Neşeli bir Malatya türküsü vardır. Türkü, Mamoş Sucular’dan alınmıştır. Bir çok türkümüz gibi bu türkü de Nurettin Sarısözen tarafında derlenmiş ve notaya alınmıştır. Şöyle başlar türkü:
Armudu taşlıyalım
Altında kışlıyalım
Akşam oldu vakt oldu
Eğlenceye başlıyalım.
Hatırladınız mı? Türkünün bir de şöyle bir nakaratı vardır:
Hey yallah yallah yallah
Hoppala yârim yaz geldi
Çarşıya kiraz geldi
Aldım beş okka kiraz
O da yâre az geldi
Türküler, bir anlamda sesli tarih belgeleridir. Döneminin kültürünü, sosyolojisini ve bazen de ekonomisini yansıtır. Hem de en yalın ve anlaşılır biçimde.
Şimdi bu türkünün şu nakaratına bakalım. Yazın gelmesi ile kanı ateşlenen şair, sevgilisine “Hoppala” diyor; onu hareketlendiriyor. Yazın gelmesi ile bir yaz meyvesi olan kiraz da çarşıya gelmiş. Türkünün günümüzde önem kazanmış vurucu mısrası da şu: “Aldım beş okka kiraz”. Okka, biliyorsunuz eski bir ağırlık ölçüsü, 1282 gram. Sevgilisine beş okka, yani 5x1282=6.410 kg kiraz alıyor. Birazdan söz edeceğim, kiraz ne kadar sağlıklı bir besin. O zamanlar herhalde tarım ilaçları bu kadar hoyratça kullanılmıyordu; kiraz gerçekten sağlıklı bir yiyecekti. Bugünün gençleri acaba sevgililerine böyle bir hediye almayı düşünebilirler mi? Hadi düşündü diyelim, bu kadar kilo kirazı alacak finansal gücü var mıdır. Çünkü şu anda yazın ortasında, yaz meyvesi kiraz pazarda bile 400 lira. İşte asıl zurnanın zırt dediği yer burası. Türkünün yansıttığı bir başka boyut da “Aldım beş okka kiraz/ O da yâre az geldi” deyişinde gizli. Hale bakım: 6,4 kg kiraz yâre az geliyor. Demek ki, o dönemin sevgilileri çok iştahlı imiş.
Kirazın faziletleri
Latince ismi 'Prunus avium' olan kiraz ağacı, gülgiller (rosaceae) familyasının bir üyesi imiş. Dünyada yaklaşık 1.500 çeşidi varmış.
Meyveler faydalıdır. Ama bazı meyveler daha faydalıdır. Kiraz, bunun bir örneği.
Bakınız 100 gram kirazın besin değeri neymiş:
Kalori: 63 kcal
Karbonhidrat: 16 g
Şeker: 12,8 g
Lif: 2,1 g
Protein: 1,1 g
Yağ: 0,2 g
C Vitamini: 7 mg (Günlük ihtiyacın yaklaşık %12'si)
Potasyum: 222 mg (Günlük ihtiyacın yaklaşık %6'sı)
A Vitamini: 64 IU
K Vitamini: 2,1 mcg
Manganez: 0,1 mg
Bakır: 0,1 mg
Yağ: 0,2 g
Peki, kiraz bu besin değeri ile insan sağlığında nelere iyi geliyormuş:
Bağırsakları besler
Beyin sağlığını destekler
Gut hastalığına iyi gelir
Hücre hasarına karşı vücut savunmasına yardım eder
Kan şekerini düzenler
Kalp sağlığına yararlıdır.
Kanser riskini azaltabilir
Kiraz kas ağrılarını dindirir
Kolajen üretimine destek olur
Kolesterolü düşürür
Uyku düzeninin iyileşmesine
Vücudun demiri emmesini sağlar
Vücuttaki iltihaplanmayı azaltabilir
Kirazın anavatanı
Bu kadar yararlı bir meyve olan kirazın anavatanı neresi dersiniz? “Kirazın anavatanı Kuzey Anadolu ve Güney Kafkasya Bölgesi” diyor otoriteler. Giresun ilinin adının, yöreye özgü yetişen “Ceresia” denilen yabani kiraz ağacından geldiği rivayet edilmektedir. Kiraz Anadolu’da kültüre alındıktan sonra önce Avrupa’ya oradan da tüm dünyaya yayılmış.
Sonuç
Kiraz, besin değeri yüksek ve insan sağlığına çok faydalı bir meyve. Kirazın anavatanı, Türkiye. Tarım Bakanlığı’nın verilerine göre kiraz üretiminde dünyada birinciymişiz. Yaz gelmiş, çarşıya kiraz gelmiş. Her şey çok güzel. Peki sorun nerede? Kiraz güzel, ama insanlar alamıyor. Birçok meyva gibi, o da pahalı.
Pazarda bu kadar pahalı da, üretici bundan kazanıyor mu? Örneğin, geçen hafta kirazın kilosu pazarda 400 lira idi. Ama öğrendiğime göre, aynı kirazı toptancılara 35-40 liraya satmışlar. Üretici ile tüketici arasındaki fiyat uçurumuna bakınız. “Toptancı depolarını basalım, stokçuları teşhir edelim” tipi polisiye tedbirlerle ekonomiyi yönetemezsiniz. Sadece tüketicinin bir anlık gazını alırsınız.
Olaya bütünsel yaklaşmak, hem tüketici hem de üreticiyi koruyacak sistemsel çözümler üretmek gerekir. Bunda da öncülük yapacak olan, ülkenin Tarım Bakanlığıdır. Ama biliyoruz ki, bu yönetim tarıma ve hayvancılığa inşaat sektörü kadar sıcak bakmadı. Örneğin, “Kepek pahalı” diye yakınan çiftçilere “Seneye kepek ekin”, “Saman ithal ettiniz” diyenlere “Paramız var ki ithalat yapıyoruz” diyen tarım bakanlarımız oldu. Tarım politikalarından şikâyet edip “Anamızı ağlattınız” diyen çiftçiye “ Lütfen, saygıdeğer validenizi alıp buradan uzaklaşın” diyen başbakanlarımız oldu. Tarıma bu yaklaşımla çiftçi de ağlar, tüketici de; daha çok ağlar.
Kiraz hikâyesinde başka bir ilginç boyut da pazarda kilosunu 400 liraya satan tüccar ya da başka aracı değil; üreticinin kendisi. Meyvenin toplandığı ağaç ile pazar arası taş çatlasa 50 kilometre. Üretici, kirazını bu pazara getirdiğinde İstanbul’daki pazar fiyatına satıyor. Toptancıya 35-40 liradan sattığı kirazı tüketiciye 400 liraya satıyor.
Tarım ülkesi olmakla övünürdük. Ama şimdi bu ülkenin halkı mevsim meyvesini bile doya doya yiyemiyor. Tanrılar sofrasının kurulduğu bir coğrafyada doğru dürüst beslenemeyen bir halk var.
Kiraz sadece bir örnekti. Ele alacağınız her tarım ürününde benzer sorunlarla karşılaşılacaktır.
Hoppala yarim yaz geldi, çarşıya kiraz geldi. Geldi de, yüksek fiyatı ile geldi. Bırakın 5 okkayı, tadımlık bile zor alınıyor.