Fiyatlamalara ait gündem başlıklarındaki değişim, yerel ve yabancı tarafta kısmen normalleşme etkisi hissettirirken, işlemciler de olabildiğince ‘bir süreliğine görmezden geldikleri’ konular etrafında yeniden arayışa girdi. Özellikle jeopolitik risklerin ‘şimdilik’ rafa kalktığına dair genel kanı, makro ve yaklaşan tarife başlıklarının dikkate alınmasına imkan tanıyor.
Bulunduğumuz coğrafyadaki gelişmelerin şu aşamada fiyatlama sıralamasında geriye düşmesi, bölge ve dünya refahının yanında, fiyatlamaların selameti açısından da mümkün olan en iyi aşamayı işaret ediyor. Geride kalan haftada petrol fiyatlarında gözlenen %12’lik geri çekilme ve <70$ konumlanması, gerek enflasyonist baskılara dair kaygıların sakinlemesini gerekse para politikalarının olası çıkmaza girme durumunu sınırlaması açısından önem arz ediyor. Bu da hisse senetlerinin nefes almasında ve küreselde %3’lü seviyelerde yükselişler gerçekleşmesini mümkün hale getiriyor. Zayıf Amerikan doları temasının devamı ve Fed’e dair korunan beklentiler, ABD tahvil faizlerinde haftalık bazda 10bp üzeri kısa ve uzun vadeli kıymetlerde düşüşler yaşanmasını kolaylaştırırken, majör endekslerin de zirve seviyeleri test ederek yeniden gündemi devralmasına kolaylık sağlıyor. Unutmadan, tıpkı yurt içi işlemlerde olduğu gibi, ABD hisse senetleri için de temmuzun ikinci yarısı ile birlikte finansalları karşılayacağımızı not düşelim.
Görünen o ki yılın ikinci yarısı herkes ve her finansal varlık grubu için daha farklı ve hızlı geçmeye aday. Fed’in ‘başka nedenlerle’ ara verdiği faiz indirimlerine artık işlemciler 2x25bp için full fiyatlama ekseninde yeniden olasılık tanırken, o esnada indirimlere devam eden Avrupa’da ise bekle-gör temasının ne ölçekte ağır basacağını yakından izleyeceğiz. Öte yandan yılın ilk yarısından çok ama çok önemli fiyatlama dersleri çıkarılması gerektiği de asla göz ardı edilmesin. Ne gibi? Günümüz dünyasında ABD’deki siyasi bakış açısının değişimi ile birlikte uzun yönlü Amerikan doları pozisyonlanmasında ciddi aksaklıklar var. Ortak para birimi Euro’daki değerlenme, Avrupa’nın ya da ekonomisinin ABD’ye karşı çok daha iyi konumda olmasından değil, aksine, koşulların getirdiği avantaj/dezavantaj kaynaklı. Avantaj, Euro’nun 20 yıldan uzun süredir elde etmekte asla başarılı olamadığı rezerv para statüsü ve güven kanalının çalışır hale gelmesi için bir kez daha tam güvenli olmayan bir zeminde heyecanlanma söz konusu. Dezavantaj, faiz indirimlerine devam edilen ortamda para birimindeki değerlenme, ihracatçı üye ülke ve firmaları arzu edilmeyen bir tarafa doğru çekebilir. Yine ons altın, kripto varlıklar ve ABD hisseleri ile artan korelasyon gibi diğer detayları da yılın ilk yarısı için not edelim derim.
Yurt içinde, tıpkı dışarısı gibi, ancak, ‘daha utangaç’ şekilde fiyatlamalar denge arayışı içerisinde. Haftalık bazda BIST 100’deki %2 primlenmeye en ciddi katkı, son 4 haftanın 3’ünde olduğu şekilde, bankacılık sektörünü temsil eden endeksin %7’den fazla yükselişi ile geldi. Temmuz PPK toplantısı ile birlikte TCMB’nin yeniden faiz indirim döngüsüne giriş yapacağı beklentisi tahvil eğrisinin uzun tarafında (10y) 1 haftada 107bp, 2 haftada ise 167bp düşüş sağlarken, AOFM ve TLREF’teki gelişmelerin de etkisi olduğu atlanmasın. Şu aşamada piyasa işlemcilerinin odak noktası, 30 Haziran’daki siyasi haber akışının nasıl oluşacağında. Sonrasında ise terazide ağır basan genel kanı, olası her pozitif haber akışı senaryosunun faiz indirimi beklentileri ile harmanlanması ve fiyatlanmaların hızlanması şeklinde. Pozitif yaklaşımın genele yayılması açısından kritik. Yakından izleyeceğiz.