Yerel varlıkların bugüne ait fiyatlamalarını konuşup, bir o kadar da gelecek dönem için yol haritasını belirlemeye çalışırken, bir kez daha, kritik olarak adlandırılabilecek dönemeçlerden birisine gelmiş durumdayız. Hikayenin nasıl şekillendiği kadar, şekillenebileceği konusunda da -her ne kadar istemesek de- Merkez Bankası ana belirleyici konumunda.
Martın ikinci yarısında aniden beliren iç gelişmeler kaynaklı yeniden devreye alınmak zorunda kalan para politikasında sıkılaşma süreci, zorlu geçen 4 aylık aranın ardından, kaldığı nokta ve ölçekte olmasa da yeniden indirim döngüsüne geri dönüş yapmaya hazırlanıyor. Ancak, bu noktada şu detayı gözden kaçırmamak gerek: Şayet, 2Ç dönemi içerisinde oluşan ağırlıklı ortalama faiz olarak %49’u baz alıyorsak, mevcutta faiz indirimi zaten gerçekleşmiş durumda. Zira bir süredir politika faizi %46 seviyesinde oluşuyor ve iç borçlanma faizlerinde de geri çekilme gerçekleşti. Elbette politika faizi, ana belirleyici unsurdur ve her zaman diğer borçlanma maliyetleri açısından da gösterge olarak alınır. O nedenle politika faizinin seyri ve başlangıç noktası önemlidir.
Genel piyasa konsensüsü açısından nerede durduğunuz ve baktığınıza göre değişebilecek bir durumun söz konusu olduğu şekliyle PPK’ya hazırlık var. Anketlerin oluştuğu nokta, genellikle, sürecin yeniden 250bp’lık adım ile başlayacağına işaret ediyor. Diğer yandan ise sayıları az da olsa dağınıklıktan söz etmek mümkün. Bir kesim 300bp, diğer bir kesim ise 350bp ile başlanabileceği fikrine sahip. Sorulması gereken soru ise esasen şu: Farklılıkların önemi var mı?
Sinyal ve etki açısından incelemek gerek. Şahsi kanaatim, sinyalde kısmen, etkide ise para politikasının aktarım hızına göre değişiklik gösterebileceği şeklinde oluşuyor. Daha basit haliyle şöyle anlatmaya çalışayım: Boyutun daralması ya da genişlemesi, taşıdığı ve vereceği sinyal nezdinde yatırımcı algılamasını etkileyebilir. Nispeten daha küçük bir adım, ‘nasıl başlandıysa öyle ilerleme şansını artırabilir’ düşüncesinden hareketle, ‘temkinli duruş’ eğiliminin ağır basmasına neden olacak. Diğer alternatiflerde ise bu düşünce hakim olmamakla birlikte, ‘sonraki adımların daha dengeli ilerlemesi’ fikri belirebilir. Para politikasının aktarımı noktasında, bundan 2 yıl önceki zayıf koşulların geçerli olmadığını biliyoruz. Güçlenme ve kredibilite kazanımı söz konusu. Ancak, eğer merak edilen husus kredilerin seyri ise, orada regülasyonları da gözetmekte fayda var.
Benim açımdan bir diğer detay, atılacak adım(lar)da çoklu değişkenlerin çalışacağının unutulmaması. Bugün ve yarın için. Mevcut dezenflasyon programı ve süreci bitmiş değil. O nedenle belirli konulardaki kırılganlık azalmakla birlikte sürüyor. Fiyat istikrarı bir süredir tek öncelik değil. Finansal istikrar ve alt başlıklarda rezerv gelişimi ile mudilerin tercihleri de etkili olacak. Öte yandan yıllık enflasyonun seyri ve son 2 aydaki aylık gelişimler, para politikasına kesinlikle oyun alanı açıyor. Şimdilerin popüler tartışma konusu olan “bu kadar yüksek faize ihtiyaç var mı?” sorusunda yanıt tek değil. Hem var hem yok. O nedenle kanaatim, martta devreye alınan ek sıkılaşma adımı ne ise oradan geri dönüşün sanılan kadar ‘şimdilik’ sorun yaratmayacağı. Bu da bizi 350bp’lık adıma taşıyor. Takip edecek 3 toplantıda 250bpx3 şeklinde ilerlenebilir mi? Böyle bir alan var mı? Ekstra iç ve dış her türlü senaryoya hazırlıklı olma mecburiyeti ile, bence var. İlerlenebilir.
Fiyatlamalar cephesinde, beklentilerin normalleştiği 1-2 hafta geride kaldı. Özellikle stopaj kararının ardından bahsettiğim eğilim fazlasıyla gerçekleşti. İyi de oldu. Uç noktalardaki sağlıksız beklentiler daha dengeli bir hal aldı. Eğer düne değil de yarına bakarak ilerlemekten yana isek, döngüye geri dönüş hikayesi, satın alınabilecek bir başlık. Evet, çok hızlı olmayacak; hayır, 2Ç ölçeğinde zorlu koşullar muhtemelen gerçekleşmeyecek. Hesap kitap belirlerken bu detayı gözetmekten zarar gelmez.