Piyasalar, yazın kavurucu sıcağında, sıkıcı seanslar eşliğinde, önlerine gelen haber akışlarını, olabilen en hızlı şekilde fiyatlama çabalarından ayrılabilmiş değiller. Genel olarak stabilizasyon ve risk alma iştahında artış görülse de zaman zaman düşük seyreden volatilite değerleri kaynaklı anlık tepkilerin boyutlarında tıpkı ağustosun başlangıcı gibi sert ve yüksek dalga boyları görülebiliyor. Ancak, nette, genel koşullarda bozulma olmaması, üçüncü çeyreğin de aynı fiyatlama başlıkları etrafında devam edeceği şeklinde ‘miyop’ kanı oluşturuyor.
Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, ABD’de bilanço sezonu içerisinde yer alınması, yatırımcıların, finansallar odaklı hareket ve davranış sergilemelerine zemin hazırlıyor. Majör endekslerin tamamı bu eksende hareket ederken, son dönem içerisinde yeniden yükselen çarpanların zorlamaya başladığı değerlemeler ve bunların fiyatlamalar ile olan ilişkileri üzerine cılız da olsa artan sesler söz konusu. Gün sonunda ana yükseliş trendini bozan herhangi bir durum gözlenmezken, S&P 500 için 6400 sınırındaki duruş da devam ediyor. Yatırımcılar, biraz Fed biraz da ABD ekonomisi kaynaklı endişelerden beslenen düşük tahvil faizi ve zayıf Amerikan doları temasını, hisse senetlerini satın almak için bahane olarak kullanıyorlar. Öte yandan ticaret savaşlarında tarife konusunun ‘bir şekilde’ kendi yolunu bulduğu-bulacağı fikrinin canlı kalması ve ülkelerin Amerikan yönetimi karşısında düşük ton ve tepkide gerçekleşen karşı duruşları, risk iştahının genel hatlarında bozulma olmaması durumunu destekleyen bir diğer unsur. Yeni haftada ABD ve Rusya liderlerinin Alaska’da Ukrayna temalı gerçekleştirecekleri zirve, Ağustos’un geri kalan kısmı için farklı bir katalizör sebebi olarak fiyatlamalar içerisinde yer alabilir. Elbette konu, bölge ülkesi olması nedeniyle Türkiye ve Türk varlıkları açısından da farklı başlık ve yaklaşımları gündeme taşıyabilir.
Yurt içi tarafta ise devam eden bilanço sezonunun yansımaları varlık fiyatlamaları üzerinde ağırlığını fazlasıyla hissettiriyor. Haziranın son kısmı ile başlayan TCMB odaklı beklenti oluşumu ve yön verme durumu, şimdilerde ise sanayi kesiminde ‘en kötünün geride kaldığı’ fikrinin vücut bulmaya başlaması ile hisse senetlerinde ağırlık oluşturuyor. Henüz tam olarak bu noktada olduğumuzu söylemek için fazlasıyla erken ve yeterli düzeyde ikna unsurumuz bulunmuyor. Ancak, beklentilerin üzerinde gelen finansallar, başta yatırımcı kesimi olmak üzere bu fikrin ağır basmasına imkan tanıyor. Genel hatlarıyla düşünce şeklinde çok uzak olmadığımızı belirtmekle birlikte, kanıtlardaki artışı da görmek istediğimizi eklemek isteriz. Finansalları takiben oluşan beklenti-gerçekleşme tartışmaları ise şimdilerde hak ettiğinden fazla bir ağırlık ve gündem oluşturuyor. Devam eden enflasyon muhasebesi uygulaması ortamında dipte net kâr rakamına ulaşırken sapma payında artışın eskiye kıyasla daha fazla olması ve temel analizin ilk çeyrek bilançolarının üzerine sadece genel makro koşullar ile değerlendirme yapmaya izin verdiği ortamda, net kâr rakamının alelacele kısa bir süre zarfında oluşturulan ve kimi şirketlerde sadece beklentilerin yer aldığı konsensüs ile karşılaştırılması, sanılan ve popüler olduğu ölçekte sağlıklı değil. Diğer yandan cironun seyri, pazar payı, sektörün gidişatı, esas faaliyetlerindeki finansal sağlık gibi başlıklar ise ‘net kâr’ kalemi ağırlığında popüler olmuyor, olamıyor. O nedenle ‘miyop’ kalmamak için, daha detaylı ve geniş bakış açısı ile finansalları takip etmek ‘olası dönüş noktası arayışında olanlar için’ çok daha mantıklı ve akıllıca duruyor.