Azerbaycan’ın da onayını almak kaydıyla Türkiye, Ermenistan’a bazı dostluk jestleri yapmak gibi kritik bir rol üstlenebilir.
Geçen hafta, Paşinyan’ın Türkiye’yi ziyareti sırasında kendisini devirme, yönetime el koyma girişimi oldu. Olay tatsız gelişti. Ermeni kilisesinin ileri gelen bir papazı Başbakanın sünnetli olduğunu ileri sürerek Müslüman törelerine uyduğunu ima etti. Paşinyan ise arzuladığı takdirde Papaz’a iddiasını inceleme fırsatı verebileceğini söyledi. Bu tür suçlamalar, tartışmaları niteleyen seviyesiz dile örnek. Bay Paşinyan rakiplerini beş gün süreyle kaba dil kullanmaktan uzak durmaya davet ederek, kendisinin önerisine sadık kalacağını açıkladı. Böylece tartışmalarda kendisinin de diline hakim olamadığını adeta ilan etti. Her neyse, kriz şimdilik sona ermiş gibi görünüyor. Darbeye kalkışanlar tutuklandı, Erivan’da hayat normale döndü.
Darbe girişimi, Ermenistan’daki siyasi istikrarın sağlam temeller üzerine oturmadığına işaret ediyor. Okuyucular daha önce Sergei Sarkisyan ve Robert Koçaryan ikilisinin uzun süre iktidarda kaldığını hatırlayacaklardır. Bu Beyler Ermenistan topraklarını “tarihi sınırlarına” doğru genişletmek istiyorlardı. Kendilerini Ermenistan’a manevi ve bir miktar maddi destek vermekle mükellef tutan, ancak bunun dışında herhangi bir maliyete katlanmak mecburiyeti olmayan diaspora, maksimalist yaklaşımların bayraktarlığını yapan bu ikiliye arka çıkıyordu. Paşinyan izlenen siyasetin nüfusun ciddi mahrumiyetlere katlanmasını gerektirdiğini, seçmenin çoğunluğu tarafından da desteklenmediğini düşünüyordu. Görüşünü açıkça dile getirmekten de çekinmedi. Ülkenin maksimalist rüyalar ve tarihi toprakları geri alma peşinde koşarken, eldeki toprakların bir bölümünü de kaybedebileceğini ileri sürdü. Seçmenler Paşinyan’ın açıklamalarına inandı, onu iktidara getirdi.
Ermenistan halkı komşularıya barış içinde yaşamak istiyor
Hatırlanabileceği gibi, 2018’de Paşinyan iktidara geldiğinde, Azerbaycan’ın yedi oblastı Ermeniler tarafından işgal edilmişti. 1 milyon Azeri bu bölgelerden kaçmak zorunda kalmış “kaçkın” statüsündeydi. Ancak işgal sonrası dönemde Azerbaycan maddeten güçlenmiş, askeri imkanlarını genişletmişti. Ortamı müsait gördüğü bir zamanda, işgal edilmiş toprakları geri almaya çalışacağı sır değildi. Nitekim 2020 yılında giriştiği askeri harekatla işgale uğramış bütün toprakları geri aldı. Kısa bir süre sonra önemli Ermeni nüfus barındıran ve Azerbaycan içinde özerk bir oblast olan Dağlık Karabağ da Azerbaycan’ın denetimine girdi. Uluslararası ortam Azeri girişimlerine elverişli durumdaydı. Daha önceki dönemlerde Ermeni ve Azerilerin arasına giren ve çatışmaları sınırlayan Rusya bunu yeniden yapacak durumda değildi. Azeriler aralarında Türkiye’nin de önemli yer tuttuğu bazı ülkelerden askeri destek alabildiler. Belki de en ilginç olay, daha önce Azerilerden alınan toprakların kaybını da içeren askeri yenilgiye rağmen Paşinyan’ın seçimleri tekrar kazanması ve liderliğini sürdürmesi oldu.
Şurası aşikar ki Ermenistan halkı komşularıya barış içinde yaşamak ve iktisadi refaha kavuşmak istiyor. Ancak aynı derecede aşikar ki toplum içinde iyi örgütlenmiş ve ülkeyi yeniden yayılmacı siyasete götürmek isteyen, bunun komşularla kötü ilişkilere ve iktisadi mahrumiyetlere yol açmasını önemsemeyen gruplar da mevcut. Korkarım ki bu yayılmacı kampı tarihi gerekçeler ileri sürerek komşulardan toprak elde etme siyasetini benimseyen diasporanın büyük bir bölümü de destekliyor. İddiaların bir bölümünün Ermenistan Anayasası’nda yer bulması, halihazırdaki hükümetin eleştirilmesini kolaylaştırıyor. Azerbaycan ve Türkiye, Ermenistan Anayasası’nda yer alan yayılmacı maddelerin değiştirilmesini istiyor. Maalesef tüm siyasi sistemlerde anayasayı değiştirmek, olağan yasalar çıkarmaktan daha zor. Güçlük, Ermeni hükümetinin bu maddelerin tarihi ifadeler olduğu, ancak mevcut dış siyaseti şekillendirmek ve meşrulaştırmak için kullanılmayacağını tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açıklamasıyla aşılabilir sanıyorum.
Paşinyan gidecek olursa, ilişkilerin tekrardan bozulması muhtemel
Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış anlaşması imzalanması için müzakereler devam ediyor. Türkiye, ancak iki ülke arasında barış anlaşması imzalandıktan sonra Ermenistan’la olağan ilişkiler kuracağını açıkladı. Görünüşe göre, durumunu daha güçlü bulan Azeri hükümeti iki ülke arasındaki tüm anlaşmazlık konularını gideren bir barış anlaşması imzalamak için ısrar ediyor. Buna karşılık, istese bile, Paşinyan kendisinden istenenlerin tümüne, her konuda ödün verirse seçimleri kaybedebileceği endişesiyle, evet diyemiyor. Ancak, eğer Paşinyan gidecek olursa, ilişkilerin tekrardan bozulması muhtemeldir. Dolayısıyla, barış anlaşmasında yer alacak konuları ayrıştırmanın, Ermeni seçmenin barışın bazı nimetlerinden yararlanmasını sağlamanın uygun olacağı akla gelmektedir. Bu süreçte, Azerbaycan’ın da onayını almak kaydıyla Türkiye, Ermenistan’a bazı dostluk jestleri yapmak gibi kritik bir rol üstlenebilir.
Zamanın ilerlemesi Paşinyan’ın lehine olmayabilir. Halbuki şu anda oyunun içindeki tek gerçekçi Ermeni siyasetçinin de o olduğu unutulmamalıdır. Türkiye ve Azerbaycan, ona destek sağlayacak bazı yollar geliştirmek durumundadırlar.