Belli ki Washington’un “rica” adı altında yaptığı “uyarı” etkili olmuş; Türkiye, Rusya ile biten doğalgaz anlaşmasını sadece bir yıl uzattı.
Türkiye’nin, Ukrayna savaşının başından bu yana tutturduğu denge zorda. Montrö gerekliliklerini yerine getirip Boğazları savaş gemisi geçişine kapayan, BM’deki her oylamada Ukrayna lehinde tutum alan, Ukrayna ile silah anlaşmaları, hatta ortak üretim yapan Ankara, diğer yandan da Moskova’yı “hoş tutmak” için özellikle söylemlerine çok dikkat ediyordu. Buna, ateşkes, barış, ya da güven artırıcı önlemler görüşmeleri için Türkiye’nin ev sahipliği de eklenerek, Moskova’ya sürekli “biz düşman cephesinde değiliz” mesajları veriliyordu.
Bu politika, ABD’de Trump iktidara gelene kadar işledi. Rusya Lideri Putin ise Trump öncesi ABD’nin Ukrayna yanlısı tutumu nedeniyle, NATO içinde “en az bir ülkeyle bağı koparmamak” adına, Türkiye’nin “dengeli” gibi görünen ancak Ukrayna yanlısı politikalarını görmezden gelmeyi seçmişti.
Ancak Trump ile birlikte NATO’nun en güçlü ülkesi olan ABD, Ukrayna meselesinde Moskova’nın tezlerine yaklaşınca, diğer NATO üyesi Türkiye’nin Rusya nezdindeki değeri de “düştü.”
Moskova-Ankara ilişkilerinde tehlike sinyalleri
Şimdi Ankara-Moskova ilişkilerinde bunun sancıları yaşanmakta;
- Türkmenistan’da, tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus Lider Putin ile görüştüğü saatlerde Rusya’nın Ukrayna açıklarındaki Türk kargo gemilerine düzenlediği saldırılar ilk işaret oldu. Sadece Türk şirkete ait yük gemileri yara almadı o saldırıda, Karadeniz’de deniz ticareti yapmanın maliyeti de katlandı.
- Moskova’nın ikinci uyarısı ise Türk semalarında birden bire ortaya çıkan dronlar oldu. Karadeniz’den gelip, Ankara’ya doğru ilerlerken Türk F-16’ları tarafından düşürülen insansız hava aracının “kim tarafından gönderildiği” Ankara tarafından açıklanmadı. Ancak, aylardır Almanya’dan Polonya’ya kadar Avrupa semalarında bir görünüp bir kaybolan, hava trafiğini de vatandaşların morallerini de alt-üst eden dronlar düşünüldüğünde, olağan şüpheli” Rusya gibi duruyor.
- Türkmenistan’daki Erdoğan-Putin görüşmesinin Ankara açısından pek bekleneni verememiş olduğu ise toplantı sonunda Putin’in yanında koşuşturup, Rus lideri hâlâ “bir şeylere ikna etmeye çalışan” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın görüntüsünden ortaya çıktı. Ekonomik kriz içindeki Türkiye’nin Rusya’yla, “seçim döneminde ertelenmiş” doğalgaz borcundan, bir türlü işlerlik kazandırılamayan Akkuyu nükleer santraline, hatta parası verilip satın alınmış ancak şimdi “kurtulunmaya çalışılan” S-400 füzelerine kadar, pek çok çözülmemiş meselesi var.
- Tüm bunlara elbette, kendisi Moskova’yla yakınlaşırken, Trump’ın Türkiye’ye dayattığı “Rus doğalgaz ve petrolünü satın almayı keseceksiniz” şartını da eklemek gerek. Belli ki Washington’un “rica” adı altında yaptığı “uyarı” etkili olmuş; Türkiye, Rusya ile biten doğalgaz anlaşmasını sadece bir yıl uzattı. Ötesine -şimdilik- kaydı koyarak, pek geçemedi.
Ukrayna meselesinde tutum değişikliği
Rusya sertleştikçe, Türkiye'de de "politika değişikliği" sinyalleri gelmeye başladı.
Dışişleri Bakanı Fidan'ın Türk gemilerinin vurulduğu dönemde yaptığı açıklama kritik önemde; Rusya'nın mevcut durumda ilerlemesinin devam ettiğine dikkat çeken Fidan, “Avrupa'nın Ukrayna ile beraber, belli zor tercihlerin yapılmasında Ukrayna'ya yardımcı olması gerekiyor” dedi.
“Zor tercihlerden” kasıt, Ukrayna’nın Rusya’ya toprak bırakması elbette. Fidan’ın bu sözleri, Türkiye’nin başından beri, özellikle “Kırım Ukrayna’ya aittir” yaklaşımının da “esnemeye” başladığının işaretini veriyor gibi.
Gazze’de uluslararası istikrar gücünden İsrail eliyle dışlanan Türkiye’ye, Ukrayna’ya olası barış gücünde de, bu kez Moskova’nın muhtemel vetosuyla, pek yer olmayacak gibi...