Kendimizi başka ülkeler ile kıyaslarken şunu da gözden kaçırmamak gerek: Parite etkisi, bize has bir durum değil; diğer ülkeler için de geçerli.
Geçen hafta açıklanan geçici verilere göre eylülde ihracat yüzde 3, ithalat yüzde 8,8 yükseldi.
İlk 9 aylık toplamda ise ihracatta artış, geçen yılın ocak-eylül dönemine göre yüzde 4,1 iken, ithalatta yüzde 5,9 oldu.
Yakın geçmişte çok kez şahit olduğumuz gibi mal ihracatımız eylülde, önceki eylül aylarının üzerinde bir değer aldı. Ticaret Bakanı Sayın Bolat, geçen haftaki açıklamasında son 28 ayın 16’sında rekor kırıldığını ifade etmişti.
Detaylara girmeden önce, şu tespiti yapmalıyız. Ekonomimizdeki zorluklara ve sorunlara rağmen ihracatımız iyi bir performans gösteriyor. İşin bir boyutu da şu ki; diğer ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye’nin durumu, pek çok ülkeden iyi. Bizden daha iyi durumda olanlar kadar, ihracatı yerinde sayan hatta gerileyen çok sayıda ülke var. Bazılarını alttaki grafikte görebilirsiniz. Yine de şu soruyu sormak gerekir: “ihracattaki ılımlı yükseliş, ihracatçıların işlerinin iyi gittiği, ya da açıklanan verilerden memnun oldukları anlamına geliyor mu?”
Elbette ihracat bir sayıdan ya da bir orandan ibaret değil. “Yüzde şu kadar arttı/azaldı” deyip bırakamayız. Genel resmi iyi çizmemiz ve bu resim içindeki pozisyonumuzu gerek ülkemize has, gerek rakiplerimiz ve pazarlarımızdaki gelişmeleri dikkate alarak analiz etmeliyiz. Bunu yaptığımızda ihracat adına, memnun olmamız gereken noktalar olduğu kadar bizi rahatsız edecek noktalar çıkarmalıyız ki; daha iyisine ulaşmaya çalışabilelim.
Artılar ve eksiler
2025 küresel ticaretin durgun olduğu bir yıl. Dünya Ticaret Örgütü ve diğer uluslararası kuruluşların veri ve raporları bunu teyit ediyor. Dolayısı ile bu yıl, Türkiye’nin önceki yıllarda olduğu gibi yüzde 10’lar yüzde 20’ler civarında artış yakalamasını bekleyemeyiz. Yüksek artış yakalayanların büyük kısmı bunu birkaç sektördeki hareketliliğe ve altın fiyatlarındaki artışa borçlu. Bir kısmı ise ABD gümrük vergi oranlarındaki değişimden olumlu etkilenenler.
İlk 9 ayda ihracatımız, geçen yılın ocak-eylül dönemine göre 8 milyar dolar artıda. Bunun 2,7 milyar doları paritedeki yükselişten geliyor. Yani Euro/Dolar geçen yıl ile aynı düzeyde seyretmiş olsaydı, ihracatımız bugünkünden 2,7 milyar dolar daha az artacaktı. Ancak kendimizi başka ülkeler ile kıyaslarken şunu da gözden kaçırmamak gerek: Parite etkisi, bize has bir durum değil; diğer ülkeler için de geçerli.
İkincisi altın ihracatı. Son yıllarda Türkiye uzun dönem ortalamalarının çok üzerinde altın satıyor ve bu da ihracatı yukarı çekiyor. 9 ayda 10,3 milyar dolara ulaşan altın ihracatı, geçen yılın yaklaşık 640 milyon dolar üzerinde.
Üçüncüsü otomotiv. Motorlu kara taşıtları ihracatımız ilk 9 ayda geçen yılın aynı dönemine göre 3 milyar dolar daha yüksek (26,4 milyar dolar)
Geçen yıla göre yüzde 84 artan savunma ürünleri ihracatımız, toplamdaki 8 milyar dolar artışa 1,3 milyar dolar katkı yaptı.
Bu dört faktörün toplamı yaklaşık 7,5 milyar dolar yapıyor ve 8 milyar dolarlık ihracat artışının belkemiğini oluşturuyor. Ancak geleneksel sektörler başta olmak üzere, bazı ürün gruplarında ihracatımızda gerileme var. TİM Başkanı Mustafa Gültepe, Eylül’de 16 sektörde ihracat artışı, 11 sektörde ihracat düşüşü yaşandığını ifade etti. Dolayısıyla, ihracat performansı sektörlerin genelinde aynı ölçüde hissedilmiyor. Yayılım önemli bir konu. Enflasyonla mücadele sürecinde Merkez Bankası’nın yakından takip ettiği enflasyon yayılım endeksi, gibi TİM ya da Ticaret Bakanlığı da dış ticaret için bir yayılım endeksi hesaplayabilir.
Son olarak şunu hatırlatmak isterim. Türkiye, bir süredir İsrail’e ihracat yapmıyor. Bu tercihi ile yıllık 5-6 milyar dolarlık ihracat gelirinden vazgeçiyor ve bu da ihracat verilerini aşağı çekiyor.
Bu noktaya kadar okuduklarınız, konunun konjonktürel boyutu. Yapısal boyutunu başka bir güne bırakalım.