Tavanlar
Üniversitedeki insan kaynakları yönetimi dersinin bir sınavında şöyle bir soru sormuştum: “İnsan kaynakları yönetiminde “Cam Tavan” terimi ne demektir? Diyelim ki, genel müdür olarak yeni işe girdiğiniz yerde böyle bir durum söz konusu. Ne yapardınız? “Dersini çalışmış öğrenciler tanımlarını doğru yapmıştı: “Bir organizasyondaki kadınlar ve ayrımcılığa uğrayan diğer grupların yükselmesini önleyen, görünmez engellere cam tavan denir.” Dersini çalışmamış bir haylaz da şöyle bir tanım uydurmuştu: “Organizasyonlarda iletişim çok önemlidir. Bunu sağlamak için tavanlar camdan yapılır”.
Ne zaman “cam tavan” konusu açılsa o haylaz delikanlının tanımı aklıma gelir gülerim. İnsan kaynakları yönetiminde cam tavandan sonra şimdi yine ABD’den yeni bir terim daha ortaya çıktı: “Kâğıt tavan (Paper ceiling)”.
ABD işgücü pazarında şöyle bir durumla karşılaşılmış. Giriş seviyesi işler için işverenlerin %62’si üniversite mezunu arıyormuş. Halbuki şu an 25 yaş üstü Amerikalıların %60’nın üniversite diploması yokmuş. Yani bu %60’lık gruptaki kişiler söz konusu işlere başvuramıyor bile. Başka bir deyişle, bu grubun üstünde adeta bir tavan var; hem de üniversite diplomasından.
İşgücü pazarında diploma
Her işyerinde bir işbölümü vardır. Her işin başına da o işi yapsın diye birisi konur. O birisinin söz konusu işi layıkıyla yapabilmesi için de en az belli bir seviyede bilgi, beceri, tutum ve davranışa sahip olması gerekir. Bilgi, beceri, tutum ve davranıştan oluşan bu sete de kişinin yetkinliği denir.
Bu durumda işverenin cevaplaması gereken iki önemli soru vardır. Birincisi: Söz konusu işi yapmak için gerekli mininum yetkinlik seviyesi nedir? İkinci soru ise: Söz konusu işi yapmak için başvuran kişilerin yetkinlik seviyesi nasıl ölçülecektir? İşte diploma, işverene ikinci soruyu cevaplamada yardımcı olur. Okullar, verdikleri diploma ile şunu ortaya koyar: “Bizim diplomamızı taşıyan kişi, en azından şu nitelikteki bilgi ve beceriye, tutum ve davranışa sahiptir.” Böylece işveren diplomayı ölçüt olarak kullanır.
Kâğıt tavan nasıl ortaya çıkar?
Di̇yelim ki, bir işi yapmak için lise seviyesindeki yetkinlik yeterli; ama işveren bu işi yapacak kişiler için üniversite diploması koşulu koyuyor. Bu durumda üniversite diploması, üniversite mezunu olmayanların tepesinde kağıt bir tavandır.
Peki neden bu tavan konur? Belki bu öyküyü bilirsiniz. Yedek subay adayı öğrencilerin askerlikteki ilk günü akşamı. Çavuş yedek subayların yatakhanesine girmiş. “Arkadaşlar içinizde mühendis var mı?” demiş. Eller kalkmış; yatakhanenin yarısından fazlası mühendis. Bunun üzerine çavuş “Elektirk mühendisi var mı?” diye sormuş. Sayı azalmış, ama hâlâ fazla. “Peki mühendis ve doktorası olan var mı?” Daha az el kalkmış. Ama yine kalabalık. Derken çavuş önce doçent ve en son da profesör ile sormuş aynı soruyu. Çavuş, yatakhanede eli havada tek kalan yedek subay adayı öğrenciye bakmış: “Demek, elektrik mühendisi ve profesörsün. O halde ışığı sen kapatacaksın.”
İşte işverenler, işsizliğin tavan yaptığı, eleman bolluğunun olduğu dönemlerde, öyküdeki çavuş kadar olmasa da, başvuru sayısını, dolayısıyla aday azaltmak için üst seviyedeki diplomayı bir süzgeç (filtre) olarak kullanırlar. Çünkü adaylara bu aşamadan sonra uygulanacak seçme araçlarının maliyeti yüksektir ve aday sayısı ile artar.
