Merkez Bankası politikalarının bankacılık sisteminin riskini düşürmeye dönük spesifik bir amacı yok. Öyle olan da var, olmayan da.
Merkez Bankası 21 Haziran Cumartesi günü “Makroihtiyati Çerçeveye İlişkin Basın Duyurusu” adı altında bir dizi yeni uygulama açıkladı. Bu uygulamaların amacı ve etkisine bakmakta fayda var. Fakat bunu yapmadan önce ülkemizde yaygın bir şekilde yanlış kullanılan “makroihtiyati” teriminin üzerinde bir iki cümleyle duralım izninizle. Malum, bir şeye verdiğimiz isim onun hakkında düşünme sürecimizi yönlendirir, belirler ve kısıtlar. Bu nedenle kavramları doğru isimlendirmek, onları doğru değerlendirmeyi mümkün kılar.
“Makroihtiyati tedbirler” finansal sistemin genel riskini azaltmak amacıyla alınan tedbirleri ifade eden bir terim. Özellikle 2009 yılında başlayan küresel finans krizinden sonra ABD’liler finans sisteminde denetim ve gözetimin önemini “yeniden” keşfedince, bu tabir popüler hale geldi. Dikkat lütfen: Makroihtiyati ifadesi, kamunun makro iktisadi hedeflerine destek için yapılan uygulamalar ve/veya “finansal istikrar” kavramı yerine kullanılmaz.
Merkez Bankası’nın açıkladığı uygulamalardaki amaç temelde TL talebini güçlendirmek. Bu nedenle bunlara makroihtiyati denmemeli. Özellikle bir isim vermek gerekirse, bence “bankacılık politikası” demek ve onu para ve maliye politikalarının yanında üçüncü bir ana politika olarak düşünmek daha doğru olur. Bu politikaların bankacılık sisteminin riskini düşürmeye dönük spesifik bir amacı yok. Öyle olan da var, olmayan da. Şimdi bu paketteki tedbirlere yakından göz atalım.
TL mevduat payı: Toplam mevduattaki TL payı yüzde 60’ın altında olan bankalar için hedef TL miktarı artırıldı ve üstünde olan bankalar için de aylık yüzde 0,4 puan artış hedefi getirildi. Bu uygulamanın etkisini anlayabilmek için banka bazında veriye ihtiyaç var ve elimizdeki banka bazında en güncel veri Mart sonuna ait. Buna göre, az sayıda bankada TL mevduat payı yüzde 60’ın altında. Bu bankaların sektördeki payı ise yüzde 12 civarında. Ayrıca tam yüzde 60 sınırında veya bu sınırın biraz üzerinde olan bankaların payı da yüzde 20 civarında. Diğer bankalarda TL mevduatın payı yüzde 60’ın oldukça üzerinde görünüyor. Marttan sonra ne oldu diye sektörün toplam verileri incelendiğinde; Mart ayındaki görünüm geçen haftaya kadar pek değişmemiş gibi.
Dolayısıyla TL mevduat payı için güncellenen uygulamanın mevduat faizleri üzerinde pek baskı yaratması beklenmemeli. Öte yandan TL mevduatın aylık yüzde 0,4 artışı çok agresif bir hedef. İşte bu hedefin tutturulması için bankalar TL mevduat faizlerini, büyük mevduatlar için biraz yükseltebilir.
KKM’den nihai çıkış için yapılan son rötuşlar
KKM: Kur korumalı mevduat ile ilgili üç tane düzenleme getirilmiş. Zorunlu karşılığı artırılmış, asgari faiz oranı düşürülmüş ve KKM’den çıkış hedefi korunmuş. Bu tedbirlerin hiçbirinin önemli bir etkisi olmayacak; çünkü KKM zaten toplam mevduatın yüzde 2’sine kadar gerilemiş durumda. Bu uygulamaları KKM’den nihai çıkış için yapılan son rötuşlar olarak düşünmek doğru olacaktır.
Değişken faizli ve TÜFE’ye endeksli TL mevduat: Değişken faizli TL mevduatın bir aydan uzun süreli açılabilmesine imkan tanındı ve TÜFE, ÜFE, TLREF gibi değişkenlere endeksli mevduatın zorunlu karşılığı yüzde 10 (yani klasik TL mevduata göre oldukça avantajlı) olarak belirlendi.
Bu iki düzenleme beraberce TL mevduatta ortaya çıkan belirsizliğe işaret ediyor. Sonra da hem bu belirsizliği gidermek için yol gösteriyor, hem de değişken getirili TL mevduatı zorunlu karşılıklar aracılığıyla teşvik ediyor. Değişken faizli hesapta, mevduat sahibi açısından değişen çok bir şey yok ama bankalar açısından çok avantajlı bir hesap türü olacak. Bu hesabı teşvik etmeleri beklenebilir.
Son olarak yabancı para mevduat için tesis edilmesi gereken TL zorunlu karşılık oranının yüzde 2,5’e düşürülmesi diğer uygulamalarla çelişen bir mantığa sahip. Bu nedenle bankalara getirilen maliyetleri dengelemek hedefini güttüğü düşünülebilir.
Bu uygulamaların genel olarak TL mevduatı teşvik ettiğini ve artabilecek döviz talebine verilmesi gereken yanıtın küçük bir kısmını faiz dışı bir yolla karşılama amacını güttüğünü düşünebiliriz.