Gazze merkezli çatışmaların Ortadoğu’nun tümüne yayılması yolunda en çok korkulan oldu; İran, Suriye, Irak ve Pakistan’daki hedeflere balistik füzelerle saldırdı.
Daha önce çatışmalara doğrudan girmek yerine, bölge ülkelerindeki “vekil güçleri” kullanmayı tercih eden İran’ın bu son salvosu kritik önemde.
İlk bakışta İran saldırılarının hedefinin, İsrail’in Gazze’deki soykırıma varan askeri operasyonunu kayıtsız şartsız destekleyen, Yemen’de İran yanlısı Husi hedeflerini vuran ABD olduğu düşünüldü. Ancak akıllı füzelerle vurulan hedeflere bakıldığında, asıl mesajın Türkiye’ye yönelik olduğu sonucunu da çıkarmak mümkün.
KUZEY IRAK’TA ADI KONULMAMIŞ TÜRKİYE-İRAN REKABETİ
Öncelikle İran’ın Irak’a yönelik saldırısını incelemekte fayda var;
Kuzey Irak’taki Kürt Özerk bölgesi fiilen Barzani ve Talabani aşiretleri arasında ikiye bölünmüş durumda. Türkiye, özerk bölgenin Başkenti konumundaki Erbil’i kontrol eden Barzani yönetimiyle son yıllarda giderek iyileşen bir ilişki ağına sahip.
İran, Süleymaniye merkezli Talabani yönetimiyle yakın duruyor. Türkiye ise, Talabani yönetimini resmen PKK terör örgütüne destek vermekle suçluyor. Bu açıdan, Ankara ve Tahran’ın Kuzey Irak’ta çıkar çatışması içinde olduklarını söylemek mümkün.
İran’ın son füze saldırısının Barzani kontrolündeki Erbil’e yönelik gerçekleşmesi bu açıdan önemli. İran, Erbil’de bulunan ABD Başkonsolosluğunu ya da Erbil havaalanını mesken tutmuş Amerikan askerlerini hedef almadı. Bunun yerine Erbil’deki bir villa gelişmiş balistik füzelerle vuruldu. Villanın sahibi Peşrev Diyazi, Irak’ın en zengin işadamlarından biri. Kişisel servetinin 3,5 milyar dolar olduğu hesaplanıyor. Diyazi aynı zamanda Kuzey Irak’ta Barzani yönetiminin adı konulmamış “para kutusu” olarak biliniyor.
Saldırının ardından İran merkezli sosyal medya hesapları, Diyazi’nin “Irak petrolünün İsrail’e taşınmasında oynadığı rol” nedeniyle hedef alındığı bilgisini yaydı. İran’dan gelen resmi açıklamalarda petrol meselesine yer verilmese de, Diyazi’nin İsrail istihbarat örgütü Mossad’la yakın ilişkilerine atıf yapıldı.
İran’ın bölgedeki vekil güçlerinin Gazze savaşının başından beri Türkiye’yi İsrail’le petrol ticareti yapmakla suçlamalarını da buna eklemek gerek; İran’ın bölgedeki en büyük müttefiki, Lübnan’daki Hizbullah’ın başı Nasrallah’ın Twitter hesabında, Türkiye’yi bir yandan Gazze’ye destek veren açıklamalar yapıp, arka kapıdan İsrail’e petrol sattığını gösteren karikatürler hala duruyor.
İran, yine Kuzey Irak’ta benzer bir saldırıyı 13 Mart 2022’de yapmış, Türkiye ile doğalgaz işi yapan KAR grubun sahibi Baz Karim Barzanji adlı işadamının villasını yine balistik füzelerle vurmuştu. Tesadüf olamayacak kadar açık.
Tüm bunlara bir de yine İran’ın geçen hafta, Oman Körfezi’nde seyrederken el koyduğu St Nikolas adlı petrol tankerini de eklemek gerek. Tanker Marshall Adaları bandıralı. Ancak taşıdığı petrolün varış noktasının Türkiye olması önemli. Mesaj üzerine mesaj geliyor Tahran’dan Ankara’ya.
SURİYE VE PAKİSTAN’A FÜZE SALDIRILARI
İran’ın kuzey komşusu Pakistan’a yönelik füze saldırısı da anlamlı; Pakistan, Türkiye’nin en yakın müttefikleri arasında.
İran, füze saldırısında Pakistan sınırında bulunan Ceyşu’l Adl adlı grubun üssünü vurdu. Bu konudaki “açıklama” da yine Nasrallah’ın hesabından geldi. İran’ın “Pakistan’ı değil, bu ülkede üslenmiş, İsrail’in fonladığı bir terör örgütünü vurduğunu” ifade eden Nasrallah, “bu saldırı ne bir Sunni-Şii çekişmesi, ne de Pakistan-İran arasında bir savaş çağrısıdır” dedi. İran’ın Suriye’ye yönelik saldırısının hedefi ise İdlib’deki El Kaida bağlantılı silahlı bir terör grubu oldu. Suriye konusunda oluşturulan Türkiye-İran-Rusya üçlü sürecinde imzalanan anlaşmalarda, Ankara’ya verilen rolün İdlib’deki terör unsurlarının ortadan kaldırılması olduğu unutulmamalı. Tahran belli ki, “senin yapmadığın işi, ben bizzat yapacağım” mesajı gönderdi Ankara’ya.
Son dönemde Kuzey Irak’ta Mehmetçiğe yönelik saldırıları da hesaba katmak gerek.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki PKK bağlantılı PYD-YPG terör örgütünü desteklediği açık da; Ya İran?