Geçtiğimiz hafta Suriye’de genel seçim yapıldı. Ülkenin bazı bölgelerinde çatışma ortamı sürdüğünden seçim yapılması uygun bulunmadı.
Suriye’de taşların yerine oturması çok vakit alacağa benzer. Esad rejiminin sona ermesinin ardından huzur içinde yaşayan bir Suriye için yolun açıldığına ilişkin iyimser bir hava esmişti. Ancak bu bekleyişin aceleci olduğu anlaşılıyor. Oturmuş ve istikrarlı bir Suriye’nin oluşması için daha çok yol alınması gerekiyor.
Bir örnek olarak, geçtiğimiz hafta içinde el-Şara’ya bağlı hükümet kuvvetleri ile Mazlum Abdi’ye bağlı Kürt kuvvetlerinin Halep’te çatışmalarını verebiliriz. Daha önceki bir dönemde Bay Abdi, kuvvetlerinin Suriye ulusal ordusuna katılacağını kabullenmişti. Ancak şimdi Amerika’nın bu kuvvetlerin özerkliğini korumasını istediği berraklaşınca, kendisinin pazarlık gücünün arttığı anlaşılıyor. Kendisine bağlı kuvvetlerin Suriye ordusuna ancak özerk kimliklerini koruyarak katılacaklarını bildirdi. Ayrıca temsil ettiği harekete, kabinede yer verilmesini de istiyor. Suriye halkını oluşturan unsurların kabinede temsil edileceği sözünü veren el-Şara bu isteği reddetmiş değil ama bunun Savunma veya Dış İşleri olamayacağını ifade etmesini anlayışla karşılamak gerekiyor.
Suriye’deki iç mücadele sürecek gibi görünüyor
Halep’teki çatışma Amerika’nın müdahalesi ile sona erdi. Taraflar görüşmelere başladılarsa da durumun istikrar kurmayı zorlaştıran yapısı varlığını sürdürüyor. Hatta Türkiye’nin Mazlum Abdi’nin komuta ettiği güçleri, yani YPG’yi dağıtması için ısrar etmesi anlaşmayı daha da karmaşıklaştırıyor. Türkiye YPG’yi kendi toprak bütünlüğü açısından bir tehdit olarak kabul ediyor. Aslında Türk hükümeti şu anda hapiste bulunan PKK liderinin örgütün silahlı mücadeleyi bırakması için yaptığı çağrının YPG’nin de silahları bırakmasıyla sonuçlanacağını ümit ediyordu. Türkiye YPG’yi PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak gördüğünden onun da silahlı mücadeleyi terk ederek olağan siyasal süreçler içinde yerini almasını istiyordu. Buna karşılık, muhtemelen İsrail’in de ısrarıyla, Amerika YPG’nin özerk gücünü korumasını, gelecekte Suriye hükümetlerinin İsrail’e karşı bir harekete girişmeleri halinde frenleyici bir etkide bulunmasını istiyor. Suriye’deki iç mücadele daha uzunca süre süreceğe benzer.
Geçtiğimiz hafta Suriye’de genel seçim yapıldı. Her ne kadar seçimler genel olsalar da, demokrasi ile yönetilen toplumlarda yapılan seçimlerden iki bakımdan bir hayli farklı olduklarını bilmemiz gerekiyor. İlk olarak, ülkenin bazı bölgelerinde çatışma ortamı sürdüğünden seçim yapılması uygun bulunmadı. Örneğin, kısa bir süre önce Dürzilerle Arap Aşiretlerinin çatıştığı ülkenin güney kesimlerinde bazı yerlerde seçim yapılmadı. İkinci olarak parlamentonun takriben üçte bir üyesi cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Böyle bir araçla seçimlerde yeterli temsil imkanı elde edemeyen grupların daha iyi temsilinin sağlanabileceği ileri sürülebilir. Fakat böyle bir uygulama temsil kabiliyeti zayıf ve başkanın istediğini daha kolay yaptırabileceği bir parlamentonun da önünü açmaktadır. Sistemin nasıl işlediğini beklememiz ve görmemiz gerekecek fakat peşinen iyimser olmak için bir sebep bulunmuyor. Gözlemciler, el-Şara’nın Suriye’yi bir araya getirecek bir yaklaşımdan ziyade eski günlerdeki dostlarını kollayan bir yaklaşımı benimsediğine işaret ediyorlar.
Suriye kimliği oluşturabilmesi olağan koşullarda bile güç
Kritik unsur rejimin alt kimliklerin aracılığına gerek bırakmayan ve herkesin benimsediği bir Suriye kimliği oluşturabilmesidir ki bunun olağan koşullar altında başarılabilmesi bile çok güçtür. Hele dış aktörlerin şu veya bu grubu koruma altına almaları işi daha da güçleştirmektedir.
Suriye’nin bir ülke olarak varlığını uzun süredir sürdürdüğünü, gelecekte de bunun böyle olmaması için bir sebep olmadığını bilmemiz gerekir. İsrail bölünmüş ve zayıf bir Suriye arzulamaktadır. Ancak daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi, iyi ilişkiler kurduğu istikrarlı bir Suriye İsrail çıkarlarına daha iyi hizmet edecektir. El-Şara, İsrail’in bölgedeki varlığını devam ettireceğini ve dolayısıyla komşularıyla ilişkilerinin normalleşmesi gerektiğini idrak etmiş gözükmektedir. İsrail’in Suriye’nin kendisi için ciddi bir güvenlik riski oluşturduğunu düşünmesi için bir sebep bulunmamaktadır.
Yeni Suriye’nin şekillenmesi zor bir sürecin yaşanmasını gerektiriyor. Uluslararası camia, Suriye’nin karşılaştığı güçlükleri aşmasında ona yardımcı olmalı, ülke içinde destekleyecek gruplar aramak yerine Suriye’nin bütünlüğünü desteklemelidir. Bu sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor.