CHP’deki kurultay tartışmaları sadece parti içi kavga değil; Erdoğan sonrası AK Parti’nin geleceği, iktidar içindeki saflaşmalar ve Türkiye siyasetine yön verecek olası koalisyon senaryolarıyla da yakından bağlantılı.
CHP Kurultayı ile ilgili olarak dün, Ankara’da verilen kararın ardından şöyle yazmıştım:
“… Siz bakmayın her kafadan bir ses çıkmasına… Taraflardan birine yaranmak için güya tarafsız kimliklerini kullanarak karşı tarafı kıyasıya eleştiren profesörlere, hukukçulara, gazetecilere…
Olayın iki boyutu var aslında.
Birincisi işin hukuki tarafı…” Ardından size dilim döndüğünce işin hukuki boyutunu aktarmaya çalıştım. Yazıyı da, “Unutmadan; yukarıda ‘konunun iki boyutu var’ demiştim. İkinci boyutunu bir dahaki yazıya anlatayım.” diyerek bitirmiştim.
Şimdi gelelim işin siyasi boyutuna…
Öncelikle şunun altını çizmek gerekiyor; yaşananlar sadece CHP ile ilgili değil.
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ortada CHP içi bir meydan muharebesi var. Fakat bakıyorsunuz, CHP Genel Başkanı bizi suçluyor, kendi bataklığına bizi de çekmeye çalışıyor.
Biz bu kavganın, kaosun, CHP’nin iç krizinin hiçbir yerinde yokuz, olmadık ve olmayacağız.
Kabullenmeye yanaşmasa da Türkiye bir hukuk devletidir.
CHP’li mütegallibe dâhil hukuk önünde hiç kimse imtiyazlı değildir.
Dahası, aylardır bize yamamak için her yolu denediği yargı süreçlerinin tüm aktörleri de Cumhuriyet Halk Partililerdir.
Daha önce birkaç kez söyledim, bugün tekrar ediyorum:
Mahkemeye başvuranlar CHP’li…
Şikâyet edilenler CHP’li…
‘Para ile oyumu değiştirdim’ diyenler CHP’li…
‘Rüşvet aldım-rüşvet verdim’ diyenler CHP’li…
Mağdurlar, müştekiler, müdahiller, itirafçılar, davalı ve davacılar, velhasıl tarafların tamamı CHP’li…
CHP’nin eski ve yeni kadroları arasında giderek çirkinleşen kavgaya partimizin ve hükûmetimizin çekilmesine fırsat vermeyeceğiz” diyor.
Diyor ama iş sadece CHP’lilerin CHP’lileri şikâyet etmesi ile sınırlı değil.
Her şey aslında Erdoğan sonrası AK Parti’nin ne olacağı sorusu ile ilgili. Bu konuda parti içinde derin bir görüş ayrılığı var. Bir cephe, Erdoğan sonrası AK Parti’nin merkez sağı temsil eden bir siyasal yapılanma olarak hayatına devam edebilmesi için daha uzlaşmacı bir tavır sergilemesi gerektiğini düşünüyor. Bu cephe CHP ile koalisyon dahil her yolun denenebileceği düşüncesinde ve nihayetinde siyasal sertleşmenin kaçınılmaz olarak bir hesaplaşmaya evrileceğini, bu durumun şimdiden atılacak adımlarla engellenebileceğini düşünüyor. Yine bu cephe CHP Kurultayı’nın mahkeme aracılığı ile yok sayılmasına karşı çıkıyor ve ellerindeki bütün imkânlarla siyasal sertleşmenin daha da artmaması için çaba gösteriyor. Çabaları; doğru, yanlış bilemem! Sonuç verir, vermez bilemem!
Bu cephenin karşısında ise “şahin kanat” var. Tek amaçları (kendi varlıkları için de) mevcut sistemin aynen devam etmesini sağlamak. Önce (muhtemelen 2027’de) cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak için ne gerekiyorsa yapmak eğilimindeler. Bunun için CHP’nin bölünmesi mi gerekiyor; çabalıyorlar. Bunun için belediyeler üzerinden operasyon mu yapmak gerekiyor; yapıyorlar… İlk cumhurbaşkanlığı seçimlerine ne kadar çok muhalefet adayı ile girilirse o kadar avantajlı olacaklarını düşünüyorlar. Misal Özgür Özel’in, Mansur Yavaş’ın ve hatta Selahattin Demirtaş’ın ayrı ayrı aday olmaları hayallerini süslüyor. Düşündüklerini, planladıklarını hayata geçirebilirler mi bilemem!
Öte yandan bu parti içi saflaşmayı son dönemdeki çeşitli operasyonlar üzerinden de okumak mümkün…
Bununla birlikte konu sadece seçimler ve AK Parti’nin geleceği değil. Aynı zamanda bu tartışmalar, ülkenin karşı karşıya bulunduğu varoluşsal sorunlara yönelik farklı tavırların, farklı politikaların savunulmasına da yol açıyor ki yakında aynı çatı altında siyaset yapanların birbirini açıktan ya da dolaylı olarak “hainlik”le suçlamalarına şahit olursak şaşırmamak gerekir.
Son olarak konu sadece CHP ile de sınırlı değil…
Yakında Kürt siyasal hareketi içinde de benzer bir tartışma yaşanırsa sürpriz olmamalı. Öcalan’ın doğrudan yönettiği bir siyasal yapı ve onun mevcut iktidara eklemlenmesi gündeme gelebilir. Ki bu durum Kürt siyasal hareketinde ayrılığı kaçınılmaz kılar… Bakınız, Hikmet Çetin’in son açıklamaları…