Türk vatandaşlığının istisnai yollardan kazanılması, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 12. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, Türkiye’ye ekonomik, kültürel veya toplumsal katkı sağlayabilecek nitelikteki yabancıların, Cumhurbaşkanı kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilmesine imkân tanır. Son yıllarda bu hükmün en çok uygulama alanı bulan şekli, gayrimenkul yatırımı yoluyla vatandaşlık kazanımıdır. Mevzuata göre yabancılar, Türkiye’de kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmuş bir taşınmazı belirli bir bedel karşılığında satın almak ve bu taşınmazı en az üç yıl süreyle satmamak kaydıyla vatandaşlık başvurusu yapabilmektedir. Yabancı yatırımcı, Türkiye’de kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmuş bir taşınmazı belirlenen asgari tutarın üzerinde satın alarak ve üç yıl süreyle satmama taahhüdünde bulunarak henüz inşaatı tamamlanmamış projelerde ise noterlikte yapılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi yeterli görülmektedir.
Değerleme raporunun belirleyici rolü
Vatandaşlık başvurularında en kritik aşama, taşınmazın değerinin belirlenmesidir. Başvuru değerlendirmesi, satış sözleşmesinde yer alan bedel üzerinden değil, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) lisanslı ekspertiz şirketi tarafından hazırlanan gayrimenkul değerleme raporundaki tutar üzerinden yapılır. Bu nedenle satış bedelinin 400.000 Dolar /Euro ve üzerinde olması tek başına yeterli değildir; ekspertiz raporundaki değer bu tutarın altında kalırsa başvuru reddedilir.
Ekspertiz raporu hazırlanırken taşınmazın konumu, imar durumu, yapı kalitesi, emsal satışlar, arsa payı ve bölgesel piyasa verileri dikkate alınır. Bu rapor sadece ekonomik bir tespit değil, vatandaşlık hakkını doğrudan etkileyen hukuki bir belge niteliğindedir. Ayrıca raporun en fazla üç ay önce düzenlenmiş olması gerekir; süresi geçmiş değerleme raporları geçersiz kabul edilir.
Ödemenin mutlaka banka aracılığıyla yapılması ve döviz bedelinin TCMB’ye satılarak Türk Lirası’na çevrilmesi zorunludur. Elden yapılan veya kayıtsız ödemeler başvurunun reddine neden olur. Aynı şekilde tapuda gösterilen satış bedeli ile banka dekontundaki tutar arasında fark bulunması, “Gerçek bedel gizlendiği” gerekçesiyle işlemin geçersiz sayılmasına yol açabilir.
Burada önemle belirtilmesi gereken husus, gayrimenkulün yatırım değeri kadar hukuki statüsüdür. İnşaatın fiili ilerleme durumu, kat irtifakının kurulup kurulmadığı, bağımsız bölüm numaralarının tespiti gibi detaylar başvurunun kaderini doğrudan etkiler. Bu nedenle her yatırımın öncesinde tapu kayıt incelemesi, iskân durumu ve proje ruhsatı yönünden hukuki denetim yapılması gerekir. Zira ileride tespit edilen bir eksiklik, vatandaşlık kararının iptaline dahi yol açabilir.
Vatandaşlık başvurusunda bulunan kişinin ergin veya ayırt etme gücüne sahip olması aranmaz. Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun Uygulama Yönetmeliği’nin 64. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, bu durumda başvuru veli veya vasi tarafından yapılabilir. Dolayısıyla küçük yaştaki çocuklar da aynı yatırım kapsamında vatandaşlık hakkı elde edebilir.
Yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığını kazanan kişiler, doğumla vatandaşlık kazanmış olanlarla aynı hukuki statüye sahiptir. Bu kazanım eşin vatandaşlığını doğrudan etkilemez; ancak eş, Türk vatandaşlığını kazanan kişi üzerinden talep hakkına sahiptir. Velayet hakkı kendisinde bulunan ebeveynin vatandaşlık kazanması halinde, diğer eşin muvafakatiyle çocuklar da vatandaşlığa alınabilir.
Hukuki açıdan bakıldığında, gayrimenkul yatırımıyla vatandaşlık kazanımı yalnızca ekonomik bir tercih değil, aynı zamanda uluslararası özel hukukun sınırlarında işleyen karma bir statü işlemidir. Bu işlemde hem taşınmaz hukukunun hem de idare hukukunun prensipleri birlikte uygulanır. Bu yönüyle süreç, yalnızca yatırım değil, aynı zamanda titizlikle yürütülmesi gereken hukuki bir prosedürdür. Her adımın belgelenmesi, resmi makamlara bildirilmesi ve mevzuata uygunluğunun denetlenmesi, başvurunun sonucunu belirleyen temel faktörlerdir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin gayrimenkul yatırımı karşılığı vatandaşlık sistemi artık oturmuş bir hukuki yapıya sahiptir. Ancak bu sistem, yalnızca rakamlarla değil, belge bütünlüğü, ekspertiz doğruluğu ve tapu güvencesiyle işler. Bu nedenle her başvuru, yalnızca emlak danışmanlığı değil, profesyonel hukuki denetim ve yönlendirme gerektirir. Türkiye’nin son yıllarda uluslararası yatırım politikalarını destekleyen bu model, yabancı sermayeyi doğrudan ülkeye çekmekte ve gayrimenkul sektöründe sürdürülebilir büyüme yaratmaktadır.