Everything in moderation, including moderation.
Oscar Wilde
Evanston’ın içki serüveni
Soğuk bir Evanston akşamı idi. Her yerde kar vardı. Northwestern Üniversitesi’nde doktora programındaki bir arkadaşımız yeterlilik sınavını (Qualifying Exam) geçmişti. Çok sevinçli idi. Hepimiz aynı üniversitede öğrenci idik ve arkadaşımızın sevincine katılıp “Hadi bunu ıslatalım” dedik. Bir şeyler içmek istedik. Herkes “Tamam da, nasıl?” der gibi birbirine baktı. Ben okulda yeni idim, durumu anlamadım. Meğer Evanston şehrinde o yıllarda alkol satışı yokmuş. Bir cesur arkadaş çıktı. “Ben gider Howard’tan alır gelirim” dedi. O dondurucu soğukta bisikletine atladı, iki tane altılı bira paketi alıp geldi. Howard, Chicago ile Evanston arasındaki caddenin (Howard Street) adı idi. Sıra sıra içki dükkanları caddenin Chicago tarafında yer alıyordu.
Evanston, adeta Northwestern Üniversitesi ile vücut bulmuş bir şehirdir. Önce Northwestern University kurulmuş (1851) , daha sonra da (1857) Evanston şehri. Northwestern’deki Kız Koleji’nin (The Woman’s College at Northwestern) ilk dekanı Francis Willard, aynı zamanda ünlü “Woman’s Christian Temperance Union” (WCTU)’nın kurucu üyelerinden imiş. Bu hristiyan kadın derneği WCTU, alkol yasağı için savaş veren bir kuruluş. Hani filmlerde gördüğümüz, sarhoş kocalarını barlardan döve döve çıkaran kadınların kurduğu bir dernek. İlk merkezleri Cleveland iken, merkez daha sonra Evanston’a taşınmış. Ve bu kültür, Evanston şehrinin kültüründe de çok etkili olmuş. Evanston şehrinde alkollü içki yasaklanmış. Uzun yıllar Evanston, “dry town” olarak kalmış. Tüm ülkedeki alkollü içki yasağı (Prohibition) 1933 yılında kalkmış. Ama Evanston şehri çoğunluğu yasaktan yana oylarını kullanmış, yasak kalkmamış.
Evet, “Alkol kötülüklerin anasıdır. Alkol, kadın ve aileyi ilgilendiren bir ahlak meselesidir” denmiş ama değişimin sürekli değişmez olduğu bir gerçek de var . 70’li yıllarda yaşanan ekonomik durgunluk insanları değişik düşünmeye itmiş. Evanston şehrinin ekonomik gelişimi, yatırımları teşvik etmek için şehirde oteller ve restauranlar açılmalı düşüncesi egemen olmaya başlamış. Bunun için de alkol yasağının kaldırılması gerekir söylemi gelişmiş. Ve 1972 yılında bu yasak kalkmış. Ama alkole geçiş yavaş yavaş yapılmış. Benim zamanımda henüz içki dükkanları açılmamıştı, barlar yoktu. Sadece restauranlara kendi içkinizi getirebiliyordunuz. Üniversite öğrencilerinin çıkardığı gazeteden (The Daily Northwestern) öğrendiğime göre şimdi her şey serbest imiş. Evanston’da bir sürü bar ve restauran açılmış.
Hindistan’dan bir içki öyküsü
“Kendimi “Kaptan Amerika” gibi hissediyorum. Haftada en az 15-20 telefon alıyorum. Onları yanımda götürmem için adeta yalvarıyorlar”. Bunları söyleyen 36 yaşındaki Hintli bankacı kendini böyle hissetmekte haklı. Çünkü kendisinin içki içme izni varmış. Yanlış anlamadınız, “İçki içme izni”, “içki satma” değil. İçki koca eyaletteki iki yerde servis ediliyormuş; beş yıldızlı iki otelin barında. İçki izni olan da yanında 5 kişiye kadar misafir götürebiliyormuş.
Bunları, The Wall Street Journal’ın bir haberinden (https://www.wsj.com/lifestyle/india-alcohol-permit-bars-76fbdc40?st=gVS7CS) aktarıyorum. Haberde sözü edilen yer, Hindistan’ın batı eyaletlerinden Gujarat. Burası Mahatma Gandhi gibi tanınmış yeşilaycıların vatanı imiş. İçki yasağı 60 yıldan uzun bir süredir varmış. Geçen yıl eyalet yöneticilerine bir ilham gelmiş. “Gift City”, Google, Oracle ve Bank of America gibi uluslararası firmaların olduğu özel bir ekonomik bölge imiş. Yabancı yatırımcılara daha çekici hale getirmek için içki yasağını burada delmeye karar vermişler. Ve buradaki iki beş yıldızlı otele bar açma izni vermişler.
