"Türkiye'deki üniversiteler Nobel ligine girebilirler mi?" sorusunun yanıtı belli: “Evet ama mevcut yapıyla mümkün değil."
Bu yıl Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan üçlüden Joel Mokyr, ABD’de Northwestern Üniversitesi’nde, Philippe Aghion, Fransa’daki INSEAD ve İngiltere’deki London School of Economics’te, Peter Howitt ise ABD’de Brown Üniversitesi’nde profesör. Yani Nobel yine Batı’nın önde gelen üniversitelerine gitti. Şaşırtıcı mı? Hayır.
Bugüne kadar verilen tüm Nobel ödüllerinin 169 tanesi Harvard'ın hocalarına gitmiş. Harvard'ı 121 Nobel ile Cambridge ve 114 Nobel ile Berkeley izlemiş. İlk 10'daki diğer okullar MIT, Stanford, Chicago, Columbia, Caltech, Princeton ve Yale gibi ABD merkezli kurumlardan oluşuyor. Liste genişletildiğinde tablo fazla değişmiyor. Ödüllerin çok büyük bölümü, başta ABD ve İngiltere olmak üzere gelişmiş Batı ülkelerindeki üniversitelere gidiyor.
Nobel ödüllerinin bu okulların tekelinde olması rastlantı değil.
Büyük araştırma bütçelerine, gelişmiş laboratuvarlara, geniş bir uluslararası ağa sahip olan bu üniversiteler, bünyelerindeki akademisyenlere rahat çalışabilecekleri, araştırma yapabilecekleri bir ortam sunuyorlar. Bu kuruluşlar dünyadaki beyin göçünde ciddi bir mıknatıs rolü görerek, diğer ülkelerdeki yetenekli öğrenci ve hocaları çekebiliyor. Ve en önemlisi bu okullar, hocalarına zengin bir entelektüel tartışma ve özgür bir çalışma ortamı yaratıyorlar. Onları uluslararası arenada görünür kılıyorlar.
Türkiye'ye Nobel neden gelmiyor?
İşte tüm faktörlerden dolayı Nobel ödüllerinin belirli üniversitelerde toplanması tesadüf değil. Bu noktada akla hemen şu soru geliyor: "Türkiye'deki üniversiteler Nobel ligine girebilirler mi?"
Sorun hocalarımızda değil okullarımızda; daha doğrusu yüksek öğretim sistemimizde. Çünkü Türkiye'de Nobel'i alacak kapasitede bilim insanlarımız elbette var.
Edebiyat dalında ödül alan Orhan Pamuk dışında bugüne kadar Nobel bilim ve ekonomi ödüllerine layık görülen iki Türk var. Ancak ikisi de bu ödülleri aldıkları sırada Amerikan üniversitelerinde görev yapıyordu. Aziz Sancar, 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü kazandığında ABD’nin North Carolina Üniversitesi'nde biyokimya ve biyofizik profesörü olarak çalışıyordu. Daron Acemoğlu ise 2024 Nobel Ekonomi Ödülü aldığında Massachusetts Institute of Technology (MIT) bünyesindeydi.
Reform ve vizyona ihtiyaç var
"Türkiye'deki üniversiteler Nobel ligine girebilirler mi?" sorusunun yanıtı belli: “Evet ama mevcut yapıyla mümkün değil."
Türkiye'deki üniversiteler, ancak uzun vadeli ve sistemli bir dönüşümle bu lige girebilirler. Maalesef, mevcut politikalar ve hakim ortam bu dönüşümü destekleyici değil.
Üniversitelerimiz, yapısal sorunlar ve kısıtlarla boğuşuyor. Araştırma için sürdürülebilir fon kaynakları ve özgür akademik tartışma ortamı yok denecek kadar az. Üretilen yayınların etkisi düşük, laboratuvar altyapısı zayıf, uluslararası iş birlikleri sınırlı. Çoğu kurum öğretimi verebilse bile güçlü bir eğitim vermekte zorlanıyor. Entelektüel cesaret hırpalanmış. Bu koşullarda Nobel düzeyinde bilim insanı veya ekonomist yetiştirmek neredeyse imkansız.
Türkiye’ye Nobel ödüllerinin gelebilmesi için ciddi bir akademik reforma ve yepyeni bir vizyona ihtiyaç var...