Kamu ile özel sektör arasındaki simbiyotik çarpıklığa son verilmelidir. Vergi aflarıyla büyüyen şirketler değil, vergisini düzenli ödeyen üretici, sanayici, tüccar, serbest meslek mensubu, çiftçi korunmalıdır.
Malpiçigiller takımı, biyolojinin ve ekonominin ironik aynasıdır. Malpiçigiller takımındaki familyaların çoğu, kökleri toprağa sağlam basan, yapraklarıyla kendi besinini üretir. Ancak bu takımın içinde bir de reflesya isimli bir familya vardır. Bu familya, köksüz, soysuz bir parazit gibi tetrasigma isimli asma bitkisini konak tutarak varlığını sürdürür. Bu asalak familya, koskocaman ve gösterişli haliyle herkesi büyüler ama yaprağı ve çiçeği olmadığı gibi kendi değerini yaratmayan bir parazittir. O kadar pis kokar ki, ancak bataklık sineklerinin ilgisini çeker. Arılar yanına bile yanaşmaz bu asalak familyaya.
Raflesyalar, tıpkı ekonomiye yapışan parazit yapılar gibidirler. Her ne kadar rafflesya bitkisi adını vergi reformları ve koloniyel ekonomik düzenlemelerle sistemleri dönüştürmüş, üretimi ve kaynak dağılımını derinden etkilemiş bir devlet adamından almış ise de, bu bitki adını taşıdığı devlet adamının vakarına yakışmayan varlığıyla tarihi bir ironi olarak anılır.
Bitkinin biyolojik özellikleriyle ekonominin tarihsel gelişimi yepyeni bir kavramla tanışmayı gerektirmiştir. Bu kavramın adı Raflesya Yöntemi’dir. Sistem içinde kaynak üretmeyen ama göz alıcı ve leş kokulu, konaklarına bağımlı olarak yaşamını sürdüren asalakların tespiti yönetimidir.
Devlet mekanizmalarından ve namuslu ekonomik yapılardan beslenen Raflesya benzeri bu aktörler, sistemin tüm işleyişini kendilerine göre şekillendirirler. Çünkü onları besleyen konaklar olmadan Raflesya ölür, ama konaklar Raflesya’ya rağmen hayatta kalabilir.
Raflesya’nın konakçısı olan asma bitkisi üretken, köklü, soylu, çiçekli ve yapraklı yapısıyla kendi besinini yaratır. Tıpkı ülkenin soylu, köklü ve kendi besinini yaratabilen ekonomik yapıları gibi. Maalesef hem asma bitkisi hem ekonominin asmaları asalakları ayakta tutarlar. Rafles benzeri ekonomik yapılar da gerçek üretim yapısının içinde üremeye ve kaynakları tüketmeye devam ederler.
Raflesya Yöntemi uygulayarak ekonominin asalak yapılarıyla yüzleşildiğinde, görünüşte büyük ve etkileyici ama köksüz ve bağımlı aktörleri tanır; onların gerçek üretim kapasitesini sorgular.
Sonuçta, Malpiçigiller Takımı yalnızca bir biyolojik sınıflandırma değil, sistemdeki bağımlılık ve gösteriş üzerine bir alegoridir. Raflesya’nın adıyla onurlandırılan devlet adamının mirası, ironik bir şekilde parazit bir bitkiye yapışmıştır. Doğa, devlet, hukuk ve ekonomi de birbirine yapışıktır. Bu model, hem düşündürür hem güldürür hem de üretkenlik, bağımlılık ile gösterişin rezilliğini gözler önüne serer.
Raflesya nasıl ki tetrasigma asmasının iletim dokularına sızarak, bitkinin öz suyunu emerek yaşar; ekonomik asalak yapıları da devletin ve reel sektörün kılcal damarlarına sızar. Vergiyle, teşvikle, kamu alımıyla, ihale mekanizmalarıyla, regülasyon boşluklarıyla beslenir. Üreticinin sırtından, esnafın emeğinden, sanayicinin üretiminden, girişimcinin azminden, işçinin alın terinden emdikleri kaynaklarla şişerler. Ama bu şişkinlik bir büyüme değildir; bu bir ödemdir, bir tümördür ve patolojik genişlemedir. Tıpkı Raflesya gibi: devasa görünür, ama içi boştur; hacmi vardır, değeri yoktur.
Raflesya’nın beslenme biçimi konak için yavaş bir çöküştür. Konak bitki veya ekonominin konak yapısı bir anda ölmez; zayıflar, direnç kaybeder, büyümesi yavaşlar, meyve verimi düşer. Raflesya Yöntemi ile tespit edebildiğimiz bu yapılar bir ülkeyi bir gecede batırmaz; ama ülkenin bağışıklık sistemini çökertir. Sermaye verimsiz alanlara akar, rekabet bozulur, üretken olan cezalandırılır, asalak olan ödüllendirilir. Sağlıklı şirketler vergi yükü altında nefes alamazken, parazit yapılar kamu kaynaklarıyla beslenir. Sonra bir gün herkes şaşkınlıkla şunu sorar: “Bu sistem neden büyümüyor?”