İki bar açılmış ama öyle herkes elini kolunu sallayarak giremiyormuş. Bu özel bölgede çalışan biri iseniz içki izni için önce kurumunuza başvuruyormuşsunuz. Eğer onlar “Evet, bu arkadaşımız gelen yabancı konukları bara götürecek” deyip içki izni başvurusunu ilgili resmi makama yolluyorlarmış. Resmi makam da uygun görürse kişinin bara girme izni oluyormuş. Şu ana kadar 700 kişiye izin gelmiş.İşte yukarıda sözünü ettiğim bankacı , Ashutosh Singh, bu 700 şanslı(!) kişiden birisi. Başına gelecekleri önceden kestirdiği için “Bunu gizli tuttum” demiş. “Ama benim bara girme iznimin olduğu haberi, çalı-yangını (Wildfire) gibi hızla yayıldı” diye eklemiş.
Gujarat ve Bihar dahil dört eyalette alkol yasağı varmış. Ancak demokrasilerde çare tükenmiyor. Bu yasağı aşmanın yollarını da buluyormuş insanlar. Eğer kişilerin sağlık durumu alkol kullanmalarını gerektiriyorsa 40 yaş üstü kişiler izin alabiliyorlarmış.Örneğin, 42 yaşındaki IT uzmanı hipertansiyon, kalb ve uykusuzluk sorunları dolayısıyla doktor raporu ile izin için başvurmuş. İzin almak bir yıl sürmüş. Ayda bir birimlik alkol satın alması uygun görülmüş. Bir birim, bir şişe sert içki, üç şişe şarap veya 20 şişe biraya karşılık geliyormuş. İzin alamayanlar ise doktorlarını değiştirip yeni sağlık sorunları eklettiriyorlarmış.
Yorum
İçki konusundaki uygulamalardan size iki ülkeden iki örnek verdim. Gerçi Hindistan’daki olay yeni, ama zaman içinde içki o beş yıldızlı otellerden de çıkar. İki örnekte de ortak bir yön var. İçkiyi gün ışığına çıkaran neden, ekonomik. Bir taraftan oteller, restoranlarla ekonomik faaliyetler artıyor. Öbür taraftan alkollü içeceklerden sağlanan vergi gelirleri hükümetlerin iştahını kabartıyor.
Alkole olan tavırda hep bir ikiyüzlülük var. Bir yanda alkol ve alkol kullananlar her fırsatta lanetlenirken, alkolün getirdiği gelirden vazgeçilemiyor. Halbuki “Alkol haramdır ve ondan sağlanan gelir de haramdır. Haram alkolden vergi alıp bunu helal vergilere karıştırmam” diyecek dürüstlükte yönetimler arıyor insan. Hele hele gece gündüz alkolü kötüleyen din adamlarının, bu haram vergi karışmış bütçeden maaş almayı kabul etmelerini de anlayamıyor insan.
İçkinin yasaklanması ise ayrı bir garabet. Hindistan’daki trajikomik durumu aktarmaya çalıştım. Yasaklar, alkollü içkilere ilgiyi artırıyor. Resmen yasak demeyip alkollü içeceklere bizdeki gibi fahiş vergi koyduğunuzda da kaçakçılık konusu günderme geliyor. Merdivenaltı, sağlıkdışı üretimler canlara mal oluyor. Yasaklar konusunda Nesimi’nin sözlerine kulak vermek gerekir düşüncesindeyim:
Sofular, haram demişler
Bu aşkın şarabına.
Ben doldurur, ben içerim,
Günah benim, kime ne...
Evet, alkol zararlıdır. Sağlık açısından baktığımızda, alışkanlık haline gelmiş ve aşırı tüketilen alkol zararlıdır. Ama alışkanlık haline getirdiğinizde, aşırıya kaçtığınızda şeker de zararlıdır, tuz da. Bu konuda da eski Yunan deyişini(Everything in moderation) bir aşama öteye taşıyan Oscar Wilde’a kulak vermek gerekir: “Her şey kararında, kararında olmak da kararında”…
Sağlığınıza...