Fiji temsilcisi Daniel Lund, iklim krizinden etkilenen yoksul ülkelerin yaralarını sarmak amacıyla kurulan Kayıp ve Zarar Fonu’nu “limon tezgâhı bütçesi”ne benzetti. İklim krizinin her yıl ortalama 395 milyar dolarlık kayıp ve zarara neden olduğu tahmin ediliyor. Zengin ülkeler tarafından fona aktarılan miktar ise sadece 348 milyon dolar.
2024’te Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, iklim krizinin her yıl ortalama 395 milyar dolarlık kayıp ve zarara neden olduğu tahmin ediliyor. Kayıp ve Zarar Fonu (Loss and Damage Fund) da işte tam bu nedenle, iklim değişikliğinin etkilerinden en çok zarar gören, genellikle yoksul ve gelişmekte olan ülkelere maddi destek sağlamak amacıyla kurulan uluslararası bir finans mekanizması. COP28’de onaylanan Kayıp ve Zarar Fonu, iklim değişikliğinin neden olduğu geri döndürülemez etkiler için savunmasız ülkelere tazminat niteliğinde finansman sağlamak üzere oluşturuldu. Bugün ada devletleri ve Afrika ülkeleri gibi, iklim krizine en az katkıda bulunan ülkeler en büyük bedeli ödüyor. Bu adaletsizliği gidermek için, 30 yılı aşkın süredir gelişmekte olan ülkeler, tarihsel olarak daha fazla emisyon salan zengin ülkelerden finansal destek talep ediyor. Tartışmalar uzun yıllar sürse de, Kayıp ve Zarar Fonu ilk kez 2022 yılında Mısır’daki COP27 İklim Zirvesi’nde resmen kabul edildi ve bir sene sonra COP28’de onaylandı. Fonun üç temel amacı var. Bunlar; İklim kaynaklı felaketlerden etkilenen ülkelere maddi destek sağlamak; altyapı yeniden inşası, göç eden toplulukların desteklenmesi, tarım, sağlık ve geçim kaynaklarının onarılması ve acil durumlara hızlı finansal müdahale sağlamak olarak sıralanıyor.
789 milyon dolar yardım sözü verildi sadece 348 milyon doları fona aktarıldı
Bugün geldiğimiz noktada, dünyanın dört bir yanında yaşanan seller, kuraklıklar ve fırtınalar hayatları alt üst ederken, Kayıp ve Zarar Fonu’nun vaat ettiği desteği zamanında ve yeterli ölçüde sağlamaması, iklim adaleti tartışmalarını yeniden alevlendirmiş durumda. Zengin ülkeler şimdiye kadar 789 milyon dolar yardım sözü verdi, fakat bunun yalnızca 348 milyon doları fona aktarıldı. Bu eksik ödeme durumu, fona büyük umut bağlayan iklim kırılgan ülkelerde hayal kırıklığı yaratıyor. Honduras temsilcisi Elena Cristina Pereira Colindres, gelişmekte olan ülke temsilcileri adına yaptığı açıklamada, “Ne zaman ödeme yapılacağını bilmiyoruz, şeff afl ık yok, güven yok” diyerek endişelerini dile getirdi.
Söz var, eylem yok
Avrupa Birliği, İtalya ve Lüksemburg gibi ülkeler ne zaman ödeme yapacaklarını açıklamadı. Avustralya, BAE ve İsveç gibi ülkeler ise ödemeleri yıllara yayarak parça parça gönderiyor. Bu da fon yönetimini zora sokuyor; ne kadar para harcanabileceği konusunda belirsizlik oluşuyor. Fonun kurul üyeleri, bu durumun “güven krizine” yol açtığını belirtiyor. Fiji temsilcisi Daniel Lund, fonun şu anki bütçesini küçümseyerek “Bu, limon tezgâhı bütçesi,” dedi. Bu benzetme, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçları ile mevcut kaynaklar arasındaki devasa uçurumu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Nitekim bilimsel veriler de bu durumu destekliyor.
Fon mu, yatırım aracı mı?
Fonun işleyişiyle ilgili tartışmalar yalnızca para miktarıyla sınırlı değil. Fon sekretaryası, özel sektör yatırımlarını çeken projelere öncelik verilmesini önerdi. Ancak bu yaklaşım, gelişmekte olan ülke temsilcileri ve iklim hareketleri tarafından sert şekilde eleştirildi. Mısır temsilcisi Mohamed Nasr, “Bu bir yatırım fonu değil, bir dayanışma fonu. Kayıp ve zarar, kalkınma projesi değil” diyerek özel sermayeyi ön plana çıkarma fikrine karşı çıkan isimlerin başında geliyor. İklim Eylem Ağı (CAN) Başkanı Tasneem Essop ise, Dünya Bankası’nın fonu geçici olarak yönetiyor olmasından rahatsız. “Burada bir yatırım ortamı yaratmıyoruz. Bu fon, iklim felaketlerinden zarar gören insanların acil ihtiyaçları için kuruldu” diyor.
İlk projeler 2026’da başlayacak, ama...
Fonun yönetim kurulu, 2026’nın başında ilk projelere onay vermeyi planlıyor. Proje çağrısı Ekim ayında yapılacak, ilk fon dağıtımları ise Şubat 2026’da bekleniyor. Kurulun eş başkanı Richard Sherman, fonun “afet anlarında neredeyse bir acil yardım hattı gibi çalışması” gerektiğini söylüyor. Ancak bu hedefin hayata geçip geçmeyeceği, büyük ölçüde söz verilen paraların gerçekten aktarılmasına bağlı. Fonun yapısı hâlâ netleşmiş değil. Bu yüzden sürecin yavaş ilerlemesi, zaten zamanla yarışan iklim mağdurları için telafisi zor sonuçlar doğurabilir. Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos’un sözleri, bu gecikmenin insani boyutunu çarpıcı biçimde özetliyor: “Her gecikme daha fazla ailenin evsiz kalması, geçim kaynaklarının yok olması ve daha fazla can kaybı demek.”