Stopaj artışı, faiz indirimine hazırlanan Merkez Bankası’nın manevra alanını daraltmış oldu.
Bu yılın ilk yazısında, "Yılın kritik göstergesi reel faizin seviyesi olacak" demiştim. O yazıda, "Türkiye sık sık faizi konuşuyor ama asıl tartışmamız gereken reel faizin seviyesi olmalı. Çünkü ekonominin geleceği, reel faizin anlamlı bir seviyeye ulaşmasıyla şekillenir" ifadelerini kullanmıştım. Hâlâ aynı görüşteyim.
Dün açıklanan stopaj düzenlemesi pek çok kişi gibi beni de şaşırttı. Merkez Bankası'nın faiz indirimine hazırlandığı bir dönemde, Türk lirası mevduatlara uygulanan stopajın 2,5 puan artırılması sürpriz bir hamle oldu.
Her ne kadar TL mevduattaki stopajın düşürülmesi gerektiğini savunanlardan olmasam da, mevcut ortamda yapılan bu artışın, tasarruflarını TL mevduatta değerlendiren kesim açısından caydırıcı bir adım olduğunu düşünüyorum.
TL’ye güvenmek; tasarrufları Türk Lirası mevduatlara ya da diğer TL cinsi borçlanma araçlarına yönlendirmek demektir. Bu bağlamda, TL mevduat yatırımı, TL’ye duyulan güvenin en somut ve basit göstergesidir. Tasarrufların yerli para biriminde tutulması, yerel para birimine olan güvenin ve makroekonomik istikrarın göstergesidir.
TL’ye geçişin en önemli belirleyicisi ise reel faiz, yani faiz oranının enflasyondan arındırılmış halidir. Türkiye bir dönem ısrarla negatif reel faiz uyguladı ve bu durum dolarizasyonu hızlandırdı. Daha sonra bu politikadan vazgeçilip pozitif reel faize geçildiğinde, dolarizasyon azaldı ve TL yeniden cazibe kazandı.
Dünkü stopaj düzenlemesi bir anda TL’den kaçışı tetikleyecek düzeyde olmasa da TL yatırımcısının net getirisini azaltmış durumda. Örneğin, parasını yüzde 46 faizle 45 günlük vadeli TL mevduata yatıran bir yatırımcı, daha önce net yüzde 39,1 kazanç elde ederken, yeni düzenleme sonrası bu oran yüzde 37,95’e düşüyor. Yani yatırımcının reel getirisi 1,15 puan geriliyor.
Bu gerilemeye rağmen, TL mevduat hâlâ yatırımcıya hatırı sayılır bir reel getiri sunuyor. Merkez Bankası’nın Piyasa Katılımcıları Anketi'ne göre, bir yıl sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 24,56. Bu beklentiye göre, stopaj sonrası bile TL mevduatlar yüzde 10’un biraz üzerinde reel getiri sağlamaya devam ediyor. Bu oran, TL'yi tasarruf sahipleri açısından hâlâ cazip kılacak düzeydedir.
Ancak unutulmamalı ki, bu stopaj artışı, faiz indirimine hazırlanan Merkez Bankası’nın manevra alanını daraltmış oldu. Çünkü net getiri zaten düşmüşken, politika faizinde indirime gidilmesi TL’nin cazibesini daha da azaltabilir. Oysa dezenflasyon programının başarısı için TL'nin cazip olması bir gerekliliktir.
Sonuç olarak, daha önce de defalarca belirttiğim gibi, reel faiz ekonomiler için hayati öneme sahiptir. Çünkü ekonominin genel sağlığı ve büyümesi üzerinde doğrudan etkisi bulunur. Reel faiz oranlarının pozitif olması, yatırım talebini karşılayacak tasarrufları teşvik eder. Türkiye olarak bu temel kuralı bir dönem ihmal ettik ve bedelini ağır ödedik. Umarım aynı hatayı tekrar etmeyiz.