Çünkü Raflesyalar büyüme üretmez, şişme üretir. Büyüme emekle olur, bilgiyle olur, riskle olur; şişme ise kamu garantisiyle, ayrıcalıkla, kayırmayla, hukukun bükülmesiyle olur. Raflesya nasıl tek başına yaşayamazsa, bu yapılar da serbest piyasada, gerçek rekabette, şeffaf hukukta yaşayamaz. O yüzden devlete yapışırlar; tıpkı asalak gibi. Devlet onlar için bir korunak, bir gölge, bir nemli ormandır. Güneş ışığı –yani şeffaflık– bu organizmaların sevmediği şeydir. Güneş vurdu mu asalak bitki kurur, devletin denetimi oldu mu yok olur.
Daha acı olan şudur: Raflesya konak bitkiyi yavaş yavaş tüketirken, aynı zamanda çevresinde yaydığı leş kokusuyla bataklık sinekleri kendine çeker. Raflesya benzeri ekonomik yapılar da spekülatörü, rantçıyı, kısa vadeli vurguncuyu kendine çeker. Arı gelmez; yani bilgi gelmez, teknoloji gelmez, uzun vadeli yatırım gelmez. Çiçeğin etrafı kalabalıktır ama çiçeklenmenin kendisi kısırdır. Gürültü vardır, bereket yoktur.
Bu yüzden Raflesya Yöntemi işletilerek tespit edilen asalak ekonomik yapılar, dışarıdan bakıldığında “büyük”, “görkemli”, “stratejik” görünür; içeriden bakıldığında ise üretimsiz, dayanıksız ve bağımlıdır. Bir gün konak zayıfladığında, Raflesya da birlikte çöker. Asalaklar konak öldüğünde hayatta kalamaz. Ama ne acıdır ki, çoğu zaman konak ölür, asalaklar çoktan başka bir gövdeye taşınmıştır.
Raflesya Yöntemi’yle tespit edilebilecek bu yapıların yaşayabilmesi için hukuk ya esnetilir ya baypas edilir ya da doğrudan işlevsizleştirilir. İhale mevzuatı delinerek aşılır, teşvik sistemleri adrese teslim çalışır, vergi hukuku güçlüye karşı kör, üreticiye karşı keskin hâle gelir. Raflesya hukuka düşman değildir; hukuku kendine uydurur. Böylece hukuk, adalet dağıtan bir sistem olmaktan çıkar, asalakların yaşam alanını koruyan bir seraya dönüşür. Hukuk güvenliği çöktüğünde ise yatırım değil, korku büyür.
Ahlaki çürüme daha da sinsi ilerler. Çünkü Raflesya benzeri yapılar, emeğin değil bağlantının, liyakatin değil yakınlığın, üretmenin değil yapışmanın kazandırdığının göstergesidir. Toplum şunu öğrenir: “Üretirsem yorulurum, yapışırsam büyürüm.” İşte ahlak tam burada çürür. Rant, alın terinin önüne geçtiği anda artık sadece ekonomi değil, insan da bozulur. Gençler girişimci olmak yerine aracı olmayı, mucit olmak yerine ilişki kurmayı, üretici olmak yerine yapışmayı hedefler. Toplumun karakteri değişir.
Ekonomik yapı raflesyaları beslediğinde gerçek girişimci dışarı itilir. Çünkü gerçek girişimci risk alır, borçlanır, üretir, rekabet eder, vergi öder, istihdam sağlar. Asalaklar ise risk almaz; kamu garantisiyle yürür, zararını topluma yayar, kârını kendine toplar. Böyle bir düzende dürüst girişimci ya iflas eder ya yurt dışına gider ya da sisteme girebilmek için ahlaki olarak bükülmek zorunda kalır. En büyük beyin göçü, aslında en büyük ahlak göçüdür.
Ve asıl soru buradadır: Devlet nasıl konak olmaktan çıkar?
Devlet, asalaklardan kurtulmadan egemen olamaz. Asalakları beslerken egemen devlet olamaz. Devlet üreticiyle arasına asalakları sokmamalıdır. Teşvik, kredi, kamu alımı doğrudan üreticiye yönlendirilmeli, aracı asalaklar sistemden tasfiye edilmelidir.
Hukuk mutlak şeffaflığa zorlanmalıdır. Gölge alan kalan her yer asalakların yaşam alanıdır. Denetim yapılan yerde parazit barınamaz.
Vergi sistemi asalakları değil, üretimi ödüllendirmelidir. Vergi aflarıyla büyüyen şirketler değil, vergisini düzenli ödeyen üretici, sanayici, tüccar, serbest meslek mensubu, çiftçi korunmalıdır.
Kamu ile özel sektör arasındaki simbiyotik çarpıklığa son verilmelidir. Çünkü bu artık iş birliği değil, tek taraflı emilimdir.
İşte bu yüzden “Malpiçigillerden Raflesya” sadece bir botanik ironisi değildir; bu, bir devlet, ekonomi ve hukuk teşhisidir.
Bir ülkenin geleceği, kaç tane Raflesya’yı beslediğiyle değil, kaç tane Tetrastigma’yı koruduğuyla ölçülür. Üretenleri koruyamayan her sistem, asalakları büyütür. Asalakları büyüten her sistem ise sonunda kendi gövdesini tüketir.
Asalaklar ile Devlet arasındaki savaşı devletin kazanmasının iki zorunlu koşulu vardır. Devlet imtiyaz değil eşik koyan politikalar ürettiğinde, çoklu denetim ile tüm sızmaları engellediğinde, hukuku şeffaflaştırdığında asalaklar kurur.
Güçlü devlet; kaynaklarını harcayan değil, doğru filtreleyen devlettir.