Artan ve süreklilik kazanan yüksek belirsizlik ortamında şirketlerin yapması gereken, önlerini görmeye çalışmaktan ziyade dayanıklılıklarını artırmaya odaklanmaktır.
Geçen hafta yine Sapanca'daydık. Bu yıl 4'üncüsü yapılan Dönüşen Liderlik Zirvesinde "Yarının Belirsizliğinde Bugünü Kazanmak" başlığı altında çok keyifli ve doyurucu oturumlar gerçekleştirildi. Orada olamayanlar için bu oturumlardan edindiğim bazı önemli notları paylaşmak isterim.
Bu oturumlardan en çok faydalandıklarımdan biri Şeref Oğuz'un moderatör ve Coca-Cola İçecek (CCI) CFO'su Çiçek Uşaklıgil Özgüneş'in konuşmacı olduğu bölümdü. Çok faydalandım çünkü Çiçek, yüksek belirsizlik ortamında yol arayan şirketlere yönelik oldukça net bir reçete sundu.
Dünyayı artık sürekli değişen dinamiklerin yönettiği, tek kutuplu düzenin yerini çok kutuplu ama kuralsız bir sisteme bıraktığı bir dönemde şirketler ne yapmalı? Üstelik Türkiye bu belirsizliğin tam merkezinde yer aldığı için konu, Türk şirketleri açısından daha da kritik hale geliyor.
Belirsizlik hayatın bir gerçeği
Çiçek’in temsil ettiği CCI, Anadolu Grubu’nun bir iştiraki olarak Türkiye, Pakistan, Kazakistan, Irak, Özbekistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Bangladeş, Ürdün, Tacikistan, Türkmenistan ve Suriye’de faaliyet gösteren çok uluslu bir Türk içecek şirketi. Zor bir coğrafyada, 35 şişeleme fabrikası, 3 meyve işleme tesisi ve 10 binden fazla çalışanıyla 600 milyondan fazla kişiye geniş bir ürün yelpazesi sunuyor. Dolayısıyla belirsizliğin tam kalbinde faaliyet gösteriyor.
Şeref'in “Bu ortamda nasıl ayakta kalıyorsunuz?” sorusuna Çiçek, "Belirsizlik bizim için geçici bir olgu değil, hayatımızın bir gerçeği. Bu gerçeği kabul ederek finansal stratejimizi buna göre adapte ediyoruz" diyerek yanıt verdi. Ardından, CCI’nın bu anlayış doğrultusunda hareket ettiği üç temel prensibi paylaştı: Dayanıklılık, disiplin ve çeviklik.
Yani amaç, “önünü görmekten” çok her koşulda ayakta kalabilecek bir yapı oluşturmak.
İşte yapılması gerekenler
Birçok Türk şirketine örnek olabilecek bu yaklaşımı özetlemek gerekirse:
- Öncelikle güçlü bir bilançoya sahip olmak gerekiyor. Sağlam bir likidite yapısı şart. Kısa vadede nakit çıkışı gerektirecek kalemler -sermaye yatırımları, temettü ödemeleri, faiz ve kredi geri ödemeleri- toplamından daha fazla kısa vadeli nakit akışı ve benzeri varlıklara sahip olunmalı.
- CCI, uzun vadeli borçlanma politikası ve “tek bir yıla yoğun refinansman ihtiyacı yüklememe” prensibiyle kısa vadeli finansal çalkantılara karşı koruma sağlıyor. Açık pozisyonunu belli bir seviyede tutmaya özen gösteriyor. Bu yaklaşım, her şirket için dikkate alınmaya değer.
- Disiplin kısmına gelince, pozitif serbest nakit akımı, sıkı işletme sermayesi yönetimi ve getiri odaklı sermaye tahsisi prensibi ile hareket ediyor. Yatırılan sermayenin getirisi, her zaman ağırlıklı ortalama sermaye maliyetinin üzerinde tutulmaya çalışılıyor.
- Tedarik zincirindeki olası aksamalara karşı tedarikçi portföyü çeşitlendiriliyor. Borç yapısı da hem kreditör hem vade hem de para birimi bazında çeşitlendirilerek hızlı adaptasyon sağlanıyor.
Belirsizliği yönetenler kazanacak
Çiçek bu yaklaşımı açıklarken, "Belirsizlik ortamında kabuğumuza çekilmek yerine, sağlam temeller üzerinde ilerlemeye devam ederek çalışanlarımız, tüketici ve müşterilerimiz ve içinde yaşadığımız toplum için değer yaratma odağımızla krizleri fırsata çevirmeye odaklanıyoruz" diyor.
Böylece, en zorlu dönemlerde bile faaliyet gösterilen coğrafyadaki fırsatlara uzun vadeli bir bakış açısıyla odaklanarak yatırımlara devam etmek mümkün olabiliyor.
Kısacası; artan ve süreklilik kazanan yüksek belirsizlik ortamında şirketlerin yapması gereken, önlerini görmeye çalışmaktan ziyade dayanıklılıklarını artırmaya odaklanmaktır. Bu dönemin kazananları, belirsizliği yönetebilenler olacaktır.