Trump diyor ki “Benim için şirketlerim stratejik varlıktır. Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri şirketlerimin önünü kesmedikleri, hatta bunlara yatırım yaptıkları ölçüde değerlidir.”
Avrupa Birliği Komisyonu bu kez baltayı taşa vurmuş olabilir. Geçen hafta X’e kestikleri 120 milyon Avro ceza, hiç kimsenin beklemediği tepkilere neden oldu. X’in sahibi Elon Musk, Avrupa Birliği’ni Nazi Almanyası’na benzeterek “AB, dağıtılmalı ve egemenlik üye ülkelere geri verilmelidir” dedi. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, “Avrupa Birliği çer çöp sebeplerle şirketlerimize saldıracağına ifade hürriyetini korusun”, ABD Dışişleri Bakanı da “Ceza, Amerikan teknoloji şirketlerine ve Amerikan milletine saldırıdır” dedi.
Sosyal medya çağında kurumlar geri planda, kişiler önde
Olay burada kalmadı. ABD, X’e kesilen cezaya karşı yaptırımlara hazırlanıyor. Tartışılan seçenekler çok katmanlı. Öncelikle Washington, kararı yazan isimlere şahsi yaptırım uygulamayı düşünüyor. Sosyal medya çağında kurumlar geri planda, kişiler önde; Trumpizm’in refleksi de bu. ABD’nin en sık kullandığı şahsi yaptırım, vize yasağı. Böylece Brüksel’de bu kararları veren kişiler, eğer çocuklarını ABD’de üniversiteye gönderdiyse onların mezuniyetlerini göremeyecek. Bir başka alternatif ise ABD’nin hedeflediği kişileri finansal sistemden tamamen çıkartmaya yönelik yaptırımları devreye sokmak. Örneğin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde ABD’nin hoşuna gitmeyen kararlar veren yargıçlar, şu an Mastercard/Visa kullanamıyor.
İkinci katmanda ise Avrupalı şirketlere yönelik atılacak adımlar var. ABD daha önce Avrupa’da uygulanan Dijital Hizmetler Vergisi’ne cevaben Avrupalı çelik ihracatçılarına vergi koymuştu. X’e ceza verildikten sonra da Washington’da Avrupalı teknoloji şirketlerine yaptırım uygulanması gündemde. Akla ilk gelen şirket, Spotify. İsveç merkezli Spotify dijital müzik ve podcast piyasasının lideri. Önümüzdeki günlerde ABD’de Spotify’a karşı bir rekabet hukuku soruşturması başlatılırsa hiç şaşırmam. İşin ironisi şu: Brüksel’de Amerikan devlerine karşı kurallar yazılırken en yüksek sesle alkış tutanlardan biri de Spotify’dı. Keser döner sap döner, gün gelir devran döner...
Gelin bir de X’e neden ceza kesildiğine bakalım. Cezada üç konu var ama en büyük cezanın kesildiği husus şu: X’in Twitter olduğu zamanda, “mavi tık” önemli kişilere verilen bir statüydü. Twitter hızla dünya çapında büyüyünce kim önemli kim değil kararını vermek neredeyse imkânsız hale geldi. Herkesin önemli olduğunu düşündüğü memleketimizde birçok kişinin başvurusunun sonuçlarını aylarca beklediğini, hatta “Benim Kaliforniya’da çevrem geniştir, işinizi hallederiz” diyen çantacıların türediğini bizzat biliyorum.
Sezgilerin “zamanın ruhunu” yakalaması lazım
Elon Musk “mavi tık” meselesinde abonelik modelini devreye aldı: Aylık 8 dolar ve asgari doğrulama koşulları. Hem gelir yarattı hem statüyü standardize etti. Şimdi Avrupa Birliği demiş ki “mavi tık eskiden o kişinin gerçekliğinin kontrol edildiği anlamına geliyordu, kullanıcılar bu değişikliği anlamaz, X tüketicinin aldatılmasına yol açmıştır.” Buna teknik olarak “karanlık ticari tasarım” (dark pattern) deniyor. Bizim mevzuatımızda da var. İdarenin rolü açısından önemli olan, sınırı nerede çekmek gerektiğini sezebilmek. Ama bu sezgilerin “zamanın ruhunu” yakalaması lazım.
Gelelim günümüzde zamanın ruhuna… Yeni paradigma, ABD’nin yeni yayımlanan Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde açık açık yazıyor: Dış politika artık ticaret demek! Trump diyor ki “Benim için şirketlerim stratejik varlıktır. Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri şirketlerimin önünü kesmedikleri, hatta bunlara yatırım yaptıkları ölçüde değerlidir.” Yani içeride koyduğunuz ticari kurallar da artık dış politikanızın parçasıdır. Türkiye’nin dijital konulardaki düzenlemelerini erteleyerek ne kadar doğru yaptığını bir kez daha anlıyoruz.