YASEMİN BEKGÖZ - PELİN GÜZELER
Türkiye’nin yatırım teşvik sistemi, uzun yıllardır hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için cazip fırsatlar sunarak stratejik sektörleri desteklemeyi, ekonomik büyümeyi hızlandırmayı ve dışa bağımlılığı azaltmayı amaçladı. Ancak son yıllarda, küresel vergi düzenlemelerinin etkisiyle birlikte, bu sistemde köklü değişiklikler gündeme gelmiş ve teşviklerin kapsamı daha sınırlı, daha hedef odaklı bir yapıya evrilmiştir. 30 Mayıs 2025 tarihinde yürürlüğe giren 2025/9903 sayılı karar ile birlikte, daha önceki 2012/3305 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” yürürlükten kaldırılmış ve Türkiye’nin teşvik sisteminde yeni bir döneme girilmiştir.
Bu dönüşüm sadece Türkiye’ye özgü değildir. OECD öncülüğünde hayata geçen “Pillar 2” olarak bilinen küresel asgari kurumlar vergisi uygulaması, ülkelerin vergi rekabeti marjını daraltmıştır. Türkiye’nin 2025 sonrası kazançlar için uygulayacağı %10’luk asgari kurumlar vergisi oranı da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Yeni sistemde bölge farkı gözetilmeksizin vergi indirim oranı %60 olarak belirlenmiştir. Bu oran, %25 oranındaki kurumlar vergisi üzerinden uygulandığında, yaklaşık %10’luk bir efektif vergi yükü anlamına gelmektedir.
2017-2023 yılları arasında uygulanan sistem, özellikle imalat sanayisi gibi katma değerli sektörlerde %100 vergi indirimi ve ilave %15 yatırıma katkı oranı ile hak kazanılan yatırıma katkı tutarının diğer faaliyetlerde %100 kullanımı gibi oldukça cazip ilave avantajlar sunmuştu. 2023 sonrası ise bu bu ilave destekler devam ettirilmemişti. Diğer faaliyetlere, yatırıma katkı tutarının %80’ini uygulanabiliyor ve yatırıma katkı oranları da %50 ile %90 arasında değişiyordu. Ancak yine de vergi indirim oranları yeni mevzuat kapsamındaki oranlara göre daha yüksekti.
Yeni sistem kapsamında büyük ölçekli ve teknoloji yoğun yatırımlar için proje bazlı teşvikler öne çıkmaktadır. Bu projeler, daha uzun vadeli ve daha yüksek katkı oranlarıyla desteklenmekte olup, Türkiye’nin sanayi ve teknoloji hamlesiyle paralellik göstermektedir. Ancak küçük ve orta ölçekli işletmeler için sunulan teşviklerin cazibesi görece sınırlı kalmaktadır. Yeni mevzuattaki sınırlamalarda İstanbul ili etkisi de hissedilmektedir. Vergi indirimi desteği açısından yatırım cinsine bakılmaksızın İstanbul bazı alanlarda kapsam dışı bırakılmıştır.
Mevcutta uygulamaya koyulan konulara ek olarak, 16 Haziran 2025 tarihinde TBMM’ye sunulan “Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile yatırım teşviklerine ilişkin bazı hakların süre sınırlamalarına tabi olması gündeme gelmiştir. Bu düzenlemeye göre, vergi indirimi hakkı yalnızca 10 yıl süreyle kullanılabilecek ve bu sürenin sonunda kullanılmayan haklar kaybedilecektir. Önceki dönemde böyle bir süre kısıtı bulunmamaktaydı. Ayrıca, sunulan teklif kapsamında diğer faaliyetlerden elde edilen kazanca uygulanacak vergi indirimi için hem tutar hem de süre sınırı gündeme getirilmiştir. Bu kazançlara uygulanacak vergi indirimi, yatırıma katkı tutarının %50’si ile sınırlandırılmış ve en fazla 4 yıl içinde kullanılabilecek şekilde düzenlenmesi önerilmiştir. Teklif kapsamında, proje bazlı teşvik belgeleri için ise 10 yıllık süreyi 20 yıla kadar; diğer faaliyetlerdeki 4 yıllık süreyi 8 yıla kadar ve yatırıma katkı tutarını %50’den %100’e kadar artırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.
Bu durum, yatırımcıları daha stratejik planlamaya ve kısa vadede verim sağlayacak projelere yöneltmektedir. Her ne kadar yeni sistem eskisine kıyasla daha sınırlı avantajlar sunsa da, yüksek teknoloji ve stratejik sektörlerde faaliyet gösteren firmalar için önemli fırsatlar barındırmaktadır.
Özetle, Türkiye’nin yatırım teşvik sistemi, küresel vergi reformları ve yerel düzenlemelere paralel olarak bir dönüşüm sürecine girmiştir. Yatırım teşvik sistemindeki değişim yalnızca bir mevzuat değişikliği değil, küresel ekonomik sistemin de etkisiyle alınan stratejik bir pozisyondur. Türkiye, giderek daha fazla teknoloji odaklı ve katma değerli yatırımları desteklemeyi amaçlayarak, küresel ekonomideki dönüşüme ayak uydurmayı hedeflemektedir. Yeni vergi düzenlemeleri ile bu hedefe ulaşılmasının nasıl şekilleneceği, yatırım kararının nasıl alınacağı ve ne şekilde uygulanacağı zamanla görülecektir. Ancak, vergi desteklerinin sınırlanması, kısa vadede yatırımcıların stratejik kararlarını etkileyebilir ve bu değişim, yatırım ortamı üzerinde beklenmedik etkiler yaratma olasılığını gündeme getirebilir.