Küresel ekonomiye dayatılacak olan yeni uzlaşının başlıca tarafları önceki gibi yine IMF, Dünya Bankası ve ABD Hazine Bakanlığı gibi Washington merkezli kurumlar olacak.
Küresel ekonomi, henüz adını koyamadığımız bir dönemden geçiyor. Acaba yeni bir "uzlaşı"nın başında mıyız?
Reha Yolalan ve Mahmut Karayel'in ortak çalışması "Dalgalardan Döngülere Krizlerin Anatomisi" adlı kitabı okurken bu soru aklıma geldi. Aslında sorunun cevabı kısmen kitapta vardı. Geçmişi çok boyutlu analiz eden bu kitap, aynı zamanda ileriye de ışık tutuyor.
Son yarım yüzyıldaki gelişmeleri 1981-2008 arası ve 2008'den günümüze kadar olan dönem olarak ikiye ayıran yazarlar, iki önemli milat yılına dikkat çekiyorlar.
- Bunlardan ilki 1980. İngiltere eski başbakanı Margaret Thatcher'in felsefe olarak "fikir annesi" olduğu izleyen 10 yıllık döneme serbest piyasa ekonomisi, özelleştirme, deregülasyon, para politikası, mali muhafazakarlık, bireysel sorumluluk, sendika reformu ve anti-komünizm gibi başlıklar altında dünyayı etkileyen siyasi ve ekonomik fikirler damgasını vurdu. Bu dönem aynı zamanda Rusya ve Çin’in de dışa açıldığı yıllardı.
- İkinci milat ise 1989. İzleyen döneme "Washington Uzlaşısı" imza attı. Her ne kadar adı "uzlaşı" olsa da ortada imzalanmış resmi bir antlaşma ya da tarafların müzakere ederek vardığı bir “uzlaşma” olmadığını belirtelim. Burada durup bu uzlaşının ne olduğuna bakmak gerekir.
Washington Consensus yani Washington Uzlaşısı ilk defa 1989’da İngiliz ekonomist John Williamson tarafından IMF, Dünya Bankası ve ABD Hazine Bakanlığı gibi Washington merkezli kurumların gelişmekte olan ülkelere önerdiği reformları tanımlamak için kullanıldı.
Makroekonomik istikrar ve piyasa liberalizasyonu için 10 temel öneriden oluşuyordu: 1) Mali disiplin, 2) Kamu harcamalarının üretken alanlara yönlendirilmesi, 3) Vergi reformu ile tabanın genişletilmesi ve düşük oranların benimsenmesi, 4) Faiz oranlarının serbest bırakılması, 5) Rekabetçi döviz kuru, 6) Ticaretin serbestleştirilmesi, 7) Doğrudan yabancı yatırımların teşviki, 8) Özelleştirme, 9) Deregülasyon ile piyasa dostu olmayan düzenleyici engellerin kaldırılması, 10) Mülkiyet haklarının korunması.
Ne var ki bu reçete, özellikle gelişmekte olan ülkelere şiddetle tavsiye edilmesine rağmen gelir eşitsizliği ve sosyal etkileri nedeniyle yoğun eleştirilere maruz kaldı. Daha da önemlisi, hedeflediği sonuçlara büyük ölçüde ulaşamadı.
Washington Uzlaşısı ömrünü çoktan tamamladı. Dani Rodrik’in 2006’da söylediği gibi: “Washington Mutabakatı’na elveda, Washington kafa karışıklığına merhaba.” Uzun süren bu kafa karışıklığının ardından şimdi yeni bir uzlaşı mı doğuyor? Uzun süren bir kafa karışıklığı yaşandı. Bu kafa karışıklığının ardından şimdi sırada yeni bir uzlaşı mı var?
Çok büyük ihtimalle yeni bir Washington uzlaşısı ile karşı karşıya olabiliriz. İleride farklı bir adla anılacak olsa da küresel ekonomiye dayatılacak olan yeni uzlaşının başlıca tarafları da önceki gibi yine IMF, Dünya Bankası ve ABD Hazine Bakanlığı gibi Washington merkezli kurumlar olacak. İlkinden dünya çok fazla bir hayır görmemişti, jeopolitik bloklaşmanın gölgesinde yapılacak olan ikincisinden de göreceğini sanmıyorum.
Reha Yolalan ve Mahmut Karayel, "Krizlerin Anatomisi"nde, yalnızca akademik birikimlerini değil, iş dünyasındaki deneyimlerini de kullanarak hem küresel krizlerin hem de Türkiye’de yaşanan krizlerin kaynaklarını inceliyor, yakın dönem tecrübelerini aktarıyorlar. Şevket Pamuk’un ifadesiyle, “Ekonomiye, finansa ve tarihe meraklı herkesin kolaylıkla okuyabileceği değerli bir çalışma” ortaya koymuşlar.