LALE ERAY
Türkiye, uzun yıllardır otomotiv sanayiinde hem bölgesel hem de küresel ölçekte önemli bir üretim üssü konumunda. Yıllık üretim kapasitesi, ihracattaki payı ve istihdama katkısıyla sektör, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir değer taşıyor. Bu çerçevede, ithalat politikaları ve yatırım teşvikleri yalnızca mali düzenleme araçları değil, sanayi politikasının merkezinde yer alan unsurlar olarak öne çıkıyor.
Ek mali yükümlülüklerde yeni çerçeve
21 Eylül 2025 tarihli ve 10436 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, Avrupa Birliği (AB) ve Serbest Ticaret Anlaşması (STA) kapsamı dışındaki ülkelerden ithal edilen binek otomobillere yönelik ek mali yükümlülük oranları ve tutarları değişikliğe uğradı ve kapsam genişletildi. Bu düzenleme, özellikle Çin ve ABD menşeli araçların yanı sıra diğer üçüncü ülke menşeli otomobilleri de kapsayacak şekilde geniş bir yelpazeye yayıldı.
Bu şekilde Türkiye, ithalat kapılarını tamamen kapatmadan, dış rekabetin kontrol altına alınmasını amaçlayan bir mekanizmayı devreye almış oldu. Bu düzenlemenin temel gerekçesi ise Ticaret Bakanlığı tarafından da ifade edildiği üzere, yerli otomotiv sanayiinin korunması.
Yatırım teşvik belgeli ithalatlara sağlanan istisna
Düzenlemenin en dikkat çekici yönlerinden biri, yatırım teşvik belgeli ithalatlarda ek mali yükümlülüklerin uygulanmaması. Bu istisna, yalnızca ithalatı sınırlamaya yönelik bir politikanın amaçlanmadığını, aynı zamanda yeni yatırımların özendirilmeye çalışıldığını gösteriyor.
Yatırım teşvik mevzuatına göre, yeni veya mevcut tesislere yapılacak asgari 100 bin adet/yıl ilave kurulu kapasiteye sahip yatırımlarda, belirli bir yatırım tutarının gerçekleştirilmesini müteakip, ilave kapasitenin %15’ine kadar belirli nitelikteki araç gümrük vergisi ödenmeden, ithalat mevzuatına göre de ek mali yükümlülük ödenmeden ithal edilebiliyor.
Örneğin, 200 bin adet/yıl kapasiteye sahip bir tesis, yatırım şartlarını yerine getirmesi halinde, yatırım süresi içinde 30 bin adet aracı gümrük vergisi ve ek mali yükümlülük ödemeden ithal edebilme imkanına sahip.
Proje bazlı teşvikler ve stratejik yatırımlar
Sadece bir maliyet avantajı değil, yatırımın finansal fizibilitesini önemli ölçüde iyileştirebilecek ve yatırım kararında belirleyici olabilecek kadar güçlü bir teşvik olan bu düzenleme, kamuoyunda “süper teşvik” olarak bilinen ve otomotiv yatırımlarının da yararlandığı proje bazlı teşvik sisteminin önemli destek unsurlarından biri. Proje bazlı yatırımlar kapsamında Cumhurbaşkanı Kararı ile verilen ve projeye göre koşulları değişkenlik gösterebilecek olan bu özel destek, stratejik yatırımların ülkeye çekilmesi için kritik öneme sahip ve yatırımcı açısından bir cazibe unsuru oluşturuyor.
Yerli üretimin korunması ve yatırımın teşviki arasındaki denge
Ortaya çıkan tablo, iki yönlü bir stratejiyi işaret ediyor:
- Bir yandan, ek mali yükümlülükler aracılığıyla ithalatın denetim altına alınması ve yerli üreticinin pazar payının korunması,
- Diğer yandan ise yatırım teşvikleri sayesinde Türkiye’de üretim yapmanın daha cazip hale getirilmesi.
Bu strateji, otomotiv sektöründe yalnızca mevcut üretim kapasitesinin korunmasını değil, aynı zamanda yeni yatırımların ülkeye çekilmesini de amaçlıyor. Böylelikle istihdamın artırılması, teknoloji transferinin gerçekleştirilmesi ve Türkiye’nin küresel tedarik zincirindeki konumunun güçlendirilmesi hedefleniyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin otomotiv sektöründe uyguladığı ek mali yükümlülük ve teşvik düzenlemeleri, sadece bir maliye politikası olarak değil, bütüncül bir sanayi politikası olarak değerlendirilebilecektir. Bu yaklaşım, yerli sanayiyi korumayı amaçlarken bir yandan da yatırımcıya üretim ve yeni yatırım için güçlü bir mesaj iletmektedir.