Bundan sonra süreç sadece “niyet” ile yürütülemeyecek gibi görünüyor. O yüzden çok şeffaf ve kamuoyunun aklını kurcalayan bütün sorulara yanıt verilen bir süreç yönetimi gerekiyor.
Gözler PKK’nın kendini feshetme kararının ne zaman ve nasıl açıklanacağına çevrilmiş durumda.
Bu beklenti etrafında örülen tartışmalar da doğal olarak yoğunlaşıyor. O tartışmalara girmeden önce kısa bir alıntı yapayım. Nefes yazarı Aytunç Erkin, hayatını kaybetmeden önce görüştüğü Sırrı Süreyya Önder’in çözüm sürecine dair ifadelerini aktardı:
“İlk süreç döneminde devlet de acemiydi, diğer taraf da. Bugün ise 15 yıllık bir deneyim var.”
Erkin, bu süreçte uluslararası “üçüncü göz” olup olmadığını sorduğunda Önder’in “Kesinlikle hiçbir üçüncü göz yok, Ankara merkezli. Bir tarafta İmralı heyeti, bir tarafta MİT Başkanı İbrahim Kalın ve AKP’den üst düzey bir yetkili var” dediğini aktardı.
Bu bilgiyi not alıp, devam edelim…
Kimi PKK yöneticilerinin, “Kongrede ortaya konan irade, barış ve demokratik çözüm kararlılığıdır. Kongrenin ana gündemlerinden biri silahsız çözüm ve demokratik siyasettir. Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısı aynı zamanda Kürt halkının güvenliğini esas alıyor. Bu tarihi adım, sadece Türkiye için değil tüm bölge için istikrar, barış ve halkların kardeşliği açısından önemli bir güç olacak. Bu sürecin başarıya ulaşması için üzerimize düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeye hazırız” değerlendirmesi yaptığı aktarılıyor.
TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Celal Adan gelinen noktayı şöyle yorumluyor:
“Liderimiz Devlet Bahçeli Bey'in çelikten iradesi ve bilgece idaresi sayesinde; en derin yaramız sarılmış, kan ve kin devri kapanmıştır. Nifak saçanlar, emperyalizme maşalık yapanlar kaybetmiş; Türk milleti kazanmıştır. Bin yıllık kardeşliğimiz daim olsun. Liderimiz var olsun.”
Fakat bütün iyi niyetli yorumlara, çabalara karşın kamuoyu yoklamaları çok farklı bir nabzın işaretini veriyor.
Misal Metropoll Araştırma, şu sonuçları paylaşıyor:
Şirketin kurucusu ve yöneticisi Prof. Özer Sancar, önce “iktidar seçmeninin çoğunluğu da dahil Öcalan’la yürütülen süreci seçmenlerin çoğunluğu desteklemiyor” saptamasını yapıp, ekliyor “27Şubat’ta başlayan sürecin sonuçları çıkmaya başladı. PKK Kongresinin toplandığı ve önümüzdeki günlerde alınan kararları açıklanacağı ilan edildi. Hükümet kamuoyundaki beklentinin aksine başlattığı süreci hedeflediği şekilde gerçekleştiriyor.”
Prof. Dr. İhsan Dağı ise yukarıdaki sonuçları şöyle yorumluyor, “Halkın sadece yüzde 24’ü Öcalan’la yürütülen mevcut süreci destekliyormuş. Somut sonuçlarla bu destek artabilir. Bu, her durumda iktidar için siyasal bir risk. Riski minimize etmenin yolu herkes için demokrasi, hukuk ve özgürlük. Topyekun reform, topyekun barış. Olur mu? Olmalı.”
Öte yandan Hükümetin “Terörsüz Türkiye” adını verdiği süreçle ilgili AKP’nin anket yaptırdığı da ifade ediliyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye Gazetesi’nde yer alan habere göre, sürecin Cumhurbaşkanı tarafından sahiplenilmesi ve sürecin devlet politikası hâline gelmesi, toplumsal desteği artırmış. Haberde bu kapsamda Terörsüz Türkiye projesine olan desteğin yüzde 60’a dayandığı belirtiliyor.
Aktardıklarımı toparlarsak; bundan sonra süreç sadece “niyet” ile yürütülemeyecek gibi görünüyor. O yüzden çok şeffaf ve kamuoyunun aklını kurcalayan bütün sorulara yanıt verilen bir süreç yönetimi gerekiyor. Ve bu yönetim, kıymeti kendinden menkul TV yorumcularına bırakılamayacak kadar önemli!