Yeni yayımlanan “Küresel Eşik Noktaları” raporu, gezegenin ekosistemlerinde geri dönüşsüz çöküşlerin başladığına işaret ediyor. Mercan resiflerinin neredeyse tamamen yok olma noktasına geldiği, Amazon yağmur ormanlarının ise 1,5 derece ısınmayla çökme riski taşıdığı uyarısı yapılıyor.
Küresel ısınma, bilim insanlarının beklediğinden çok daha hızlı ilerliyor. Dünyanın farklı bölgelerinden 160 araştırmacının katkısıyla hazırlanan “Global Tipping Points” (Küresel Eşik Noktaları) raporu, doğanın geri dönüşsüz değişim eşiğine dayandığını ortaya koyuyor. Rapora göre, özellikle mercansız bir okyanus ve ormansız bir Amazon artık olasılık değil, giderek yaklaşan bir gerçek. Dünyanın dört bir yanındaki mercan resifleri, küresel ısınmanın 1,3-1,4 derece seviyelerine ulaşmasıyla “geri döndürülemez” bir çöküş sürecine girdi.
2024 ve 2025, kayıtlara geçen en sıcak iki yıl oldu; deniz sıcaklıkları dünya genelinde yüzde 84 oranında mercan beyazlamasına yol açtı.
Mercanlar, okyanus ekosisteminin çimentosu niteliğinde. Deniz canlılarının dörtte birine yaşam alanı sağlayan bu yapılar, sadece deniz biyolojisi için değil, kıyı toplumlarının ekonomisi ve gıda güvenliği için de yaşamsal öneme sahip. Ancak artık bilim insanları, “küresel sıcaklık 1 derece seviyesine düşmeden bu ekosistemlerin toparlanması mümkün değil” diyor.
Amazon Yağmur Ormanları: Yeni eşik 1,5 derece
COP30’un ev sahibi olan Brezilya Amazonları da büyük risk altında. Rapora göre, Amazon ekosistemi 1,5 derecelik küresel ısınma seviyesinde çökme riskiyle karşı karşıya. Bu, önceki tahminlerden daha düşük bir eşik anlamına geliyor.
Ağaçların kesilmesiyle birlikte su döngüsü bozuluyor, orman kendi iklimini koruma kapasitesini kaybediyor. Eğer süreç tersine çevrilmezse, Amazon’un büyük bölümü tropik ormandan kurak savana ekosistemine dönüşebilir. Bu da dünya karbon dengesini kökten değiştirir.
Atlantik akıntısı tehlikede
Rapor, bir diğer kritik eşik noktasının Atlantik Meridyen Devrilme Sirkülasyonu (AMOC) olduğunu vurguluyor. Avrupa’nın ılıman iklimini sağlayan bu okyanus akıntısının zayıflaması, kuzey yarımkürede sert kışlar, gıda üretiminde düşüş ve küresel hava sistemlerinde kaos anlamına gelebilir.
“Umut ve eylem arasında ince bir çizgi”
Avustralya CSIRO İklim Bilim Merkezi’nden kıdemli araştırmacı Pep Canadell, “Her yıl, iklim değişikliğinin etkileri hem kapsam hem büyüklük olarak artıyor,” diyerek, ülkeleri Kasım ayında Brezilya’da düzenlenecek COP30 öncesinde karbon emisyonlarını azaltma konusunda somut adımlar atmaya çağırıyor. Dünya şu anda yüzyıl sonuna kadar 3,1 derecelik bir ısınma rotasında. Bu, yalnızca kutupları değil, tarımı, su kaynaklarını, ekonomileri ve toplumsal dengeleri de kökten sarsacak bir tabloyu işaret ediyor.
İklim sisteminin alarm zilleri artık “gelecek” için değil, “şimdi” için çalıyor. COP30’un Amazon’un kalbinde düzenlenmesi tesadüf değil; insanlık, gezegenin en büyük karbon yutağını kaybetmenin eşiğinde. Ancak bir başka gerçek de şu: yenilenebilir enerji, bilimsel iş birliği ve kolektif irade sayesinde hâlâ yönü değiştirme şansımız var. Dünyanın dönüm noktasında, ya dönüşümün lideri olacağız, ya da felaketin tanığı.
Bilim insanlarından acil çağrı
Raporun başyazarı, Exeter Üniversitesi’nden çevre bilimci Prof. Tim Lenton, “Doğa hızla değişiyor, üstelik trajik biçimde. Ancak hala harekete geçme şansımız var” diyor. Lenton, yenilenebilir enerji alanındaki ilerlemelerin umut verici olduğunu da belirtiyor. Ember düşünce kuruluşunun verilerine göre, 2025 yılında yenilenebilir enerji, tarihte ilk kez kömürden daha fazla elektrik üretti. Bu gelişme, küresel enerji sisteminde tarihi bir dönüm noktası olarak görülüyor.