Faiz kararlarında yıllık enflasyon hareketlerine odaklanmak yanıltıcı; beklentiler, fiyatlama davranışları ve hedefle mevcut enflasyon arasındaki fark netleşmeden indirim için şartlar oluşmuş sayılmaz. Çünkü burada gördüğümüz hareket geçici, mevsimlik veya baz etkisi olabilir.
Öncelikle bu yazının Merkez Bankası’nın faiz kararından önce hazırlandığını ve teslim edildiğini söyleyeyim. Siz Cuma günü kararı bilerek okuyacaksınız ama ben Merkez Bankası’nın kararını bilmeden yazdım. Bu açıklamadan sonra buyurun faiz değişikliklerine nasıl karar verileceğine beraberce bakalım.
Kasım ayında yıllık enflasyon iki puan gerileyerek, yüzde 31 oldu. Ardından “Madem yıllık enflasyon 200 baz puan düştü, Merkez Bankası da faizi düşürebilir, hem de 200 baz puana kadar düşürebilir” şeklinde yorumlar gelmeye başladı. O zaman soralım: Eğer faizin seviyesini enflasyonun seviyesine bakarak belirliyorsak, enflasyonun düşmekte olduğunu nasıl anlarız, hangi değişkenlere bakarız?
İnsanın aklına gelen ilk yanıt tabii enflasyonun kendisine bakmak, fakat bu kısa vadede doğru yanıt değil. Neden değil? Çünkü burada gördüğümüz hareket geçici, mevsimlik veya baz etkisi olabilir. Tek bir sektörden kaynaklanıyor veya tekil bir olaydan kaynaklanıyor olabilir. Hatta bütün bu sayılan faktörler yoksa bile, enflasyondaki düşüş para politikasının etkilemediği kalemlerden geliyor olabilir. Yani faiz indirimi etkisiz kalabilir.
Eğer enflasyonun kendisine (kısa vadeler için) bakmak iyi bir fikir değilse, o halde hangi değişkenlere bakmalıyız? Beklentilere, fiyatlama davranışlarına ve mevcut enflasyonla hedeflediğimiz enflasyon arasındaki farka, tabii ki.
- Beklentiler düzelmedikçe enflasyon düşmez
Türkiye’deki enflasyonun sebeplerinden birisi beklentilerin bozulmuş olması. Enflasyonist bir süreçte beklentiler önce bozulmaya başlar. Eğer enflasyonla mücadele konusunda güçlü ve hızlı bir politika görülmezse, beklentilerdeki bozulma kronikleşir. Bu aşamadan sonra olumsuz beklentiler kendi kendilerini gerçekleştirmeye yönelir. Dolayısıyla ekonomik birimlerin beklentileri, özellikle fiyat artışlarına karar verecek olan reel sektörün beklentileri önemli. Eğer bu beklentilerde düzenli ve anlamlı bir gerileme varsa ve beklenen enflasyon mevcut enflasyonun altındaysa, bu enflasyonun düşeceğine dair güçlü bir işarettir. Peki, bizde durum ne? Kasım 2025 itibariyle reel sektörün bir yıl sonraya ilişkin enflasyon beklentisi yüzde 36 ile mevcut enflasyon düzeyinden 5 puan, yüzde 16 olan 2026 hedefinden 20 puan daha yüksek.
- Fiyatlama davranışı değişmelidir
Fiyatları belirleme konumuna sahip olanların davranışları gelecekteki enflasyon konusunda temel teşkil eder. Kamunun kendisi milli gelirin üçte birini toplayıp yeniden dağıttığı için en önemli oyunculardan birisidir. Hemen şuna bakmamız lazım. Acaba kamu 2026 için vergi gelirlerinde yüzde kaç artış öngörüyor? OVP’de kamu gelirlerindeki artış yüzde 31 olarak hesaplanmış. Büyümeyi düştüğünüzde, (ek vergiler gelmedikçe) enflasyon kaynaklı büyüme yüzde 26 oluyor. Bu da enflasyon hedefinin 10 puan üzerinde. Sayın Bakanın vergi artışlarını düşük tutmak konusundaki açıklaması önemli. Uygulaması daha da önemli... Kamu en büyük birim olduğu için onu örnek verdik ama elbette tüm önemli ekonomik birimlerin fiyatlama davranışının değiştiği görülmelidir.
- Para politikasını mevcut enflasyonla hedef enflasyon arasındaki fark belirler
Uzun dönem enflasyon hedefimizi yüzde 5, 2026 için yüzde 16 olarak belirlediğimize göre; TÜFE bu seviyelere gerileyene kadar sıkı para politikasına devam edeceğiz demektir. Örneğin TÜFE yüzde 6’ya indiğinde bile bunu yüksek kabul ederek sıkı para politikasına devam edeceğiz. Zaten enflasyon hedefi belirlemek demek, Merkez Bankası’nın sıkı para politikasına tam olarak ne kadar devam edeceğini piyasaya söylemesi demek... Şu an mevcut enflasyonumuz yüzde 31, 2026 hedefimiz ise yüzde 16.
Ben yukarıdaki üç değişkene baktığımda faiz indirimine yer olmadığını düşünüyorum. Tabii yüzde 30’lar düzeyindeki enflasyonu bir dinlenme noktası gibi görmüyorsak. Beklentileri ve fiyatlama davranışını hiç dikkate almadan, sadece yıllık enflasyon düzeyine bakarak karar vermek yanıltıcı olur. Şöyle düşünün lütfen: Eğer Aralık ayı enflasyonu yüzde 2,5 civarında gelir ve yıllık TÜFE yeniden yüzde 33’e çıkarsa, bu defa da politika faizinin 200 baz puan artması gerektiğini mi söyleyeceğiz? Elbette hayır. Bu gerekçeyle faizi indirmek de yükseltmek de yanlıştır.