Bazen bu kâğıt tavanlar bilinçsizce de konabilir. “Elimi sallasam, ellisi; kolumu sallasam tellisi. Olmuşken daha iyisi, en iyisi olsun” mantığı ile çıta gereksiz biçimde yükseltilebilir. Uzun dönemde bunun işverene maliyeti yüksek olur. Örneğin, işsizliğin tavan yaptığı bir dönemde belki “Kasiyerim doktoralı olsun” diyen market çıkabilir. Ancak zorda kalıp işe girmiş doktoralı kasiyer en kısa zaman da o işten çıkacaktır. Marketçi yine işgücü pazarına çıkıp eleman aramaya başlayacaktır.
Di̇ploma güvenilir bir süzgeç mi?
Diploma, yetkinlik seviyesi için bir gösterge olarak kullanılıyor. Acaba diploma güvenilir bir gösterge midir? Örneğin, her lise diploması sahibi kişinin yetkinlik seviyesi aynı mıdır? Tabii ki, değildir. Çünkü aynı ismi taşısa da öğretim kurumlarının süzgeçleri de farklıdır. Örneğin, yukardaki askerlik öyküsünden hareketle sona kalan elektrik mühendisi profesörü ele alalım. Ülkemizdeki akademik unvanlara sahip kişilerin de yetkinlik seviyeleri öylesine farklı ki. Çavuşun “Işığı sen kapatacaksın” talimatına elektrik mühendisi profesörlerden şöyle cevaplar gelebilir: Ne zaman kapatacağım? Işığı da ben mi açacağım? Neredeki ışığı? Ne ile kapatacağım? Elektrik kesikse ne yapacağım? Kışladaki tüm ışıkları mı kapatacağım?
Elektrik mühendisleri alınmasın ve kusura bakmasın lütfen. Anlatım kolaylığı için bu örneği seçtim ve biraz abarttım. Ama her meslek grubu için buna benzer durumla karşılaşabiliriz. Çünkü ülkemizde eğitim kurumlarının ayarı öylesine bozuldu ki. Akademik unvanlar da öylesine hoyratça ve hovardaca dağıtıldı ve dağıtılıyor ki. Bunu görmek istiyorsanız ve de yeterli sabrınız varsa bir akşam televizyonlardaki tartışma programlarına çıkan ve isimlerinin önünde “Prof, Doç, Dr” ünvanı olan tipleri seyredin. Bilgi, tutum ve davranış açısından değerlendirin; ne demek istediğimi anlarsınız.
Güvenilir seçme aracı ne olabilir?
Diploma güvenilir seçme aracı değilse, “Halep ordaysa, arşın burada” yaklaşımı benimsenmelidir. Güvenilir bir arşın bulunmalıdır. Örneğin, kişinin deneyimi, diplomadan daha güvenilir bir seçenek olabilir. Kişinin iş deneyiminin olmadığı, giriş seviyesi işler için de Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) benzeri bir sınav kullanılabilir. Böylece ölçüm güvenilir biçimde yapılabilir. Ve de aday sayısı azaltılabilir. Seçme işleminin bundan sonraki aşamalarında, mümkün olduğu durumlarda, söz konusu işin adaylara bilfiil yaptırılması güvenilir seçme aracı olabilir. Örneğin, bir atölyeye tornacı alınacaksa adaya tornada parça bağlatmak iyi bir seçme aracı olabilir. Ve de mülâkat ile de seçme işleminin diğer aşamalarında adayın ölçülememiş veya öğrenilememiş nitelikleri ölçebilir ve öğrenilebilir.
Yazımın bu dar çerçevesinde iki noktayı belirtmeden geçemeyeceğim. Mülâkat da güvenilirliği en düşük seçme araçlarından birisidir. Kamuya personel alımlarından yansıyan skandallar buna en somut örnektir. Bir diğer nokta da seçmede yalnız güvenirlikten söz ettim. Olayın bir de geçerlilik meselesi vardır. Geçerlilik, başka bir yazımın konusu olabilir.
Sonuç
Bugün ABD’de “Kağıt tavan”a karşı “ Kağıt tavanı yırtın (Tear the paper ceiling)” diye bir hareket başlamış durumda. Özel sektörün yanında eyaletler de iş tanımlarını gözden geçirip bazı işlere giriş koşullarında üniversite diplomasını kaldırıyorlarmış.
Eğitim sisteminin bu kadar bozulduğu, diplomaların bu kadar stardart dışına düştüğü ve değersizleştiği bir ortamda bizde de aynı yaklaşımın benimsenmesi gerekir görüşündeyim. Cumhurbaşkanı adaylarında üniversite diploması koşulu da buna dahildir. Düşünün o zaman “Var, yok, sahte; yatay geçiş, dikey geçiş; usule uygun, usule uygun değil “ tartışmaları kalkar. Ulusça rahat ederiz. Acaba bu kez de lise diploması iptali gündeme gelebilir mi? Ne dersiniz?