yüzde 0,15, yıllık ortalaması da yüzde 9,44’tü. Şimdi aylık yüzde 1,35, yıllık yüzde 35 düzeyinde. Bu 7 yıllık süre içerisinde yıllık bazda yüzde 73’ü de gördük…
2017’nin temmuz ayında 235 lira olan çeyrek altın şimdi 6 bin 977 lira, 143 lira olan gram altın ise 4 bin 281 lira. O gün bin 404 lira olan asgari ücret ile 6 çeyrek altın alınabilirken bugünkü asgari ücretle 3,5 altın ancak alabiliyorsunuz…
Yılın ilk altı ayında icraya gelen yeni dosya sayısı 5 milyon 121 bin. Toplam dosya sayısı 23 milyon 928 bin. Son iki yılda yasal takibe düşen kredi kartı sayısı 10 kat arttı ve 100 milyon liraya dayandı…
Hukukun üstünlüğü endeksinde 2017/2018’de Türkiye Myanmar’ın hemen arkasında Bangladeş’in de önünde 101’inci sıradaydı. Bugün 117’inci sırada ve Honduras’ın bir üstünde. Basın özgürlüğü endeksinde 2002’de 99’uncu, 2017 yılında 155’inci olan Türkiye şimdilere 180 ülke arasında 159’uncu…
Veri Kaynağı sitesine göre Türkiye’de kayıt dışı ekonomi oranı, 2023 GSYH’sinin yüzde 16,1’i. Tabloya bakarsanız durumun vehameti açıkça görünüyor.
Siz bu görüntüye aklınıza gelen başka parametreler de ekleyebilirsiniz.
Misal, üniversitelerin durumu…
Misal, kadın cinayetleri…
Misal, şehirlerin güvenlik endeksi…
Misal, sendikalaşma oranları…
Şimdi dönelim “Terörsüz Türkiye” sürecine ve bu sürecin Türkiye’yi demokratikleştirip demokratikleştirmeyeceği tartışmalarına…
Misal, Prof. Dr. Burak Bilgehan Özpek gelişmeleri şöyle yorumluyor:
“Ulus devlet, etnik kimlikleri tanımlayıp onlara kendi içinde özerklik vererek demokratikleşmez. Bu demokratikleşme değil Iraklaşma ya da Lübnanlaşma ile de sonuçlanabilir. Ulus devletin demokratikleşmesi için öncelikle güçler ayrılığı ilkesini benimsemiş, yargısı bağımsız, basını özgür, sivil toplumu güçlü, aktörlerin devlet tekelleriyle zenginleşmediği bir dizi reform yapılması gerekir.
Ve benim düşünceme göre devam eden Çözüm Süreci, bu reformları yapmak için değil yapmamak için başlatıldı.”
Yani, başlangıçta kimini saydığım kimini saymadığım yapısal sorunlar olduğu gibi duracaksa buradan “barışmış” ama “demokratikleşmemiş” bir yapı mı çıkar?
Yine Özpek’e göre, “Çözüm sürecine yönelik duygusal tepkileri ve pozisyon sinyallemelerini bir yana bırakırsak, nihayete ermemiş, aksine her şeyin yeni başladığı bir hikayeden bahsetmek mümkün. Bu hikaye iç siyaset açısından iki yöne evrilebilir.
Birinci Senaryo: Erdoğan, bu süreci ve yeni kurulan AKP-MHP-DEM eksenini, daha fazla otoriterleşme için bir fırsat olarak görebilir. CHP’nin düşmanlaştırıldığı hatta muhalefetin topyekün imha edildiği bir süreç başlayabilir. Mesela 15 Eylül’deki kurultay davası ile Kılıçdaroğlu yeniden genel başkanlık görevine getirilebilir.
Bu süreçte, yeni anayasanın, başkanlık sisteminin revizyonu ve anayasal haklar konusuna hiç dokunmadan, vatandaşlık tanımı üzerine birkaç kozmetik değişiklikle yapılması da oldukça muhtemeldir.
DEM, hem bu değişiklikle tabanına karşı güçlendirilir hem de iktidarın patronaj ağı içerisine dahil edilerek uysallaştırılır. DEM belediyelerine atanan kayyumlar geri çekilir ancak CHP belediyelerindeki kayyum uygulamaları, bir gerekçeyle devam edebilir.
İkinci Senaryo: Ruşen Çakır ve Mümtazer Türköne’nin vurguladığı demokrasi açısından olumlu bir dönüşüm yaşanması. Buna göre, DEM’in dahil olmasıyla cumhur ittifakı karakter değiştirir ve parlamento yeniden anlamlı hale gelir. Anayasa değişikliği başkanlık sisteminin revizyonuna yoğunlaşır. Kayyum uygulamaları Kent Uzlaşısı davalarını da kapsar ve CHP’li başkanlar görevlerine dönerler. Yani CHP yeni sistemin istisnası değil meşru bir oyuncusu olur. Terörle mücadele kanunu değişir ve ifade hürriyetinin alanı genişler.
Sürece destek verdiği takdirde Özgür Özel, CHP genel başkanı olarak kalır ve rekabetçi atmosfer devam eder.”
Son olarak…
“Henüz somut bir adım atılmadığı için kusursuz ilerleyen ve tamamlanmış bir süreç varmış gibi gözüküyor her şey. Ama Bahçeli, DEM’i de sürece eklemleyerek Erdoğan’ın müzakere etmesi gereken aktör sayısını artırdı. Yani Erdoğan, daha fazla aktörü tatmin etmek zorunda artık. Bu süreçte ortaya çıkacak anlaşmazlıklar sürecin akıbetini de belirleyecek.”